Namaz ibadeti-11
On birinci bölümüne geldiğimiz Namaz İbadeti için söylediklerimizi kısaca toparlayarak secde konusuna geçelim. Tekrar belirtmek isterim ki bu yazı dizimiz hazırlamakta olduğumuz 130 sayfalık kitabımızın özetinin özetidir. 130 sayfalık bir çalışmayı 20 sayfaya sığdırırken yaşadığımız zorluğu ise anlatamam.
İbadetler ama
hasseten namaz ibadeti bizim yaradılış serüvenimizle direkt alakalı olup bunu
namaz ile öğrenebiliriz. Bunun için namazın bir bütün halinde
değerlendirilmesinin yanısıra, namaz ve abdestin bütün erkanlarını tek tek ele
alarak değerlendirmek icab eder. O zaman namazın yaradılışımız ve yaradılış
gayemizle uygunluğunu görebiliriz.
Secde
konusunda söyleyeceklerimiz, inanıyorum ki yukarıda anlattıklarımızı daha
anlaşılır hale getirecektir. Çünkü namazın hülasası secde kısmındadır.
Hadis-i
Şeriflerden öğrendiğimiz kadarıyla; secde Alemlerin Rabbi olan Allah Sübhanehü
Teala’ya en karib olduğumuz andır. Bu yakınlığın mesafe ile alakalı bir
kurbiyet olmadığını belirtmemde fayda var.
Yaradılış
serüvenimizin ikinci mertebesi olan nebatat dönemini biz namazdaki üçüncü
duruşumuz olan secde duruşumuzla zikrediyoruz. Yaratılış sürecinde cemadat
döneminden sonra bitki/nebatat döneminin başladığına kani olduğumuzu
belirtmiştik. Secde duruşunda yaratılışımızın bu safhasına atıfta bulunarak
Rabbimize, bizi bu aşamadan insanlık aşamasına ulaştırdığı için bütün
benliğimizle sonsuz teşekkür ediyoruz.
Secdede,
secde şuuruyla topraktan geldiğimizi itiraf ediyoruz. Bu anlamda secde bize
alemdeki yerimizi bilmeyi öğretir. Geldiği yeri bilen haddini bilmiş olur,
hududunu, hattını bilmiş olur.
Her biri ayrı teslimiyet
Kıyam
duruşunda nasıl ki insan yönümüzle teslimiyet gösterdiysek, rükû duruşunda
hayvani yönümüzle teslimiyet arz ettiysek, secde duruşunda da bitki yönümüzle
de Bari Teala’ya teslimiyet arz ediyoruz:
Nasıl ki
bitkiler olgunlaşınca yere kapanıyorsa biz de inançta olgun mü'min bilinciyle
secde halinde durarak teslimiyetimizi Rabbulalemin’e kabul’e sunuyoruz.
Keza;
Secde halinde
iken nasıl ki yaratılışımızda Rahman Allah’a ihtiyaç duyduğumuzu belirtmiş isek
yaşadığımız sürece O’na olan sonsuz ihtiyacımız konusundaki bilgimizde,
kabulümüzde, teslimiyetimizde, imanımızda herhangi bir değişikliğin olmadığını,
olmayacağını arz ediyoruz.
“Yerdeki
fısıltının Arş’ta yankılanmasıdır secde!”
Secde,
“Mirac’da Fahr-i Kâinat’ın arkasında saf tutmak gibi” bir sembolik anlam taşır.
Secde duruşu ile bu şuurda olduğumuzu “Yüce Makam’a” arz ettikten sonra,
Sübhanallah (Subhane Rabbiye’l A’la) diyerek Sonsuz Kerem Sahibi Allah’a tam
bir teslimiyetle bağlılığımızı, acziyetimizi ifade ediyoruz.
Secdenin
diğer bir anlamı da kıyamda insan olarak insanlarla, rükûda hayvani yönümüzle
hayvanatla zikre durduğumuzu ve bütün yönlerimizle Rabbimize teslim olduğumuzu
ifade ettiğimiz gibi, secdede de nebatat ile zikre durduğumuzu ve “toprak”
vasfımızı itiraf etmiş oluyoruz.
Secde fena
halidir.
Kurbiyet
hasıl oldukça, Allah’a “yakınlaştıkça” kişide “ben” anlamının silinmeye yüz
tuttuğunu müşahede etmek zor değil. Bunun sonucunda kişinin varlığı
Rabbulalemin’de (Rabbulalemin’in varlığına binaen) yok olur. Subhane Rabbiye’l
A’la zikri de bu “fena” halin dile dökülmesi, itirafıdır. Secdede kulun ifade
etmek istediği şudur da:
Rabbim,
kulluk yokluktur yanında. Varlık sensin. İşte 'ben' dedikleri huzurunda
kafasını yere koymuş, huzurunda yüzünü toprağa sürmüş ve 'ben' dediği anları
sona erdirmiştir. Sadece Sen'sin mutlak var!
Akabinde
“Mirac mertebesi” canlanır:
Ettehiyyat’ın
okunması bütün alemin Hz. Peygamber (sav) ile zikre durmanın kulca
gösterisidir. Son oturuş/rükün olan KUUD duruşu yaradılış safhamızın ilki olan
cemadat varlıkları sembolize ediyor. Yaradılışta ilk, salatta son sırada yer
alıyor KUUD. En son yaratılan insanoğlu akli, üçüncü sırada yaratılan hayvanat
nefsani/şehevi, ikinci olan nebatat teslimiyeti sınırsız, tercihsiz ve tabii
yönleri ile boyun bükerken, ilk yaratılan cemadat ise donuk/cansız! yönü ile
kusursuz ve aralıksız zikr ile namaz ibadetinde son sırada yer alıyor.
Ve kozmik
koro:
Eşhedu
enlailahe illallah,
Ve eşhedu
enne Muhammedun Resulullah! diyerek büyük itirafta bulunur:
Allah’ım!
Tek İlah
Sensin,
Bu kainatın
tek yaratıcısı,
Yegâne
sahibi,
Azameti ile
her şeyin üstesinde gelen sadece ve yalnızca Sen’sin…
Selam ile
ayrıldığımız salatın manevi etkisi üzerimizden hemencecik gitmiyor. Allah
Tebarek Teala,
“Salatı ikame
ettikten sonra iki mü’min gelip yemin etsin” diye emir buyururken bu
maneviyatın namazdan bir süre sonra devam ettiğini bizlere öğretmiştir.
Selam ile
birlikte hayata dönüyoruz,
Yazımızın ilk
bölümüne başlarken, “Namaz ara vermedir” demiştik: alışılmışa, rutine yani
günlük meşguliyete ara verme. Secdeden sonra selam ile rutin hayata dönüş
başlar ama salat bilinci ile…