Namaz ibadeti-10
Kıyamın namazda insan şuuruyla Alemlerin Rabbi’nin huzurundaki ilk duruşumuz olduğunu biliyorsunuz. Zaten dört duruşun ilki KIYAM, ikincisi de RÜKÛdur.
İnsanların
yaradılış safhasının son tür olduğunu; maden, nebatat ve hayvanattan sonra
insanların yeryüzünde görüldüğünü bilim erbabı da kabul etmektedirler. En son
yaratılanın daha önce yaratılan bütün varlığın unsurlarını taşıdığını
biliyoruz. Buna maddi olmayan “ruh”u da eklediğimizde kainattaki bütün mümkünatın
birbiriyle ilintili olduğu gerçeği ile hayretler içinde kalıyoruz.
RUKÛ:
Namazda kıyam
duruşunun ardından RUKÛ duruşuna geçiyoruz. KIYAM, “Allah’ın cc
KAYYUMİYET’iyle evreni ayakta tutması”nın idrakinde oluşumuzu arz ettikten
sonra ardından, Yüce Rabbimizin sonsuz Azameti ile kainat varlığını
sürdürmektedir, deriz.
Namazda ilk
olarak ademoğlu yani insan vasfımızı alıp Yüce Huzura vardıktan sonra
Rabbimiz’e hamd ettik. Sadece ve sadece varlığın yegâne Sahibi, Rahman Rahim
Allah’a hamd edileceğini insani kimliğimizle KIYAM’da zikrettik, gösterdik. Rukûda
ise Alemlerin Rabbi Allah Sübhanehu Teala’ya, “Bizi yaratmadaki
hasletlerimiz gereği hayvani unsurlar taşıdığımızı, bu hayvani yönümüzün nefsin
ayartıcı arzuları ile kimi zaman Sana karşı kulluğumuzda hadsizliklere yol
açtığını itiraf ediyoruz.” deriz.
Rukû, temsiliyet
olarak hayvani duygularımızın makamıdır. Dikkat buyurursanız yere paralel
olarak durduğumuz RÜKÛ şeklen hayvani bir duruştur: yere paralel… istisnası
olsa da hayvanlar yere paralel bir duruş sergilerler. Dik duruş, dik durarak
hayatını sürdürme, en önemli durumlarda ayakta işini görebilen insandır.
Hayvanat da
yere paralel durur; yürürler, iş görürler o halde iken, tıpkı kıyamdaki
duruşumuz gibi…
RUKÛda
hayvani yönümüz de Allah’a teslim edilir. Çünkü insanın hayvani yönü vardır.
Midesi de rukuda teslim olur, tevbe eder, elestteki çağrıya cevap vermiş oluyoruz.
Çünkü;
RUKÛ,
insanın şehevi, saldırganlık, açlık dahil bütün hayvani vasıfları Rabbe teslim
eylemedir. Ayakta insani yönü ile hamd ve teslimiyet arz edilirken ruküda da
hayvani yönümüzle Allah’a (cc) teslimiyet arz ederiz.
KIYAM halinde
okuduğumuz Fatiha Suresi ile azametine hayranlık duyduğumuzu itiraf ettiğimiz
Yüce Rabbimizin azameti karşısında rukûya varmak!
İnsan RÜKÛya
vararak adeta şöyle niyazda bulunuyor:
Ya Rabbi! Her
türlü noksan sıfattan münezzeh olan Allah’ım!
Sana layık
bir zikirle olmasa da bütün benliğimle seni tekbirle anıyorum ki bu, azametini
dile getirmemdeki aczimin özetidir. Ne kadar tesbih etsem, ne kadar tenzih
etsem, senin kibriyalığını ne kadar zikretsem de Senin Yüce Şanı’nı hakkıyla
takdir edemediğimi biliyorum.
Seni bihakkın
zaten anmam muhal olsa da hayvani istek ve eylemlerim Seni layıkıyla anmama
mani oluyor.
Sadece
Allah’a Boyun Eğmek
RUKÛ
bir teslimiyet gösterisi, teslimiyet taahhüdü ve belgesidir. Bizler RUKÛ’da
Alemlerin Maliki’ne, “Sadece Sana boyun eğeriz, sadece Senin huzurunda
eğiliriz” demiş oluyoruz. Ama bunu lisan-ı hal yani RUKÛda dururken hem de
kalbimizle ifade etmeliyiz.
Hayvani
yönümle bende fazlasıyla yer alan şehvet,
Şiddete
meyyal hal,
Açlık duygusu,
Hırs ve
ihtiras,
Hesapsızlık
gibi duygulardan arınarak sana sığınıyorum.
RÜKÛ Allah Tebarek
Teala’nın huzurunda yaradılışını anmaktır: nereden geldiğimin farkındayım
Rabbim!
Ve diyoruz
ki;
İnsan olarak
yaratılmanın şerefini bana SEN kazandırdın Rabbim! İnsan olarak değil de
herhangi bir varlık olarak da beni yaratabilirdin lakin beni kulun olarak
seçtin ya, bunun hamdini, şükrünü eda etmekten aciz olduğum için huzurunda
boynu bükük, dizleri kırık duruyorum.
RÜKÛ
duruşundaki zikrimizde, “Subhane Rabbiye’l Azim” derken aslında yere
paralel duruşumuzu yani RUKÛ’u dile dökmüş oluyoruz: Yüce azamet karşısında
acizliğimin farkındayım ve bu acziyetimi her halimle itiraf eder, bununla şeref
duyuyorum, deriz.
Teşekkür
ederim Allah’ım!
Haftaya Secde
bahsine devam edeceğiz inşaallah…