Naçizane hatırlatma
Geçmiş tecrübelerle bağınız koparsa bugün yaşananları “yeni” görebilirsiniz.
Para politikalarından yatırım stratejilerine, siyasetçi vaatlerinden ekonomiyi
ilgilendiren diğer meselelere kadar her şey gerçeklikten kopmayarak geçmişi de dışlamayarak
algılanmaya çalışılmalı.
ABD iki dünya savaşı ile dünyadaki üstünlüğünü kaybeden Avrupalıların
bıraktığı liderlik koltuğuna üretim gücü ile oturdu.
Ama kapitalizmde temel bir ilke var:
Üret ki tüketilebilsin, tüket ki üretilebilsin.
Aynı gibi görünse de aslında bu döngüyü sağlayan aparat üretilen ürünün
satın alınabilmesidir.
Yıkılan Avrupa’yı ABD mallarıyla doldurmak isteyen
Amerikalıların Marşal (Marshall) yardımlarını devreye alması ile
başlayan 70 sonrasında ABD’nin karşılıksız para basması ile
oluşturulan ekonomik hacim bugün de aynı yöntemlerle korunmaya
çalışılıyor.
Küreselleşmenin kuralına göre oynayan Çin’in öne geçmesini engellemek
isteyen ABD’nin tek derdi ürettiğinin satın alınması...
Trump bu konuda kartını açık oynasa da Biden, Demokrat Parti’nin
duruşundan sebep olsa gerek sessiz ve derinden aynı
süreci yönetiyor.
Kaya gazı satışı üzerinden Almanya’nın Rusya’dan Kuzey
Akım 2 Doğal Gaz Boru Hattı’yla alacağı gaza alternatif oluşturmak
isteyen ABD, istediğini gerçekleştirebilmek için Rusya’dan
enerji ithalatını yasaklasa da amacına ulaşamadı.
Almanya da ABD’nin derdini anlamış olacak ki sorunlarından dolayı 2019'da
rafa kaldırdığı F35 alımını tekrar gündemine aldı.
Türkiye’ye de ziyarete gelen Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un 100
milyar Euroluk savunma paketinde F35’e de yer verileceğini açıklaması Rusya ile Ukrayna arasındaki
gerilimden bu yana Avrupa ülkelerine satılan 18.silah
anlaşmasının ilanı gibi...
ABD, bütçeyi ve FED bilançosunu böyle böyle düzeltecek.
Biden’ın sözde (!) sızdırılan Kripto Para Kararnamesi bile ABD
Dolarına getirilecek faiz artışı sonrasında ortaya çıkma
ihtimali olan yeni rezerv paranın kontrolünü eline almaktan ibaret.
Avrupa bunu yaşarken Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir’in F35 ve Patriot konusundaki
istekli tavrımızın son bulduğu değerlendirmeleri Türkiye’nin pozisyonunu
anlamakta fayda sağlayabilir.
Türkiye, kapitalizmin o bildik döngüsünü gördü.
Gördü ama...
Aralık ayından bu yana ülkemiz için para politikasıyla getirilen "tüketme
üret" anlayışı zora girmeye başladı.
Esasında yıllara sari olması gereken bir politika olarak görülmesine
rağmen Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin Haziran ayını
hedef göstermesi oldukça cesur bir çıkıştı.
Üstelik savaş bile bu takvimi değiştirmedi.
Muz üretiminin oluşturduğu örnek ekonomik işleyişi basitçe anlatıyor.
Muz eskiden lüks tüketim ürünü olarak görülürdü.
Muz giren evler orta gelir sınıfı ve üstü kabul edilirdi.
Bugün ise muz en ucuz meyvelerden biri.
Nasıl oldu bu?
Çiftçiler üretmek için destekleme beklemedi.
Afrika’dan üretilip Türkiye’ye taşınmasının maliyeti fazla
olunca bir de ürün piyasa tarafından lüks görülünce satış
bedeli yüksek olduğu için üretici avantajı gördü ve üretti.
Üretilmesini sağlayacak alt yapı ise güney sahillerimizin Akdeniz
İklimi etkisinde olmasıydı.
Türkiye’nin alt yapısında kolayca üretilebilecek ürünleri bir an önce
üretemezsek Haziran ayı Rusya ve Ukrayna krizinin
getirdiği artan enerji maliyetleri nedeniyle enflasyon
düşüşünü değil aksine yükselişini beraberinde getirebilir.
Önce kârlı ürünlerde tüketimimizi karşılayacak üretimi yapabilmemiz,
ardından diğer ürünleri alacak cari fazla için ihracat politikası geliştirmemiz
gerekiyor.
Bunlar yapılıyor tabii.
Ama bazen açıktan söyleyip hedeflerin ne olduğunu hatırlatmak karar
vericilerin gündelik politikalara kapılmalarını önleyebiliyor.
Benimki naçizane bir hatırlatma sadece...