N'abersiniz 'Deli'kanlılar?
Yanlış anlaşılmasın, gündemde o kadar ciddi meseleler olup biterken, mesela G 20 gelişmeleri, bir anaokulunda minikleri bayraklara sarıp sarmalamaları hatta beynini kiraya vermiş bir öğretmenin sınıfta “Nere mi..nere mi?” edepsizliğiyle oynadığı komediyi teğet geçerek son günlerde sosyal medyada işlenen ‘kabadayı’ daha doğrusu ‘delikanlı’ lafı üzerine birkaç kelam edelim. Medyada konu ettiklerinden bu atılgan ve gözü pek iki cengaverimiz, söyledikleriyle harbi delikanlı olduklarını ‘kol kırılır yen içinde kalır’ düsturuna aldırmadan kavgalarını sokağa, daha doğrusu sanal âleme niçin taşıdıklarını bilemem.
Göz
attığım lügatlerde; iyi dövüşen, korkusuz, kendine özgü namus kurallarının dışına çıkmayan, racon
kesen, istediğini yaptıran, yürekli, babayiğit gibi anlamlardan başka mecazî manada
‘kabadayı’ karşılığı dikkat çekiyor,
delikanlının, ağırbaşlı, fenalıktan kaçınan, iyilik sever insan olduğundan
bahisle muhitlerinde de hürmet gördükleri yazıyordu.
Her şehrin delikanlısı mutlaka vardır. Yaşadığım Ankara’da
özellikle de doğup yetiştiğim Altındağ’da efsanelere dönüşen delikanlı ve kabadayıların
bazılarıyla aynı mekânlarda sohbet etmişliğimiz de olmuştur.
Söylediğinin arkasında duran,
karakolda, mahkemede sızlanmayıp, islediği suçu başkasının üzerine yıkmayan, haksızlık yapan babası da olsa taraf tutmayan,
zayıf ve dürüst insanların yanında durup, onlara sahip çıkan, yanındaki
adamlarına değil kendi yüreğine ve bileğine güvenen, yeri geldiğinde öleceğini
bilse geri adım atmayan, kendisine göre namus kuralları olan adamlara ‘kabadayı’ derdik. Onları sözüne
güvenilir, kimsenin canında ve namusunda gözü olmayan yiğit insanlar olarak
bildik ve tanıdık.
Bunu Attila İlhan bir
şiirinde, “Bir kere bozulmasın racon Bıyığı
terlememiş itler Sokakta yol keser artık” diyerek delikanlılığa açıklık
getirirken, Haldun Taner ise Keşanlı Ali Destan’ında ‘Kürt Cemali’ yi kahraman ilan ederek “Heeeyyt!.. Düşmanımın
ciğerini kuşbaşı doğrayıp yiyen ben!., Var mı bana yan bakan? narasını attırmıştır.
Sosyal medya icadından sonra nara atmayı telefon
tuşlarıyla bile atmaktan aciz, beceriksiz, meydanı
boş bulan birileri racon kesmeye başlayıp, sanal alemin
çeteliğine soyununca bazıları kendinden
güçsüze yaltaklık yapıp, güçsüze ‘dayı’
demeyi ‘emoji’lere bırakıverdiler.
Şunun altını çizmek de yarar var: “Delikanlıların tamamı iş güç sahibi
insanlardır.” Kabadayılığın boşalttığı yeri, mafya babaları doldurunca, güçlüler
güçsüzleri aradan kaldırmış oldu. Delikanlının muhitinde kızlara laf atılmaz, komşuya yan bakılmaz, alışverişten doğan
anlaşmazlığı hâkimler değil, kendileri çözerdi.
Hâsılı insanın olduğu yerde kötülük de iyilik de
bitmediğinden böylesi anlarda toplum kendi içinde kötülüklerle mücadele etmek
için kahramanlar çıkartır. Bunlara zaman zaman halk arasında delikanlı,
külhanbeyi, kabadayı isimleri verilmiştir.
Yazımızın başında dedik ama bir kere daha uyaralım: Mahalle içi kavganızdan bıktık “….delikanlı görmeyeli bayağı uzun zaman olmuş. Bu nedenle sürekli delikanlı, delikanlı diye sayıklıyor. İsteyene, ayağıma kadar gelene itinayla ‘delikanlı’ gösterilir. Yeter ki cesaretini toplasın" cümlesini keşke içinizde saklayıp sosyal medyanızda söylemeseydiniz. Ayıbın ne olduğunu bilen ‘akıllılar’ olduğunuza inanmak istiyorum, o sebeple susup adam sanılmaya devam etmeniz daha iyi olacaktır ve’s-selam.