Müzik olarak hayat
Hayatlarımız sonu gelmez güç mücadeleleriyle, saçma sapan polemiklerle ve verimsiz uğraşlarla tüketilmektedir. Her gün ruhumuzu ve bedenimizi çürüten söylemlere, uygulamalara ve müdahalelere maruz kalmaktayız. Başkalarının sapkın fantezilerini tatmin etmek uğruna özgürlükten, huzurdan ve refahtan yoksun bir hayat, kader olarak dayatılmaktadır.
Hayatımız, en değerli varlığımızdır. Hiçbir kimsenin, gücün
ve yapının, hayatımızı harap etme hakkı bulunmamaktadır. Hayatımızı büyük bir
hazla yaşamak ve mutluluğu aramak, en temel insan hakkımızdır. Mutluluğu
insanlara çok görenler, sadece kendilerinin mutluluğu için milyonlarca insanı
harcamaya hazır canavarlara dönüşebilmektedirler. Mutluluğumuzu ve hayatımızı güce,
maddiyata ve şöhrete tapanlara bağımlı kılmadan, kendi hayatımızı özgürce
yaşama çabasının en asli insani görevimiz olduğunu unutmamalıyız.
Ruhumuza ve bedenimize iyi gelen, bizi iyileştiren,
olgunlaştıran ve geliştiren faaliyetlerin başında müzik gelmektedir. Hayatımızda
müzik olduğu takdirde daha iyi bir eğitim, düşünce, hayal, duygu ve sanat
tecrübesine sahip oluyoruz. Müzik olmadan ruhumuzu ve bedenimizi maneviyatla ve
ahlakla doyurmak mümkün değildir. Müziği dışlayan hiçbir inancın, değerin ve
aya anayışın insan için sahici şekilde anlamlı ve işlevsel olması mümkün
değildir.
Müzik sayesinde bilişsel ve manevi kapasitemiz
gelişmektedir. Müzik sayesinde balık hafızalı olmaktan kurtulabiliriz. Ruh ve
bedenimiz müzikle iyileşebilir. Ruhumuzun ve bedenimizin hareketliliğini ve romantizmini
ancak müziğin ritimlerinde tatmin edebiliriz. Müzik, boş bir zaman faaliyetinden,
çalgıdan, oyundan ve oynaştan ibaret değildir. Müzik, insanın varoluşsal özünü
anlatan en derin tecrübedir. Müziksiz bir hayatı dayatanlar ve illüzyonlara
gerçek olarak inanmamızı isteyenler müzikten nefret ederler. Müziğin insanla
varoluşsal bağını kopartan anlayışlar, insanın kendi özüne, yani ruhuna
yabancılaşmasını isterler.
Müzik, insan ruhunun ve bedeninin bir bütün olarak dile
gelmesidir. Weber, müziği insan ruhunun dili olarak tanımlamaktadır. Gerçek
müzik, insanın felsefesini, bilimini, maneviyatını, sanatını, aşkını, tutkusunu
kısacası insana dair her şeyi tabiatla birlikte anlatmaktadır. Müzik tecrübesi,
insanın ve tabiatın bütün seslerini, renklerini ve titreşimlerini tecrübe
etmeye açık olmak demektir. Schopenhauer, “Müzik özden söz eder” demektedir.
Nietzsche, müziğin insanın söz edişini şöyle ifade etmektedir: "Müziğin
verdiği heyecanın temelinde görüntü imgelemini ve duyguları harekete geçirme
gücü vardır ve bu müziğin insan üzerindeki büyüleme gücünün gerekli öğelerinden
biridir. Müzik temelde, bizde belli bir oranda güç kazanan yaşam duygusunun
özünde gizli olan acıyı anlatır; müziğin verdiği heyecanın yapısında da bu
acıdan uzaklaşıp onu uzaktan izleme düşüncesi vardır. Eğer müzik akla ve
duygununun üst katlarına seslenmemiş olsaydı ona sanat diyemezdik, onu basit
gösteri danslarının estetik katına alırdık. Bütün sanatlar içinde yapısı gereği
insan duygularını en çok avucu içine alan fiziksel olarak insanı büyüleme gücü
en yüksek olan sanattır müzik.” İnsanın aşkın özünden söz etmeyen bir müzik,
insanı ruhunun derinliklerine alıp götürmekten uzaktır. Özümüzden söz eden
müziği dinlemeye aç kaldık. Müzik açlığımızı gideremediğimiz için bilim,
felsefe, edebiyat, hukuk, özgürlük ve sevgi açlığımızı ve açığımızı
gideremiyoruz.
Felsefeyi, sanatı, edebiyatı, aşkı, tutkuyu müzikle birlikte
düşünmediğimiz ve yaşamadığımız için gerçekten felsefe, sanat, bilim ve
maneviyat tecrübesi gerçekleştiremiyoruz. Müzik perspektifine sahip olduğumuz
zaman insani tecrübemiz anlam ve değer kazanmaktadır. George Carlin, “Bu dans
edenler, müziği hissetmeyenlerce deli olarak düşünülür” demektedir. “Müzik,
felsefenin en yüksek noktasıdır’’ diyen Socrates, bu gerçeği ifade etmektedir.
Nazım, sevgiliye müzikle seslenmektedir: “Seni düşünmek
güzel şey, ümitli şey / Dünyanın en güzel sesinden / En güzel şarkıyı dinlemek
gibi bir şey. / Fakat artık ümit yetmiyor bana, / Ben artık şarkı dinlemek
değil, / Şarkı söylemek istiyorum.” Umutla, aşkla ve coşkuyla hayatı şarkı
söylercesine ve şiir yazarcasına yaşamak lazım!