Müzik, dans değil dua
Bilindiği üzere, Corona virüs insanları evlere kapatınca, insanlar stres atmak (!) için kendilerince metotlar geliştirdiler. Bu durum, Çin’de sokaklara çıkıp corona’yı yeneceğiz vb. naralar atamak şeklinde uygulandı. Avrupa’nın birçok ülkesinde ise balkonlardan, pencerelerden karşılıklı müzik dinletileri, bağırıp çağırmalar vs. şeklinde tezahür etti. ABD ve birkaç yerde müziğe bir de alkış vs. eklendi.
Benim güzel ülkemde ise minarelerden, ezanlar, tekbirler ve salavatlar eşliğinde dua dua niyaz ve yakarışlar yükseliyor elhamdulillah. Bazen karşılıklı balkonlarda da dualar ve âminler birbirine karışıyor. Hitabet yetisi güzel olan kimi güzel insanlar da fırsatı vaaz ve nasihate çeviriyor ki, bu da güzel. Ancak birçok yerden de, batıdaki gibi gürültü, çığlık ve müzik sesleri geliyor. Yani batı taklitçiliği, bu zor günlerde, bir kez daha tezahür ediyor.
Zavallı batılılar ve taklitçilerinin icra ettiği tüm bu uygulamalar, ilk bakışta sıradan ve kendiliğinden gelişen refleksler olarak düşünülebilir. Ancak ister istemez bunlar, insana cahiliyenin kimi batıl inanç kaynaklı uygulamalarını akla getiriyor. Hatta 50 yıl kadar önce bunun benzeri versiyonları, bizim taşra toplumlarında da uygulanıyordu.
Örneğin güneş veya ay tutulması anında, insanlar kırlara meydanlara çıkıp davul, zurna def veya teneke çalma ve bu esnada da avazları çıktığınca bağırıp çağırıp gürültü yaparlardı. Silahı olanlarsa çığlık ve naralar eşliğinde üst üste yoğun bir şekilde silah sıkarlardı. Oradan buradan yükselen değişik sesler birbirine karışırdı. O zavallılar da kendilerince güneş veya ayı tutup karartan kötü ruhları kovduklarını zannederlerdi.
Nitekim aynı batıl inanç ve uygulamaların halen kimi ilkel kabilelerde devam ettiğini bazı belgesellerden görüyoruz. Ne ki yıllardır her vesileyle “muasır medeniyet” diye gözümüze sokulan; sözüm ona çağdaş ve ilerici batıda günü birlik devam etmektedir. Tüm Budist ve ehlikitap diyarlarında, hem de kilise, tapınak vb. yerlerdeki ayinlerinde uygulanmakta olan tütsüleme, aslında kötü ruhları kovmak niyetiyle yapılmaktadır.
İşte her yıl onlarcası yaşanan; “cadılar bayramı” vb. batıl inançlara birkaç örnek:
ABD Temsilciler Meclisi rahiplerinden Patrick Conroy, Başkan Donald Trump'ı ırkçılıkla suçlayan tasarının tartışıldığı oturumun ardından, 'karanlık ruhları kovan' duayı okudu. Washington Post’un haberine göre rahip, “Kutsal isminle, ben şimdi tüm karanlık ruhları, senden olmayan tüm ruhları bu meclisten uzaklaştırıyorum” dedi. Rahip ayrıca “hayal kırıklığı, anlaşmazlık ve üzüntü ruhlarını kovmak” için de dua etti. (AA 21.07.2019 - 04:41)
Bulgaristan’ın Yambol kentinde “kötü ruhları kovma” ritüelinin canlandırıldığı maske festivali renkli görüntülere sahne oldu. Antik çağ geleneği olarak Trakya, Bulgaristan ve Yunanistan'da yaşayan Traklar'dan günümüze taşınan gelenekte, maskeli ve renkli tüylü kıyafetli grupların, baharın yaklaştığı günlerde kıştan kalan kötü ruhları uzaklaştırmaya çalışması anlatıldı. (Salih Baran - Anadolu Ajansı)
Şimdi bu cahiliye uygulamalarına, özetle sözlükten bakalım.
“Egzorsizm” görünmeyen bir varlığın etkisi altına girdiği sanılan kimseyi çeşitli yöntemlerle bu etkiden kurtarmaya çalışmak olarak tanımlanır. Terim, Yunanca’da “lanet” anlamına gelen “exousia” sözcüğünden türetilmiştir. Eski uygarlıkların çoğunda, birtakım tuhaf davranışlar gösteren kimselerin içine cin ya da şeytan girdiği sanılır ve bu yaratığı o kimsenin bedeninden kovmak üzere, genellikle ayin şeklinde çeşitli uygulamalar yapılırdı. Bu tür uygulamaları yapanlar da genellikle okültizmden, majiden anlayan uzmanlar veya rahipler olurdu.
Hristiyan Avrupa’da bu tür uygulamaları yapanlara “egzorsist” adı verilmiştir. Egzorsistler, böyle bir yaratığın musallat olduğu düşünülen, hasta olduğu kabul edilen kimsenin vücudundan çıkması için, görünmez yaratığa çağrılarda bulundukları ayinler düzenlerlerdi. Kötü kokuların, tütsü, tuz, takdis edilmiş su, kutsal ot gibi maddelerin ve dans öğesinin kullanıldığı bu ayinlerde ya lanet okuma ve küfürler etme yoluna, ya da dua ve trans yöntemine başvurulurdu.
…Egzorsist uygulamalar tarih boyunca, yalnızca Avrupa’da değil, farklı biçimlerde de olsa hemen hemen tüm kültürlerde ve birçok dinde (Budizm, Hinduizm, Şinto dini vs.) görülür. Bu uygulamalarda egzorsistin, transa geçerek, görünmeyen varlıkla irtibat kurmaya çalışır. Afrika’daki Zar’lar kültünde musallat varlık, hasta üzerindeki hâkimiyetini sona erdirmesi için ikna edilmeye çalışılır. Şamanizm’deyse, musallat varlık hastanın bedeninden zorla sökülüp atılır. (Vikipedia)
Peki, biz ne yapacağız? Biz de körü körüne cahiliyenin çağdaş versiyonu olan bu vahşi batıyı mı taklit edeceğiz. Yazık bize. Biz ki tüm dünyayı cahiliye karanlığından, İslam’ın aydınlığına kavuşturan, Resulullah'ın (sav) ümmetiyiz. Biz, insanlığını yitirmiş insanlığı yeniden kendi özüne kavuşturan bir İslam'ın mensuplarıyız. Kur'an ve Sünnette dua ve niyazın binlerce örneği varken, bize yakışır mı bu gariplikler? Kendi değerlerimize, özümüze, Kur'an ve Sünnete dönelim ki, rotasını yitirmiş şaşkın insanlığı selamete çıkaralım. Subhaneke... Bihamdike... Esteğfiruke...