Muttakîler
“Allah korkusuyla kendini günahlardan uzak tutarak Allah'ın azabından korunan ve böylelikle Allah'tan gereğince sakınan, O’na saygıda kusur etmeyen kimse”ye takva sahibi, muttakî denir. Takvâ ise “korumak, korunmak, sakınmak, saygı göstermek, dindar olmak, itaat etmek, korkmak, çekinmek” anlamlarındaki vikâye mastarından türemiştir. Kur’an’da ve hadislerde takvâ bazen sözlük anlamında, bazen de “Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak azabından korunma” anlamında kullanılır. Takvâ Allah’a ve resulüne itaat etme anlamını da içerir.
Takvâ, hakka
ulaştıran bir yoldur. Takva yolu çeşitli zorluk ve meşakkatlerle doludur. Bu
meşakkatler ve engelleri sabrederek aşmak takvâdır.
Muttakî,
kalbinde Allah’ın azametini, sonuçlarını ve korkusunu taşıyan, günahlarının
sonuçlarını da tam anlamıyla hisseden, kendine zarar gelecek her şeyden kaçınan,
insanlığa bir afetin gelmesinden endişe duyan, Allah’tan korkan ve gönlü bunlarla
meşgul olan kişidir.
Takvâyı, âlimlerimizden;
İmam-ı Şâfîî
: “Takvâ
ancak onu anlayıp akleden kişide bulunur.”
Fahreddin er
Râzî: “Takvâ; Allah’ın sevgisini kaybetmekten korkmaktır.”
Sadreddin
eş- Şîrâzâ: “Takvâ; şirkten, günah ve isyandan, hakikatten çeviren her şeyden uzak
durmaktır.”
Haris el
Muhâsibî: “Takvâ; Allah’ın hoşlanmadığı şeylerden kaçınmak ve sakınmaktır.”
Hakîm
et-Tirmizî: “Takvâ; şüphe, şirk, nifak ve riyadan sakınmaktır.”
İmamı
Kuşeyrî: “Takvâ; kulun Allah’tan başka her şeyden sakınmasıdır.”
Süfayn es-
Sevrî: “Takvâ; dünya ve afetlerinden sakınmaktır.”
Ebü Yezid El-Bistami:
“Takvâ;
şüpheli her bir şeyden kaçınmaktır. Muttakî Allah için konuşur, Allah için
susar ve Allah için anar.”
Kumeyl bin
Ziyad: “Bir kimseden düşmanı da can dostu kadar emin olmadıkça o kişi muttakî
olamaz.”
Sehl et-
Tüsterî: “Muttakî gücünden ve kuvvetinden soyutlanan insandır.”
Abdülkâdir-i
Geylanî: “Elde edemediğine tevekkül eden, elde ettiğine razı olan, elden çıkana
sabredendir muttakî.”
Seyyid Şerîf
el-Cürcânî, “Allah’a itaat ederek azabından sakınmaktır, bu da ceza almayı haklı
kılan davranışlardan nefsi korumak suretiyle gerçekleşir” şeklinde
tarif ederler.
Takvâ:
imanla kişiyi takviye eden ve onu koruyan şeydir, yani zühttür.
Muttakîlerin
ilk ve temel vasfı imandır. Muttakîler namazlarını kılarlar, mallarını seve
seve yakınlarına, yetimlere, miskinlere, yolculara, dilenenlere ve kölelere
(veya esirlere) infak ederler. Zekâtlarını verirler. Ahiret gününe inanırlar. Ahidleştiklerinde
de ahidlerinde dururlar. Zorda, darda ve savaş zamanında sabrederler. Öfkelerine hâkim olurlar. İnsanları af ederler.
Hatalarda ısrar etmez, çirkin bir şey yaptıkları veya kendilerine kötülük
ettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar da hemen günahlarının bağışlanmasını
dilerler. Allah'a karşı gelmekten sakınır, geceleri az uyur, seherlerde
bağışlanma dilerler. Kur’an-ı Kerim ve Resule tâbi, dostluklarında samimi ve
devamlı olurlar. Adildirler. İyiliği emreder, kötülükten vaz geçirmeye
çalışırlar.
Bu
özellikleri Allah Kur’an’ı Kerim’de zikretmektedir. Daha doğrusu muttakî olmak
isteyenler için reçetedir bunlar. Bu kimselerdir dünyayı imar eden, bu
kimselerdir adaleti ihdas edenler. Bu kimselerdir Allah’ın rızasına muvafık
olanlar ve bu kimselerdir cenneti hak edenler.
Muttakî
kullar için Allah’ın nimetleri ise yine Kur’an’ı Kerim’de sıralanmaktadır.
Muttakîler için gökler ve yer kadar geniş olan içinden ırmaklar akan cennetler
vardır ki orada ebedi kalacaklardır. Orası en güvenli yerdir. Muttakîler
cennette bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Katkısı kâfur olan içecekler
dolu gümüş kaplar, şeffaf kadehlerden içerler.
İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyinerek karşılıklı
otururlar. Ayrıca onlar orada kendileriyle uyumlu eşler ile evlendirilecekler.
Cennette güven içinde her türlü meyveyi isterler ve yerler. Orada ölüm
tatmazlar ve Allah onları cehennem azabından korumuştur. Cennette bozulmayan su
ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları
ve süzme bal ırmakları ve meyvelerin her çeşidi vardır.
Cennete
vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size
selam olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi, ebedi kalmak üzere buraya girin.”
Salih amel
işleyenlerin mükâfatı ne güzelmiş.
Mevla’m bizi
muttakî kullarından eylesin
Âmin.