Mütecaviziz vesselam
Bu yazıya "TECAVÜZCÜYÜZ" deseydim daha çok ilgi çekerdi, lakin fiilin kendisi o kadar sıkıcı ki yumuşatma gereği duydum ve "mütecaviz" dedim.
Her işimizde "tecavüz"e yeltenmek gibi bir yanlışa düşüyoruz. Sabırsızlığımız dışa tecavüz olarak yansıyor. Bilgisizliğimiz, biliyor gibi görünme isteğimiz, müstağni halimiz bizi "tecavüz"e sürüklüyor.
Nedir, nasıldır, nedendir gibi soruların cevaplarını merak etmediğimiz gibi kullanacağımız yerli-yabancı teknolojinin kullanma kılavuzunu da okumuyoruz. Bu bile bizi "tecavüz"e götürüyor.
Toplu yaşamanın kuralları; neden, hangi tecrübelerden sonra konmuş, ne gibi hayati önemi haizdir bilmiyoruz. Ben merkezli şehir hayatının kaos ve curcunaya sebebiyet verdiğini düşünemiyoruz bile.
Mesela sabah kalkıp işe gidiyorsunuz, asansör çağıracaksınız. Asansörün MEŞGUL ışığını gördüğümüz halde, çağır butonuna basıp basıp duruyoruz.
Asansöre tekme atarız!
Asansör; sabah öğrenciler, çalışanlar, kahvaltı için fırından ekmek alanlardan dolayı geç mi geldi? Çağır butonunu dövmeye başlıyoruz, kimileri de işi asansörü tekmelemeye vardırıyor.
Şehirlerarası otobüsle yolculuktaydım, otobüs yepyeni, pırıl pırıldı. Sordum, "bir ay önce işletmeye başladık" dedi muavin. Ama gelin görün ki bu yepyeni otobüsteki TV'ler çalışmıyor. Neden? dedim, "Abi ilk iki haftasında Televizyonları açamayan yolcular bunların üçte ikisini bu hale getirdi" cevabını duydum.
Kavşakta acayip durum!
Trafikteyiz, sola-sağa-düz istikamet olmak üzere üç şeritli şehir içi yol. Kavşakta kırmızı ışıktan sonra sola döneceğiz, lakin sol şeritte birkaç araç var. Orta yani düz istikamette devam edilecek şeritte de bir kaç araç duruyor. Sırf birkaç aracın arkasında durmamak için sola döneceğimiz halde en sağdaki şeridin trafik akışı devam etmesine rağmen gidip o şeritte sola devam için yeşil ışığın yanmasını bekliyoruz.
Ben söylemiyorum, hadi siz de susun, peki ama bu hak ve hukuka, trafiğe, araçlara, kurallara "tecavüz" değil de nedir?
Kanal arama uğraşı!
Evdesiniz, bir şeyler izlemek istersiniz değil mi? Kumanda elinizde, kanal arıyorsunuz, tam 16 (yazıyla onaltı) kez kayıtlı 70 (yine yazıyla yetmiş) kanalı baştan sona, sondan başa taramak "tecavüz" değil de nedir?
Üst kattaki hanım bütün uyarılara rağmen ekmek sofrasını alt kattaki komşuların balkonunun üstüne silkeliyor. Ekmek kırıntıları, yumurta kabukları, zeytin çekirdekleri komşuların balkonlarına döken üst kattaki komşu alt kattaki komşunun hukukuna "tecavüz" etmiyor mu? İşin daha vahimi, üst kattaki komşusunun bu uygulamasından müşteki olan alttaki komşu(lar) da aynı tecavüzü kendi katının altındaki komşularına reva görmesidir.
Bir ortamdasınız, sohbet ya da bir tartışmadasınız, siz muhatabınızın sözünü dinler sözüne ara verince ya da bitirince siz de karşınızdakine meramınızı aktarmak için söze başlarsınız. Sözünüzün ilk saniyelerinde birileri sözünüzü bitirmenize bir türlü izin vermiyor ise bu söyleme hakkına "tecavüz"dür. Ya da sohbette aynı anda iki-üç kişi konuşuyorsa siz aynı anda hepsini dinleyebilir misiniz? Bunun nasıl bir "tecavüz" olduğunu söylemem gerekiyor mu?
Basın ve/ya medyada doğru olmayan ya da başkalarının hakkını ihlal edici bir haber, görüntü söz konusu oluyorsa bu kişilik haklarına "tecavüz"ün alasıdır.
En ileri teknoloji, mesela akıllı ve çok fonksiyonlu bir telefon aldınız, lakin telefonla konuşma dışında hiçbir özelliğini öğrenme gereği duymuyorsanız ve o muhteşem özellikleri kullanmayı bilmiyorsanız, öğrenmek de istemiyorsanız, binlerce lira verip o tür telefon kullanma e(k)meğe "tecavüz" değil mi?
Bu tür "tecavüz"lerle ile ilgili yüzlerce makale yazılsa yeridir. Bu anlayış(sızlığ)ın giderilmediği toplumlarda ihmal, eğitimsizlik, tedbirsizlik ve dolayısıyla canlara mal olan musibetler eksik olmaz.
Gereğini yapma durumu
Bizi böyle "mütecaviz"liğe sürükleyen pek çok şeyin eğitim olmadan doğru ve/ya yanlışlığını ayırt edecek kabiliyetimiz vardır, geriye gereğini yapmak kalır, onun için de "akletmek" kalır, empati kalır.
Hemen hemen her konuda eğitimin tek başına yeterli olmadığını biliyoruz, lakin eğitim olmadan diğer unsurların yeterli gelmediğini de biliyoruz. O zaman eğitim, bilinçlenme, sorumluluklarımızın farkına varma alanında seferberlik "şart"ını acil başlatmamız gerekir. İşte o zaman kazandığımız bilinç kendi zaaflarımızla terbiye edilmekten kurtuluruz, yoksa kendi kendimizi kemirmeye devam ederiz.
Unutmayalım, "u2026Bir toplum(u oluşturan bireyler ve dolayısıyla o toplum) üzerinde bulunduğu hali(ni) değiştirmedikçe Allah onların halini değiştirmezu2026"