Musul-Halep Ve Başkanlık
TÜRKİYE'nin maku00fbs talihinin tersine döndüğü 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gücümüzü kısa sürede dış olaylara odakladık. Yaşanan travmayı hızla sarıyoruz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın muhtarlar günü dolayısıyla yaptığı konuşmada vurguladığı gibi artık, Türkiye'ye karşı tehditleri içerde değil bilakis dışarıda bertaraf etme dönemine girdik.
ABD'nin; İran ile birlikte Suriye'nin Kuzeyi'nde, Akdeniz'e doğru açmayı planladığı Türkiye'nin enerji koridorunu açığa düşürecek hat; 15 Temmuz darbe girişimi sonrası aldığımız inisiyatifle şimdilik akamete uğradı. Kürt koridorunu açmayı başarsalardı bizim Ceyhan-Bakü, TANAP ve diğer boru hatları projelerimiz tamamen devre dışı kalacak, açılacak bu koridor ile Türkiye by-pass edilerek Güneydoğu bölgemiz, Kuzey Irak-Irak ve İran enerji kaynakları dünyaya ABD kontrolünde akıtılacaktı. Suriye operasyonumuz ile ABD ve İran'ın elinden bu kozlar şimdilik alındı. Fakat buna karşılık ABD ve İngiltere Musul-Kerkük kartını açıyor. Yani enerjinin kaynağını.
Türkiye bu oyunu bozar
Irak yönetiminin İran ve ABD'den aldığı talimatla Musul operasyonunda Türkiye'yi ısrarla devre dışı bırakmak istemelerinin en önemli nedeni bu. Türkiye bu oyunu bozup lehine öyle veya böyle çevirdiği takdirde gücüne güç katacaktır. Suriye operasyonunda elde ettiği avantajlarını kalıcı duruma getirecektir.
Her seferinde değiniyorum. Türkiye'de darbelerin çok değil birkaç gerekçesi olur. Onun başında Lozan gelir. Lozan ile çizilen sınırların dışına çıktığımızda balyoz gibi her seferinde başımıza iner. Onunda en önemli işareti Musul-Kerkük'teki haklarımız ve Rusya ile sıkı ilişkilerimizdir. Türkiye'nin darbeler tarihini isterseniz inceleyiniz. Bu iki unsurdan başka bir şey göremezsiniz. 1960, 1971, 1980, 28 Şubat bunların açık örnekleridir.
Türkiye bugünlerde ağırlığını koyup Suriye ve Musul üzerinde etkinliğini artırınca ABD, İran, İngiltere boş mu durur.
Çekişmeler yeniden başmadı
Birkaç gün önce Ege Bölgesinde bir ile gitmek için yola çıktım. Yolda giderken bazı dostlarla muhabbetlerimiz oldu. Bir dostum uyardı. 15 Temmuz'dan bu yana askeriye ve devlet içinde sakinleşen çekişmelerin tekrar başlama sinyalleri konusunda. Başka bir dostumda bu durumu doğruladı. Şimdi neyin nesidir? Diye sormayın. Nasıl Güneydoğu'da PKK kalkışması sırasında iç çekişmeler nedeniyle zafiyetimiz doğduysa şimdi Musul gibi bir olayın alevlendiği sırada bu iç çekişmenin mantalitesi olmaz. Cevabını ben bilmiyorum. Zaten bundan bahsedenlere 'Bana niye söylüyorsunuz ki, elinizden geliyorsa müdahale edin' dedim.
Şimdi anlayamadığım bir konuda işte buradan ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başkanlık sistemi konusundaki hassasiyeti ortada. Türkiye'nin bölgesel bazlı uğraşları belli. Tüm bunlara bağlı iç meseleleri de belli. Böyle bir ortamda MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin öncesi hafta gündeme getirdiği Başkanlık Sisteminin halka sunulması önerisini sadece gündemi belirleme çabası olarak yorumlamak imkanı yok. Devlet beyin 2002'de Bursa Kocayayla'da sürpriz seçim açıklaması gibi bazen anlamakta zorlandığımız işleri oluyor. Bu çıkışta ona benziyor.
Şu an bazı dostların yorumlarına göre, Devlet beyin çıkışı, Başkanlık Sistemi, Musul ve Suriye olaylarını bir birinden ayırma imkanı yok. Devletin bazı kesimleri dışarı ile uğraşırken, bazı kesimlerinin de kendi inisiyatifleri çerçevesinde caba harcamaları ne kadar doğrudur bilmiyorum.
Ama sonuç itibarı ile Türkiye Başkanlık Sistemini deneyecektir. Bunun vakti ne zamandır? Göreceğiz. Ama uzak olduğunu zannetmiyorum.