Müstemleke aydını ve demokrasisi
Fransız
Makron da rahatsız, Geziciler, FETÖ,
PKK ve müstemleke aydınları gibi…
Müstemleke
aydınları, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a galiz küfürler ederken Makron, onlardan ayrışıyor.
Güçlü
Türkiye düşmanları on yıl aralıklarla milletin yetişmiş beyinlerini tasfiye
ettiler, Türkiye’nin maliyesini yağmaladılar.
Dünyanın
en zengin generalleri bunların arasında…
Emperyalist,
Afrika’da ne yapmışsa Türkiye ve bölgede
aynısını uyguladı.
Makronlar, müstemleke
aydın ve demokrasi modelinden çok verim
elde ettiler.
Yıkım ve yağmanın sihirli anahtarları:
Sağ-sol,
ilerici- gerici, çağdaş- çağdışı, başı örtülü – başı örtüsüz, yeşil
sermaye – beyaz sermaye, laik- anti laik
ve “ Ne işimiz var, Suriye’de, Irak’ta,
Libya’da Kıbrıs’ta, Doğu Akdeniz’de, Ege’de!...”
12 Eylül 1980 cuntası kırk yıl önce darbe gerekçesine ne
uydurmuşsa darbeci zihniyet, bugün de aynı senaryolarla darbe arayışlarına
devam ediyor.
Müstemleke aydını, 15 Temmuz’da Yurtta Sulh Konseyi de otuz altı yıl
öncesinin bildirisine benzer bir bildiriyle yönetime el koyduğunu, sıkıyönetim
ilan ettiğini açıkladığında halkı ezen
tankların saygı duruşuyla bir eve gidip kahvesini höpürdeterek katliamı seyrediyor, yeni görevinin
tebliğini bekliyordu.
Müstemleke demokrasisi:
27
Mayıs 1960 Millî Birlik Komitesi…
12
Mart 1971 Muhtırası…
12
Eylül 1980 Millî Güvenlik Konseyi…
28
Şubat 1997 Post Modern Darbe / Batı Çalışma Grubu…
27 Nisan 2007 E- Muhtıra…
15
Temmuz 2016 Yurtta Sulh Konseyi…
Her
on yılda hafızası ve maliyesi sıfırlanan bir ülke olmayı ve seçilmişleri
diktatörlükle itham etmeyi cumhuriyetin
kazanımı’ kabul eden müstemleke aydınları…
Beynelmilel karakterler…
Sisiler,
Esedler, Hafterler, Muhammed Selmanlar, Saddamlar, Fikret Abdiçler, Gürseler, Evrenler…
Joe
Bidenların ‘Koçları’…
Teröre,
darbeye ayarlı demokrasi…
Bunlar
demokrasinin ayarını tankla yapıyorlar.
Terör
örgütleri; STK’ları, kanaat önderleri de teröristler.
11 Eylül 2001’de ABD’de İkiz Kuleler’e yapılan saldırıyı bahane
eden haçlı zihniyeti, dünyayı İkiz
Kuleler’in akıbetine duçar etti,
milyonlarca insanı öldürdü, yaşadıkları topraklardan kopartıp göçe zorladı.
Türkiye,
24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra
döviz kuru üzerinden uluslararası saldırıya maruz kalırken, müstemleke
aydınları İMF’den borç alınmasını
hararetle istiyorlardı. Mali saldırının yeterli olamayacağı, güvenlik ve
asayişin bozulması, ülkenin kaosa sürüklenmesi, dış müdahalelere açık hale
getirilmesi için 2 Ekim 2018’de Cemal Kaşıkçı’yı hunharca katlettiler.
Bu vahşet, uluslararası darbe
girişimiydi.
Cinayetin
hemen sonrasında malum müstemleke
aydınlarının: “ Türkiye’de
gazeteciler tutuklu, haber alma özgürlüğü, can güvenliği yok.” iftirasını
körüklemesi, yeni bir darbenin zeminini oluşturma çabasıydı.
Türkiye, failleri tespit edince suspus olup inlerine
çekildiler. Katillerin aleyhine tek bir
kelime sarf etmediler, vurdumduymazlıkla cinayetin üstünü örtmeye çalışıyorlar.
Cemal
Kaşıkçı’nın katilerine Suudi sözde
mahkeme komik cezalar verdi.
Özellikle
bu vahşetin, Türkiye’ye yönelik uluslararası darbe girişimi olduğu katillere
verilen ödül gibi cezalardan da anlaşılmaktadır. Türkiye’yi katil ilan etmeleri
üst kurgunun delillerindendir.
Cemal Kaşıkçı’nın cesedi nerede?
Cesedi teslim alan yerli iş birlikçi
kim ya da kim/ler?
Ceset, neden yerli işbirlikçiye ya da
iş birlikçilere verildi?
Cemal Kaşıkçı’nın kıyafetlerini giyip
kameralara görüne görüne Sultan Ahmet Meydanı’na gitmekle ne planlandı?
Provokasyon planları nelerdi?
Suudi
mahkeme ‘katillerine’ cesedin yerini
sormuyor. Cesedi teslim ettikleri yerli iş birlikçiyi, işbirlikçileri açıklamıyor. Muhammed Selman’ın yakınındaki katillere ceza vermiyor. Böyle bir mahkeme
ancak müstemleke demokratların Yüksek Adalet Divanı’nda görülebilir.
15
Temmuz işgal girişiminin finansörlerinin ‘adaleti’ de ancak bu kadar
olabilirdi.
Teröre,
darbeye endeksli demokrasi…
Halksız
cumhuriyet, seçimsiz demokrasi…
Müstemleke
aydını: “Seçim, her şey demek değildir.”
diyor…