Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2980.46
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Ocak 2024

​Mustafa Kara

Prof. Dr. Mustafa Kara Hocamız, eserleri, fikirleri, sohbetleriyle tasavvuf kültürümüzü aziz milletimize anlatmaya, inanç dünyamızı aydınlatmaya ve bize iklimimizi, irfanımızı sevdirmeye devam ediyor. Bursa’mızda binlerce talebe yetiştiren mümtaz âlimimizin kitaplarını okuyanlar da bir bakıma onun öğrencisi sayılır. Keza, sohbetlerini devamlı dinleyenler de rahle-i tedrisinden geçmiş kabul edilir.

Bir Aşk Kütüğü Yaktık, ilim adamımızın Dergâh Yayınları’ndan yeni çıkan eseri. Onun Türk tasavvuf tarihine dair yazdığı makale, inceleme ve denemelerinin bir araya getirilmesiyle vücut bulan bir dizi kitabın devamı mahiyetinde. 15. Asırda Abdürrahim Merzifonî, Türkistan’da seyrüsülûkunu Zeynüddin Hâfî’nin yanında tamamladıktan sonra mürşidi onu şu cümle ile Diyâr-ı Rum’a yani Anadolu’ya gönderir: “Bir aşk kütüğü yaktık, Rum üzerine attık.”

Bugün mayası sağlam olan Türkiye toprakları, işte böyle maneviyat önderlerinin eliyle sıvazlanmış, mübarek dualarıyla payidar olmuştur. Malazgirt Zaferi’nden önce bu topraklara gönderilen kutlu dervişler, önce insanların gönüllerini fethetmiş, nasibi olanları iman nuruyla aydınlatmıştır. Asya’dan Anadolu’ya gelen/gönderilen sûfiler kafilesi, tasavvuf kültürünü diyardan diyarda taşımış, bilhassa Anadolu, Kafkas ve Balkan iklimlerine rızalarıyla ulaştırmışlardır.

Eser, Fatih’in muhterem hocası, maneviyat güneşi Akşemseddin Hazretleri ile başlıyor. Arkasından diğer zevat-ı kiram… Aziz Mahmud Hüdâyi, Sultan Birinci Ahmed Han, Şeyh Vefa, Halvetî Cemal, Yahya Kemal, Osman Şems, Bekir Sıdkı Sezgin, Ahmet Remzi Dede, İsmail Fenni Ertuğrul, Ken’an Rifâî, Süheyl Ünver, İbnülemin Mahmud Kemal, Cemaleddin Server Revnakoğlu… Gönül dünyamızın nadide simaları, bu şehrayinde gözümüzün önünde canlanıyor, hayatları, hatıraları ve menkıbeleriyle feyiz saçmaya devam ediyorlar. İkinci bölümde “Bursa ve Bursalılar” var. “Şerefül mekân bilmekîn” denilmiş. Hakikaten bugün de Bursa, başta Mustafa Kara Hoca ile diğer ilim, fikir ve maneviyat öncüleriyle güzelleşiyor. Bu fasıldan birkaç başlık seçelim: “Dervişler Kitaplarını Niçin ve Nasıl Yazıyor?”, “Şemseddin Ulusoy ve Bursa Kültür Tarihi”, “Bursalı İsmail Beliğ ve Eseri: Güldeste”, “Hocazâde’nin Gönül Dünyası”, “Ulu Caminin Yazıları/Hatları Bize Ne Söylüyor?”, “Bursalı Ahmed Paşa ve Dervişleri”, “Molla Câmî/Lâmiî ve Bir Şehadet”, “Mevlid Yazan Bursalı Dervişler”, “Mehmed Âkif’in Bursalı Şâir Dostu: Halil Edib Bey”, “Kediler Tekkesi Şeyhinin Sevinci”

Kırklara Karışan Mevlâna, Mustafa Hocamızın bir diğer yeni hediyesi. Konya Büyükşehir Belediyesi Yayınları arasında çıkan eserin başında Mevlâna Celâleddin Rumî’nin hayatı, eserleri, fikirleri, mektep ve meşrebi farklı açılardan anlatılıyor. Ardından bu maneviyat güneşinden istifade eden ve daha ziyade Cumhuriyet devrinde yetişmiş olan ilim, fikir, sanat ve kültür insanlarının Hazret-i Pîr’e dair hisleri ve düşüncelerinden yapılan seçmeye yer veriliyor. Bir güldeste, yani antoloji. Sunuştaki şu hakikat çok mühim: “Mevlâna’yı bugün dünya insanlığı için sevgili kılan; Resul-i Ekrem’in yolunun yolcusu olması, O’nun ahlak-ı hamîdesiyle yaşaması ve söylemesidir.”

Arif Nihat Asya ne güzel söylüyor: “Her eda mana demek/Konya Mevlâna demek” Bu mısraı, “Mevlâna İslam demek” şeklinde tamamlayabiliriz. “İnsanlığın Mürşidi”nin söyledikleri de var kitapta, ağyarın hakkında dedikleri de… Halide Nusret, hasretini şöyle dile getiriyor: “Yine yola düşmek gerek/Hasretin yaman, Efendim/Göz oldu sinede yürek/Ah, duman duman Efendim” Kadim ve aşina yâranın yanı sıra şu isimler de Mevlâna muhibbi: Neyzen Tevfik, İsmail Habib Sevük, Nurettin Artam, Ahmet Hamdi Tanpınar, Hasan Âli Yücel, Nazım Hikmet, Âşık Veysel, Hilmi Ziya Ülken, Nimet Arzık. Müellifimizin “Tarih”ini es geçmek, elbette caiz olmaz: “Mürşidimiz Mevlâna dost/Güneşimiz Mevlâna dost/Altı cihetten ney sesi/Yâ Hazret-i Mevlâna Dost” Bu bölümdeki bütün simaları çok sevecek, Mevlâna aşkına yazılanları hislenerek okuyacaksınız.

Dağıstan’dan Deliorman’a Bosna’dan Bursa’ya yazarımızın üçüncü eseri. Kapağını Cemali Gündoğdu’nun “Kafkas Kartalı Şeyh Şamil” yazısı süslüyor. Kitabın içindeki diğer hüsn-ü hatlar Mahmut Şahin’e ait. Mihmandarımız Mustafa Kara olanca tasavvuf bahçelerine dalmamak, gönül bostanlarına uğramamak olmaz. Konu göçler, muhacir ve ensar! Alnımıza yazılmıştır: Anadolu, asırlar boyunca cümle mağdurların, mazlumların, masumların sığınağı ve ilticagâhı olmuştur. Kafkaslardan, Balkanlar’dan, Asya’dan, Afrika’dan, aziz yurt Anadolu’yu mesken edinenlerin hikâyesi! “Mübadele” meselesi net biçimde izah ediliyor. Birinci Bölüm, engin bir derya: “Dinî Hayat ve Tasavvuf” Kadiriyye, Halvetiyye, Nakşibendiyye, “Kafkasya ve Dağistan Erenleri”. Sürpriz isimler var. İkinci kısım: “Balkanlarda Dinî Hayat”. Tasavvufla ‘hâl’lenen Mustafa Hocamız, bizi de engin deryaya davet ediyor. Eyvallah efendim! Bu davete icabet gerek.