Mustafa Akıncı Yalnız Değildir!
Yazıya şöyle bir giriş yapsam:
Ey dostlar;
Bu yazıda da dost uyarılarında bulunmaktır maksadım.
Malûm;
En ufak bir eleştiri ve ikazınızda, çok bilmiş edalı kaşlar tuhaf hareketlerle “niyet” sorguluyor!..
Hayır…
Lütfen, şöyle bakılsın meseleye:
Biz, Anadolu’nun iyi niyetli evlâtları olarak meselelerin “sosyal boyutlarını” çoğu vakit ihmal ediyoruz.
Bugünkü konumuz “Kıbrıs Meselesi”ni ele alalım:
Şimdiye kadar Kıbrıslı Türklere her alanda destek olmaya çalıştık.
Helâli hoş olsun; elimizdekini bu kardeşlerimizle paylaştık, onlara çoğumuzun sahip olmadığı imkânları sunduk.
Lâkin meselenin ”hayati noktalarından birini” ihmal ettik.
“Derdimizi” anlatamadık, sevdamızı anlatamadık, heyecanımızı yansıtamadık.
Yol yaptık, köprü yaptık, baraj yaptık, su yolu yaptık, denizleri aştık…
Amma velâkin “derelerde” boğulduk!..
“Mustafa Akıncı Olayı”ndan almamız gerekin dersler var, dostlar.
Bu dersleri hatırlatmaya çalışayım.
“Ben demiştim” mesajını vermek de değil maksadım.
İsterim ki, geçmişten geleceğe “faydalı” mesajlar sunayım.
Başka bir niyetim varsa, Mustafa Akıncı’nın fikriyatında olayım!
Efendim;
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti “Cumhurbaşkanı” Mustafa Akıncı’nın Türkiye’yi hedef alan çıkışları malûmunuzdur.
Her cümlesi ayrı bir “facia” niteliğindeki şu lâflarınıhatırlarsınız:
“İkinci Tayfur Sökmen (Hatay’ın ilk ve tek cumhurbaşkanı)
olmayacağım. Rumlarla olmazsa, Kuzey
Kıbrıs daha fazla (Türkiye’ye) bağımlı hale gelir, Ankara tarafından
yutulabilir. Kıbrıslı Türkler laik, demokratik ve çoğulcu kimliğini korumak
istiyor. Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’ye bağlanması korkunç olur.”
Bu zat…
Cumhurbaşkanı yani “Devlet Başkanı” olarak KKTC’nin birlik, bütünlük ve bağımsızlığını temsil makamında bulunan bu zat, şimdilerde de Türkiye’nin son vakitlerdeki güzel faaliyetlerine karşı çıkıyor.
Tüylerimizi diken diken eden lâflarıyla ünlü Mustafa Akıncı, bu kez de Kapalı Maraş’ın açılmasına yönelik adımlara “skandal, yüz karası” gibi “öfke yüklü” ifadelerle tepki gösteriyor.
“Türklerin elindeki topraklardan bir bölümünün Rumlara verilmesi gerektiğini” söylüyor.
Bizler de bu lâfları haliyle tepkiyle karşılıyoruz.
Mustafa Akıncı’nın “KKTC’nin başında olmasının” zorumuza gittiğini haykırıyoruz.
Lâkin…
İşin bir de şu tarafı yok mu?:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başındaki zat, ülkenin tepesine zembille mi geldi?..
Kendisini en üst makama taşıyabilecek denli geniş bir “tabanın” desteği ile yerleşti oraya.
Bu durum, tüylerimizi diken diken eden görüşlerinin, Kıbrıs’ta geniş bir tabana sahip olduğunu gösteriyor.
Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Mustafa Akıncı, seçimi büyük ihtimalle kaybedecek ama, görüşlerinin KKTC’de bizi kahretmesi gereken oranda “kabul gördüğü” acı gerçeği de değişmeyecek.
Akınca kaybetse de, ciddi oranda oyu alarak kaybedecek.
KKTC’deki bütün güzelliklerde elbette Türkiye’nin payı vardır, sıkıntılarda da Türkiye’nin mesuliyeti.
Türkiye’mize sormak gerekmez mi:
“Koskoca Anavatan, Yavru Vatan’da hepimizin tüylerini
diken diken eden görüşlerin yaygınlaşmaması için ne gibi tedbirler aldın? Bin
bir türlü ‘zararlı odağın’ cirit attığı Kıbrıs’ta, gençlerin beyinlerini kara
malzemelerle yıkama faaliyetlerine karşı ne gibi tedbirler aldın? Bu tedbirler
niçin Anadolu’yu memnun edecek oranda etkili olamadı?”
ÇOK SESLENDİK AMA KULAKLAR TIKANDI!
Bugünlere işaret eden, Kıbrıs’ın “manevi” olarak Anavatan’dan kopmakta olduğu yönündeki “ikazlarla” yüklü yazılarımız, haberlerimiz okuyucularımızın malûmudur.
Bunları gördükleri halde, “Hele bir yukarısının tavrına bakalım, orası konuşsun sonra topa girelim” diyerek “beklemeyi” tercih eden “ince hesap ehlinin” de malûmudur!
Neler dedik yıllar yılı:
Vesaire vesaire…
Bunlar yazdık, “ecdad yadigârı” eserlerimizin ne hallerde olduklarını, cami yapılmak üzere vakfedilen arazilere “kötü mekân işletmecilerinin” çöktüğünü belge belge, fotoğraf fotoğraf yayımladık gazetemizde ve dahi bize açık olan ekranlarda.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki ilgili makamlar, “ Bakanlığımızın” müdahalesiyle harekete geçti.
“Cami yapılmak üzere vakfedilen araziler üzerindeki biçimsiz mekânlarla yapılan sözleşmelerin uzatılmayacağı” açıklandı.
Bunun üzerine, KKTC’nin “malûm zihniyetlileri” bizi hedef aldı, bizim bu “kötü işlere” karşı çıkmakla “laikliği hedef aldığımız” iddia edildi.
Kıbrıs’ta da hedef gösterildik!..
Sonra efendim…
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin stratejik kıymeti en fazla olan topraklarının, “İsrail menşeli” yabancılar tarafından satın alındığına dair yazı ve haberlerimiz de, ara ara öne çıkartmaya çalıştığımız “diziler” halinde devam etti.
“Yabancılara gayrimenkul satışı” uygulamasından en fazla bu “takım” istifade ediyordu.
“Toprak satışını engelleyemeyeceğimize göre, hiç olmazsa kalan toprakları Anadolu evlâtlarının alması için çalışmalar yürütelim, Rodos’tan arazi alan Türkler var, böyle yapacaklarına gitsinler Kıbrıs’tan alsınlar ya da almaya teşvik edilsinler!” dedik.
Kulak asılmadı!
Kuzey Kıbrıs’taki Şirketler Mukayyetliği’nden çıkarttığımız kayıtlarda da “İsrail Menşeli” işletmelerin sayısındaki hızlı artış dikkat çekiyordu.
Onları da kamuoyunun dikkatine arz ettik.
Lâkin, “dar gelirli okuyucularımız” dışında dikkate alan pek olmadı!
Çünkü…
Bir taraf, yani “Yeni CHP zihniyeti” zaten üç aşağı beş yukarı “Mustafa Akıncı” çizgisinde.
Onlar, bizlerin bunları yazmakla “Laiklik karşıtlığı” yaptığımızı düşünüyor!..
Öbür tarafta ise “Sayın Erdoğan’ın konuşmadığı hiçbir konuda topa girmeme ve dolasıyla da terse düşmeme” hassasiyeti var.
“İzleyelim ve görelim!” havası hâkim.
Şimdi şimdi…
Türkiye, Doğu Akdeniz’deki “varlık yokluk mücadelesinin” tam ortasındayken…
Türkiye, dünyayı etkileyen pandemi tezgâhının yıkımlarının altından kalkmaya çalışırken…
“Siyasi istikrarsızlık” tehlikesini “ensesinde” hissederken…
İstikbal ve istiklâli için son derece kritik bir noktada olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden yükselen, hem de en yüksek mevkiinden yükselen “Türkiye’ye isyan sesleri”ni işitmek mecburiyetinde kalıyor.
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın çıkışları, Kıbrıs seyahatlerimizde gittikçe artan sıklıkla duyduğumuz, “Türkiye’nin tezgâhları, komploları olmasaydı şimdiyi kadar çoktan Rumlarla birleşmiştik ve çoktan Avrupa Birliği vatandaşı olmuştuk!” tezvirâtınınKKTC’nin “Devlet Başkanı” tarafından dile getirilmesi anlamına geliyor.
Kıbrıs’ta seçim yakın.
“Kıbrıs Türklerinin oylarıyla” Cumhurbaşkanlığı makamına oturan Mustafa Akıncı, büyük ihtimalle seçimi kaybedecek ama…
Yine de hatırı sayılır oranda oy alacak.
Türkiye’deki sayıları gittikçe artan gençlere “Geçmişi bilmiyorsunuz da onun için böyle düşünüyorsunuz, böyle tepkiler veriyorsunuz” diye çıkışan yaşlılarımız…
Kuzey Kıbrıs’lı gençleri de…
“Türkiye’nin Kıbrıs Dâvâsına ne bedeller ödeyerek sahip çıktığını ve daha da önemlisi, Kıbrıs Türk’ünün Rum mezalimi altında nasıl inim inim inlediğini” görmemekle suçlayabilirler!..
Bunu yaparken…
“Ya arkadaş, şu Doğu Akdeniz krizinin çıkmasından önce, bizim medyamızda tehlikelere işaret eden kaç Kıbrıs yazısı yer almış, kaç Kıbrıs haberi yayımlanmış?” diye bakmaya hiç gerek yok.
Taraflar belli nasılsa.
“Seçkin” aydınlar mevkilerine yerleşmiş.
Kafa konforu “keka”!