Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.85
Gram Altın
2971.11
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Müslümanlar Kur'an'ı nasıl okuyor?

Kur’an-ı Kerim’den ne anlaşılacağı, elbette vahyin tabiatı, vahye yüklenen anlam kadar Kur’an’ı okuma biçimleri ile de ilintilidir. İlki, özelde Kur’an-ı Kerim’i tanımlama biçimiyle vahyin mahiyeti ile ilintilidir. İkincisi ise, Kur’an’ı anlama biçimini içinde bulunduğumuz çağla ilişkiler içinde anlamak kadar, bundan daha genel olarak Kur’an’ı temel bir hayat felsefesi, stratejisi ile insan ve evrene yönelik genel ilkelerine dikkat çekmeyi gerektirmektedir.

Biz bu yazıda daha çok ikinci kısımla ilgili kısa analizlerde bulunmak istiyoruz. Doğrusu Kur’an-ı Kerim tam da bir kutsal kitap hüviyetini taşımaktadır. Çünkü bu zamana kadar yapılan tartışmalarda kimileri ya “böyle Tanrı sözü olamaz” türünden eleştirilerde bulunmaktalar, kimileri “anlaşılmaz “bulmakta kimileri de çağdaş “esatiri evvelin” türünden tahkiye ile ilgilenmektedir.

Yusuf Suresi bu konuda iyi bir done sunmaktadır. Daha surenin başında “çok güzel kıssalar”ın kitabın farklı yerlerinde anlatıldığı ifade edilmektedir. Bu bağlamda Kur’an-ı Kerim’in bütünü göz önüne alındığında büyük oranda peygamberlerle ilgili ve “bahçe sahipleri” gibi tarihten farklı örnekler sunan kıssalar anlatılmaktadır. Hatta bazan bir peygamberin farklı konulara vurgu yapan bağlamı farklı kıssalar anlatılmaktadır. Kıssalar anlatılmak istenen meramı hem sağlam bir zihni temele oturtmak hem de unutulmaz kılmak üzere önemli araçlardır.

Meselâ; Yusuf suresinde hem Yusuf (AS)’ın ailesiyle birlikte hikayesi, hem de “Züleyha” ile geçen hikayesi dikkat çekmektedir. Esasen Hz. Yusuf’un ailesiyle geçen hikayesi surenin bütününe yayılmıştır. Bu kıssalarda hangi konulara dikkat çekilecektir? Söz gelimi; bir okuma biçiminde Züleyha ile geçen hikayeyi “bir aşk kıssası” olarak sunanlar vardır. Kimileri de Hz. Yusuf’un babası Hz. Yakup’un gömlekle gözlerinin açılması üzerinde durmaktadır.

Fakat bu arada geçen Hz. Yusuf’un rüya tabiri üzerinden geliştirdiği strateji üzerine ciddi analizler yapılmaz. Burada öncelikle Hz. Yusuf bir rüya ile bilgi edinmiştir. Yusuf peygamber bu bilgi ile yedi sene bolluk ve yedi sene kıtlık olacağı şeklindeki yorumla ortaya öncelikle net bir bilgi koymuştur. Nihayetinde rüya tabiri de Allah’ın (CC) öğrettiği bir bilgidir. Burada esasen bir kaide ortaya koymak gerekiyorsa, bilgi kaynağı olarak “rüya” ya başvurmak değil de, farklı bilgi yollarından nasıl yararlanılarak kesin bilgi ortaya konulacağı üzerine odaklanmak gerekmektedir.

İlginç bir şekilde müslümanlar nezdinde mistik, gizemli, mucizevi yollar ve bilgilerin statüsünün yüksek olduğu görülmektedir. Halbuki burada önemli olan kesin bilgilere ulaşabilmektir ki, bugün insanın bu tür bilgilere farklı bilgi etme tarzı ile erişimi imkan dahilindedir.

Hz. Yusuf işte bu bilgisiyle bir yönetim stratejisi kurmuştur. Bu strateji öncelikle ilk yedi sene bol mahsulün biriktirilmesi, ardından gelecek kıtlık yıllarında ise bu birikimlerim dikkatli kullanılarak insanların bu krizi atlatmalarını sağlamaları üzerine dayanmaktadır.

Bugün dünya ölçeğinde bir gıda krizinden bahsedilmektedir. Müslümanlar modernleşeceğiz diye geçen yüzyılda sanayiyi geliştireceğiz derken gıda ve tarımı ihmal ettiler. Hatta tarımı feodal dönemin bir yansıması olarak gördüklerinden küçümsediler. Halbuki dünya ne kadar gelişirse gelişsin, insan karnı acıkan bir varlıktır ve acıkınca ekmek yemeye devam edecektir.

Buradan net bir şekilde anlaşılmaktadır ki, müslümanlar yeniden bir dünya, insan, tarım, yönetim stratejisi kurmak durumundadırlar ki, işte yaşamlarının ana hatlarını belirleyecek felsefe de buradan çıkacaktır.