Müslümanlar Allah'tan (CC) Razı mı?
İslam dünyasının modernlikle karşılaşmasından itibaren sıklıkla dile getirilen hususlardan birisi, zihn-i müşevveş insanların oluşmasıdır. Bir yandan cari kültür üzerinden yüzyılların içinden akıp gelen zihniyet kodları, diğer yandan modernliğin insan(lığ)a yaşam tarzı önerileri.
Müslümanların yaşadıkları zihni
sıkışıklık hali o günden bu yana çok fazla değişmemiş görünmektedir. Hatta bu
zihni sıkışıklığın, gündelik hayatta ürettiği ikircikli tavırlar yaşanan
paradoksları sürekli kılabilmektedir. Burada birkaç türlü sonuç görülmektedir.
Birincisi, Batı’yı (Batı modernitesini) merkeze alarak İslam’ı onunla
uyumlulaştırma tavrı. Tabii burada parçalardan bütüne doğru geldikçe,
paradigmadaki sorun hep kendisini göstermektedir.
İkincisi, İslam’ı merkeze almakla
birlikte, zihnen oluşan dual yapının bir sonucu olarak Müslüman dünyayı kendi
içinde kapalı bir yapı olarak okuma eğilimi. Bu tavır da iletişim imkanları
üzerinde durmadığından kendisini tekrar ederek görünür olmaktadır. Üçüncüsü
ise, müslümanların kendi paradigmalarını merkeze alarak, dünya ölçeğinde tüm
kültür ve müktesebatla iletişim kurmak ve kendisini yeniden üretmek şeklinde
ifade edilebilir. Üçüncüsü en sağlıklı yol olmakla birlikte, henüz bir yol
alınmış görünmemektedir.
Burada belki üzerinde durulması
gereken en temel sorun; bugün gelinen noktada kendi paradigmasına güvendir.
1970 ve 1980’li yıllardaki genel hava ve konjonktüre bakıldığında, paradigmaya
güven bugünden daha fazla idi. Hatta birçok sorunun bu paradigmaya bağlı olarak
halledileceği iddialı bir şekilde dile getirilmekte idi. Aradan epey zaman
geçtikten sonra bugünkü söylemlere bakıldığında artık geleceğini İslam’da ve
hatta içinde yaşadığı toplumda bulacağına inananlar azalıyor görünmektedir.
Tabii ki böyle bir neticenin ortaya
çıkmasında bir yandan müslümanların yaptıkları hatalar diğer yandan tutarsız
davranış biçimleri önemli ölçüde etkili olmuştur denilebilir. Böyle bir durumda
insanların İslami söylemlere olan güveni azalmaktadır. Çünkü geçmişten bu yana
dile getirilen söylemlerle ile davranışlar arasında ciddi tutarsızlıkla
mevcuttur.
Belki böyle bir manzaranın ortaya
çıkardığı arayışlardan bahsetmek mümkündür. Özellikle genç nesilde bu
arayışların daha da yoğunlaştığı gözlemlenmektedir. Fakat tam da bu noktada,
kurumsal dini söylemlerden başlayarak bir prestij zayıflamasının getirdiği
durum vardır ki, belki de üzerinde en fazla konuşulmayı hak etmektedir. O da, dinin
referans gücünün zayıflamasından mülhem olarak ilgisizlik, dışarıda bırakma ve
başka paradigmalara olan müracaat. Aslında Batı’nın post/modernleşme sürecinde
tüm yıpranmışlığına rağmen, hala önemli oranda insanlar ve özelde müslümanlar
için de referans gücünü koruyor olmasıdır. Bilhassa genç nesildeki değişimi bu
noktalarda iyi izlemek gerekmektedir.
Doğrusu bu manzaranın benim zihnimde
belirginleşen sorusu başlıkta ifade edildiği üzere “Müslümanlar Allah’tan (CC)
Razı mı?” şeklinde belirmektedir. Elbette çizilmeye çalışılan manzara ve
belirginleştirilen resmin, sosyolojik analizine girişildiğinde, soruyu hangi
koşulların ve zihniyetin insanları bu hale getirdiği şeklinde değiştirilmesi
mümkündür. Ancak aynı noktadan hareket edersek, zihniyet dünyasında, bakışta ve
yaklaşımlarda bir farklılaşmanın olduğunu da görebiliriz. Bu durumda
değişimlerin anlamını ve içeriğini yeniden okumak lazım gelecektir.
Her halükarda cari olan bu soru(n)lara farklı zaviyelerden cevaplar aranması gerektiği anlaşılmaktadır. Şayet bu cevaplar aranmadığı durumda, meselenin “varlık”sal bir içeriğe doğru derinleşeceğini söyleyebiliriz. Zaten karşı karşıya kaldığımız sorunlar, bize bu konuda yeterinde açık işaretler vermektedir.