Müslümanın Alâmet-i Fârikası: İHLÂS -2
İhlaslı müminin birçok kıymetli vasfı vardır.
Onlardan birkaçı şöyledir:
1- Allahü Teâlâ’ya sımsıkı bağlanmak: Allahü Teâlâ’dan
başka bir İlâh olmadığını bilen, hiçbir zaman O’na olan sadakatinden
vazgeçmeyen, hayatının tamamında O’nun hoşnutluğunu arayan ve yalnızca O’nun
rızasını kazanmaya çalışan bir mümin ihlaslıdır. Çünkü o, insanların takdir,
övgü ve iltifatlarının âhirette kendisine hiçbir şey kazandırmayacağını;
kıyamet gününde herkesin tek başına ve yapayalnız olarak Rabbine hesap
vereceğini, o gün kişiye iman, takva, teslimiyet, ihlas ve samimiyetten başka
hiçbir şeyin fayda vermeyeceğini iyi bilir.
Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki: “Kim Allah’a
gönülden sımsıkı bağlanırsa muhakkak ki o doğru yola ulaştırılmıştır.”
(Al-i İmran 101)
“O gün ne mal ne de oğullar fayda verir. Ancak
Allah’a (imanlı) temiz ve sağlam bir kalble gelenler hâriçtir.” (Şuara
88-89)
2- Allahü Teâlâ’ya gönülden yönelmek: Allah’a
gönülden bağlanmak; her ne şart altında olursa olsun, O’na olan iman, bağlılık
ve sadakatten vazgeçemeyecek kadar O’nu çok sevmektir. Yana Allah’a, O’nun razı
olmayacağı bir tavır göstermekten içi titreyerek korkacak ve böyle bir şeyi
yapmaktan şiddetle kaçınacak kadar büyük bir saygı ile inanmaktır. Allah’a bu
şekilde gönülden bağlanan bir mümin ihlası da kazanmış demektir. Allah’a karşı
böyle güçlü bir inanç ve bağlılığı olan kişi, gerek ibadetlerinde gerekse de
Allah’ın rızasını gözeterek yaptığı diğer tüm işlerinde, ihlas ve samimiyetle
hareket eder. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“Sadece Allah’a yönelin ve O’na gönül verin; O’na gönülden saygı besleyin ve O’na karşı gelmekten, dolayısıyla O’nun azabından sakının!” (Rum Suresi, 31)
“Bütün gönlüyle Bana yönelmiş, sürekli Benim rızamı arayan insanların yoluna tabi ol!” (Lokman 15)
3- Allahü Teâlâ’ya derin saygı duymak: Evetbu
hal, Allah’ın yüceliğini ve gücünü kavramak ve bundan dolayı da O’na karşı
derin bir sevgi ve saygı duymaktır. Rabbimize böyle derin bir saygı duyan
kimseler, Allah’ın rızasını kazanmayı hiçbir dünyevi çıkar ya da menfaate
değişmezler. Çünkü ihlas, dünya üzerindeki küçük büyük hiçbir menfaatin
Allah’ın rızasını kazanmaktan ve O’nun emirlerini yerine getirmekten daha
önemli olmadığını bilmektir. Böyle bir saygıya sahip olan insanlar hangi şart
altında olurlarsa olsunlar, Allah’ın emir ve yasaklarına harfiyyen uyarlar ve bu
konuda hiçbir şekilde taviz vermezler. Çünkü kişinin kalbindeki bu derin saygı
ve hürmet kişinin, Allah’ın beğenmeyeceği bir tavrı göstermeyi kesin olarak
engeller. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“Allah’ın gözetilmesini emrettiği şeyleri
gözetirler. Rablerinden çekinir ve pek çetin bir hesaptan endişe ederler.” (Ra’d
21)
“Doğrusu onlar hayırlı işlere koşuşur, iyilikte
yarışır, hem ümit, hem endişe içinde Bize yakarırlardı. Gerçekten Bize derin
bir saygı gösterirlerdi.” (Enbiya 90)
“Yine ağlayarak yüzüstü secdeye kapanırlar. İşte Kur’an,
onların saygısını böyle artırır.” (İsra 109)
4- Allahü Teâlâ’ya tam teslim olmak: Zatenihlas
da kişinin; Allahü Teâlâ’ya kayıtsız ve şartsız olarak tam manasıyla teslim
olması demektir. Çünkü belirli şartlarda Allahü Teâlâ’ya şükredip boyun eğen,
bu şartlar değiştiğinde ise; hemen isyankâr, itaatsiz bir karaktere bürünen kişinin
teslimiyeti gerçek teslimiyet değildir. Hakikî teslimiyet; hayrın da şerrin de,
iyinin de kötünün de Allahü Teâlâ’dan geldiğine inanan; nimet bulduğunda
şükreden, sıkıntıya düştüğünde ise sabreden; Allahü Teâlâ “layüsel”dir, “hikmetinden
sual olunmaz”, inancıyla; “kahrın da hoş lutfun da hoş” diyerek her
halükârda Allahü Teâlâ’dan gelene rıza gösteren kahraman yiğitlerin
teslimiyetidir. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“Rabbi, O’na ‘teslim ol’ dediği zaman: Âlemlerin
Rabbine teslim oldum, demişti.” (Bekara 131)
“Hep iyiliği şiar edinmiş olarak, yüzünü ve özünü
Allaha teslim edip bir de İbrâhim’in tevhid dinine tâbi olan kimsenin dininden
daha güzel din olabilir mi? Bundandır ki Allah, İbrâhim’i dost edinmiştir.” (Nisa
25)
(Devamı haftaya…)