Müslüman'da olması gereken özellikler
Allah (c.c.) insanı en mükemmel özelliklerde yarattı ve tüm yaratılmışları da emrine verdi. Dünya hayatında uyması gerekenleri de peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V.) aracılığı ve rehberliğinde Kur’an-ı Kerim ile bildirdi. Zannedildiği gibi Müslüman sadece namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetlerle mesul değildir. Daha önemli görevi vardır. Bu da şahsı olarak ve diğer insanlarla olan münasebetleridir.
Müslüman ilk önce kendini düzeltmelidir. Bu elbette iman ile başlar. Allah’ın adı anıldığında kalbi ürpermeli ve Allah’a asla şirk koşmamalıdır. Yalnızca Allah’a (c.c.) dayanıp güvenmelidir. Peygamberlerin hepsine inanmalı, resullerden hiçbirini diğerinden ayırt etmemeli, onlarla gönderilen kitaplara, Allah’ın (c.c.) yarattığı meleklere, ölümden sonraki hayata, ahirete, hayır ve şerrin Allah’tan (c.c.) geldiğine inanmalıdır. Namazını huşu içinde ve doğru olarak kılmalı, orucunu gereği gibi tutmalı, gücü yettiğinde hac farizasını yerine getirmeli ve zekâtını hakkıyla vermelidir. Bunlar Allah’a karşı olan görevledir. Ancak Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerimde insanlar arası ilişkilerden çok daha fazla bahsetmektedir.
Müslüman iman ederek Allah (c.c.) ile bir anlaşma yapıyor demektir. Kur’an-ı Kerim’in tamamının altına imza atıyor ve bunlara riayet edeceğim diye Allah (c.c.) ile ahidleşiyor. Artık ondan sonraki görevi ahdini yerine getirmesi ve anlaşmayı bozmamasıdır.
Müslüman Allah’ın (c.c.) ayetlerini menfaat uğruna, dünyevi çıkarlar uğruna satmamalı ve onlardan vazgeçmemelidir. Müslüman malıyla ve canıyla inandığı değerler uğruna mücadele etmelidir. Kişi namusunu (ırzını) korumalı, zinaya asla yaklaşmamalı, yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürümelidir. Kâfirlere karşı sert, Müslümanlara karşı merhametli olmalı, kâfirler ile Allah (c.c.) yolunda mücadele etmelidir. Bu mücadeleyi yürütürken de başkalarının ilahlarına asla sövmemelidir. Kendi doğrularına uymadığında inananlara ‘sen mümin değilsin’ dememelidir. Çünkü ölçüyü kişi değil Allah (c.c.) koyar. Allah’ın (c.c.) ölçüsü ise imandır. Onu kişilerin ölçmesi mümkün değildir.
Müslüman anne ve babasına öf bile demez, boş şeylerden tümüyle yüz çevirir, asla zanda bulunmaz, cahillerle asla tartışmaz. Bu türlü hallerde selam verir geçer ve boş yere münakaşaya girmez. Asla yalan konuşmaz, kendisine teslim edilen emaneti korur ve ona ihanet etmez, söz verdiğinde sözünde durur, adak adadığında yerine getirir ve yalan yere şahitlik yapmaz. Öfkesine hâkim olur, haksız yere bir cana kıymaz, yoksulluk korkusuyla evlatlarına kötü davranmaz.
Müslüman yapacağı işlerde muhakkak başkalarına danışır, açıklanınca başkalarının hoşlarına gitmeyecek şeyleri sorup araştırmaz, insanların kusurlarını örter, affeder ve bağışlar, yetimin hakkını korur ve asla yemez. Müslüman insanlarla konuşurken dilini eğip bükerek (geveleyerek) konuşmaz, samimi olur, insanlara iyiyi emreder, kötülükten de vaz geçirmeye çalışır ve hakkı bile bile örtmez, gizlemez, yemin etmişse hiçbir zaman onu bozmaz, yeminine sadık kalır.
Müslüman rızkının peşinde koşar, kendisine verilen rızıktan darlıkta ve bollukta infak eder, yakınlarına, akrabalarına, yolda kalmışlara ve hastalara, yoksullara ve esir düşmüşlere yardım eder, zorda, darda ve sıkıntılı anlarında sabırlı olur. Müslüman işinde samimi olur, ölçüyü ve tartıyı doğru yapar, helal olan şeylerden kazanır ve yer, insanlar arasında bir anlaşmazlık olduğunda onlar arasında adaletle hükmeder ve haktan başka taraf tutmaz. Tüm bunları yaparken de onu eleştiren ve kınayanların kınamasından da asla çekinmez.
Böyle kişiler kıyamet gününde yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar. İşte bu özellikleri şahsında barındıranlar gerçekten felaha kavuşan kişilerdir. Rabbim bizleri bu özellikler ile mücehhez kılsın. Ahirette felaha erenlerden eylesin...