Müslüman'a haram!..
Bizde sıkça dile getirilen bir temenni vardır:
“Uzayan kol bizden olsun.”
Lâfa
gelince böyle diyoruz da…
Her
operasyonda bizi birbirimize bağlayan “kollarımızı
koparttıklarını” göremiyoruz maalesef…
*
Memleketin
zeminini kaydırmak isteyen “tek tipçi zihniyet”in
taktiği yaman:
“Dostlarını teker teker avla, etrafını
boşalt, zeminin kaydır ve bitir!”
*
Bu işte,
bilhassa sosyal medya denilen “linç”
aygıtı kullanılıyor.
Memleketin
“28 Şubat Karanlığı”ndan çıkabilmesi
için ellerini değil, başlarını taşın altına koymuş olan aydınlar ve aynı
çizgideki evlâtları, kardeşleri “teker
teker” hedefe yerleştiriliyor…
“Linç” ediliyor…
“Muhafaza-KÂR” takımından birileri de “Aman, bizi de aynı kefeye koymasınlar!”
korkusuyla ya da kompleksiyle bu millet ve memleket düşmanlarına destek verince…
Linç
operasyonu tamamlanmış oluyor!
*
Tek
tipçi, jakoben zihniyet, “Muhfaza-KÂR
Kompleksi”ni iyi çözmüş…
“Dindarların”
gittikçe “muhafaza-KÂRlaştıklarını”
bilen 28 Şubat zihniyeti, “O taraftan
birini hedef aldıklarında, kompleksli yarı aydın sağcı takımının da kendilerine
destek vereceğini” çok iyi biliyor.
Ve
oradan yükleniyor…
Teker
teker indiriyor!..
Anadolu’nun
zeminini kaydırıyor!..
*
Sizi
düşmanlarınızın topları, tüfekleri etkilemez..
“Dost” bildiklerinizin attığı güller
yıkar, geçer!..
Ey Muhafaza-KÂR’lar!
Bu bitmez
tükenmez “meşruiyet”arayışınız yüzünden
nice kıymetimizi kenara köşeyi ittiniz.
Anadolu’ya
büyük emekleri geçmiş birçok aydını küstürdünüz, “adeta” marjinalleştirdiniz!
En
küçük bir dil sürçmesini, maksadı aşan ifadeyi saptırarak, bağlamından
kopartarak “linç” operasyonunda
kullananların oyunlarına geldiniz!..
Ah,
şimdi bir “ibretlik” hikâye geldi aklıma…
“Herkese Helâl, Müslüman’a Haram
Çeşmesi” malûm.
Hayrına
yaptırdığı çeşmenin üzerine “Herkese
helâl, Müslüman’a haram!” diye yazdırdığı için, Kadı’nın yargıladığı,
Padişah’ın azarladığı bir Güzel Adam…
Kadısına, paşidahına şunu ispat etmiş ki,
“Bir Haham’ı yaka paça
tutuklarsanız, başta cemaatinin mensupları olmak üzere dünya âlem ona sahip
çıkar…
Bir Papaz’ı tutuklarsanız, başta
cemaatinin mensupları olmak üzere dünya âlem ona sahip çıkar…
Ulu Cami”nin İmamı’nı yaka paça
aldırıp tutuklarsanız hiçbir şey olmaz!
Kimse sahip çıkmaz hatta birlikte namaz kıldıklarının çoğu bile onu kötülemeye,
linç operasyonuna destek vermeye başlar!”
Evet…
Böyle
olur…
Bir “İmam” hedef alınırsa…
Birlikte
namaz kıldıklarının çoğu, anlamadan, dinlemeden, tefekkür etmeden, hemen “karşı tarafa” geçer.
Zalimi
değil de, mağduru suçlamaya gayret eder!..
-Biz de onu adam, hoca bellemiştik,
- Kimbilir ne haltlar etti de tutuklandı, boşuna mı
tutukladılar, ateş olmayan yerden duman mı çıkar?
- Vah vah acırım arkasında kıldığım namazlara acırım!…
- Sorma, hiç sorma!..
*
Hikayedeki Padişah,
bunları teker teker tecrübe ediyor…
Haham’ı aldırıyor içeri,
Papaz’ı aldırıyor ve “garibân takımından” İmam’ı aldırıyor...
Haham’a ve Papaz’a dünya
âlemin sahip çıktığını, İmam’ı ise “birlikte
namaz kıldıklarının” bile anlayıp dinlemeden, anında sattığını görüyor…
Ve sonunda da…
“Bunlara hava bile haram, hava bile!” diyor!..
*
İşte böyle…
İmamı sat, akademisyeni
sat, yazarı sat, çizeri sat!..
Heyhat!
*
Bakınız, bu yazımda “satışa gelen” aydınlarımızdan hiçbirinin
ismini vermedim.
Bunu yapacak olsaydım,
büyük ihtimalle yazmayı atladıklarım, unuttuklarım olacaktı…
Kıymetlilerimizden
bazılarına ayıp olacaktı.
İsimler hafızanıza
gelsin, geçsin...
Kahir ekseriyetini “israfın haramlığına” iman ettiğini söyleyenlerin
oluşturduğu bu toplum, ne kadar çok “kıymetlimizin”
israf edildiğini idrak etsin…
Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) “Beş şey gelmeden
önce beş şeyin kıymetini bilin” buyuruyor, malûm:
“ Ölüm gelmeden önce hayatın,
hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin,
ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin.”
*
İnsanoğlu “nimetlerin” kıymetlerini pek bilemiyor
kaybedinceye kadar.
Münevverlerimizin
kıymetini de kaybedince anlayabiliyoruz galiba…
Ve hatta…
Kaybettiğimiz halde
kıymetlerini anlayamadıklarımız o kadar çok ki…
Ölmüşlerimizin
kıymetlerini bilemeyince, yaşayanlarımızın da kıymetlerini bilemiyoruz hâliyle!..