Müslüman cesur olmalı
CHP’li İzmir büyük şehir belediye başkanının gaflet, dalalet ve hatta hıyanet kokan haddini aşan sözleri sebebiyle olacak tarihçi Murad Bardakçı da “Sultan Vahdettin’in kendi el yazısı ile yazdığı hatıralar elimizde ama bazı kanunlar nedeniyle yayınlayamam. Yayınlarsam ortalık karışır.” demiş…
Hadi bir tarih vermiş olalım. Tanzimattan bu yana ortalığın karışık olmadığı dönem mi var? Ülkemizde ecdadımızı putlaştırır ve padişahlarımızı layüs’el/sorumsuz gören bir kesim var olduğu gibi Osmanlıyı şer kaynağı görüp yeren bilgi ve bilinç yoksunu köksüzlerimiz de var.
Hal böyle iken Türkiye’de ortalığı karıştıracak ne ve hangi söylem olabilir?
Eğitim sistemimiz, hukuk ve medya düzenimizle halkımız toplumsal olaylara, siyasi ve ekonomik gerçeklere ve kendisini mağdur eden ve edecek olan zulümlere bile duyarsız hale getirildi. Kim neyi karıştıracak? İlgisizliğimiz zirvede. Çünkü hakka çağrı, Marûf’u emir ve Münkeri men yani dinimizin, ortak aklın ve ilmin gerektirdiklerini emretmez ve yasakladıklarından sakındırmaz olduk, yalakalığa yöneldik.
Murad Bardakçıdan ifadesi bana bir dostumuzu hatırlattı. Yarım asır kadar önce Erbakan hocamızın yanında mücadeleye başlamış olup çok uzun dönemler ilçe belediye başkanlığı yapmış, parlamentoya girmiş olan ve halen siyasetin içinde bulunan bir kardeşimiz/dostumuz bana şöyle demişti:
40 yılı aşkındır günlük notlar tutuyorum, benim bildiğim ama toplumun bilmediği nice olaylara özellikle de Müslümanlara ilişki erdemlere, çıkarcılığa ve hıyanetlere şahidim…
Hatıralarını neşretmesi gerektiğini söylediğimde ise şöyle deyivermişti:
Hatıralarımı yayınlarsan ortalık karışır, sağ veya ölü hiçbir Müslümana güven ve saygı kalmaz.
Yüce Rabbimiz Kur’ânda bize Hz. Adem, Nuh, İbrahim, Hud, Salih, Şuayb ve Hz. Muhammed gibi pek çok peygamber efendilerimiz ve kavimleri hakkında bilgi vermektedir. Böylece iman adalet, cihad gibi erdemlerin ihtişamına tanık olurken toplumları çökerten kâfirlik ve zulüm gibi sebepleri de öğreniyoruz.
Geçmişi bilmek geleceği inşa etmek için gerekli olacağı içindir ki bize bu bilgiler verilmektedir.
Rabbimiz bize örneğini verdiği için bizim de tanık olduğumuz veya güvenilir canlı şahitlerinden dinlediğimiz hakikatleri gelecek nesillere aktarmamız gerekir.
Peki bunu engelleyen nedir. Bizim dışımızda ortalığın karışır olması ihtimali mi? Yoksa itibar kaybı endişesi veya cezaî takibata maruz kalma korkusu mu?
Rabbimizin, iman etmesi ve İsrailoğullarını salması için Fravun’a gönderdiği elçileri Hz Musa ve Harun, zulme uğrayabilecekleri için korktuklarını dile getirdiklerine göre bizim korkmamız da doğaldır. Ama Allah’ın Hz. Musa ve Harun’a “ Korkmayınız, Ben sizinle beraberim,” dediğini de unutmamalıyız. (Bak Tâ-Hâ 20/43-47) Korkuyu tapınılır put haline getirmemeliyiz.
Peygamberimiz “Gerçekleri dile getirmek ölümü yaklaştırmadığı gibi -muhtaç olduğumuz- rızkı da uzaklaştırmaz, “ buyuruyor. Kaldı ki İman güvendir ve risk üstlenmek de imanın bir parçasıdır.
Laikliği ihlalden yedi defa Devlet Güvenlik ve Ağır Ceza mahkemelerinde yargılanan ve bu süreci ahiret yatırımı olarak görmekte olan bir kişi olarak söylüyorum…Hayat imanımız çizgisinde tehlikeyi göze alabildiğimizde anlam kazanıp güzelleşmektedir.
Hulasa Rabbimizin buyruğu olduğu inancıyla bilinmesi için hakikatlerin ve de İslamî kuralların açığa vurulması ortalığı kısa bir süre karıştırsa da istikrara ve gelişime sebep olur, Cennet’e de yol açar:
“Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? “ (Al-i İmran 3/142)