Müslüm Babayı çok özledim
Kutalmış Bey, bu yazı sana...
Bugün Müslüm Babayı özledim Kutalmış Bey...
Kızma bana ne olur Müslüm Babayı özledim diye. Ben ki anamın ak sütüne meyleder gibi memleket türkülerine meylettim yıllarca. Dinledim yaylada garip çobanı. Kaval sesiyle birlikte. Memleket ahvalini hem o türkülerden öğrendim. Doğru söylüyordu Bedri Rahmi. Ne zaman bir köy türküsü duysam şairliğimden utanırım, demişti.
Kutalmış Bey, iflah olmaz coşkumun sığınağıyla anlatacağım neden Müslüm Babayı özlediğimi. Kendisi merhum oldu biliyorsun. Müritleri önce onun öleceğine inanmadılar. Sonra onun yerine bir baba aradılar ama nafile. Herkes dağıldı, bir tek ben kaldım orada. Ama ben de onun müridi değildim. Sadece hatırladığımda acı çektiğim ilk gençlik vakitlerimde tercihim dışında dinlemiştim.
Aslında ben halk ozanlarında Abdullah Papur dinlerdim. Bazen de radyoda ajans haberlerinden sonra u00c2şık Veysel'in "İki kapılı bir handa gidiyorum gündüz gece" türküsünü dinlemiştim. Ama sonraki zamanlarda bize gücü yetenler, ille de Müslüm Baba diye kasetini teybe koyup vakitlerce dinlerlerdi. Ha bire kasetin öteki çevrilir. Bazen bant geriye sarardı. Uzun bir uğraştan sonra tekrar kaset düzeltilirdi. Müslüm Baba kaldığı yerden devam ederdi şarkısına...
İşte böyle Kutalmış Bey, Müslüm Baba ile hikayemiz böyle başlamıştı. En başta söyleyelim, mahallenin en meşhur Müslüm Babacıları Bakkal Kalfası Cafer ile Berber Zeki idi. Şimdi nerdeler bilmiyorum. Müslüm Baba konserlerine gidileceği vakit jiletler berber Zeki'nin oradan temin edilirdi. Onlar, Müslüm Baba'dan başkasını dinlemezlerdi. Bazen polisi de dinlemedikleri ya da coşkun bir haldeyken duymadıkları da olurdu. Ama copların ucu gözüktü mü asayiş berkemal olurdu.
Müslüm Baba, kimi müritlerine göre Antik Yunan'nın müzik tanrısı sayılırdı. Kimi müridleri de o zamanlar "çocuğum olsa kundakta Müslüm Baba'yı dinletirdim. İnsana jilet attıran tek ses Müslüm Baba sen çok yaşa derlerdi. Tabii sosyolojik açıdan değerlendirdiğimizde bu tür insanlara kız veren anne babalara Allah yardım etsin.
Müslüm Baba'yı dinlerken müritleri hangi ruh halinde pek bilinmez. İlk aşkını hatırlayıp jilet atanlar mı. Ah bir bilebilsek. Evet şarkısının adı da öyleydi.
Müslüm Baba'nın müritleri, tabaka tabaka ayrılmıştı. Alt tabaka müritleri kasetleri alır, jiletleri alır, konsere gider, kendine jilet atar. Müslüm Baba hayranları buraya diye bağırır. Orhan Babacılar gelmesin diye karşı mahalleye şecaat arz ediyorlardı. O zamanlar daha Ferdi Tayfur Fadime'nin düğününe gitmemişti. İbrahim Tatlıses'in ayağında ise kundurası yoktu. Ne var ne yok Müslüm Baba'da vardı. Onun için kaç kadeh kırıldı. Kaç jilet atıldı, bilinmez. Ama toplumun kalbine kimse galabe çalmadı.
Müslüm Baba'nın ikinci tabaka müritleri de tamamen tüccar kasetçilerden oluşurdu. Bunlar, İstanbul ile Anadolu arasında mekik dokuyorlardı. O zamanlar 301 otobüsleri ya çıkmış ya da çıkmamıştı. Düşerdi bu tüccarlar yollara. Müslüm Baba'nın yeni kasetini bizzat kendileri getireceklerdi. Öncesinde afişler dükkanlarını süslemişti tabi. İstanbul Unkapanı semtinde yapımcı firmanın kapısı önünde bütün tüccarlar sıralanmış, her biri binlerce yeni çıkan kaseti alabilmek için.
Kasetleri alanlar saat beş otobüsüne yetişmek için çabalıyorlardı. Çünkü ertesi sabah kasetçi dükkanı önünde Müslüm Baba'nın müritleri dolup taşacaktı. Kasetçiyi getiren otobüs daha otogara varmadan durdurulur. Yolda rica minnet kasetler satılırdı. Otobüsü durdurup Müslüm Baba'nın yeni kasetini alanlar. Açardı arabalarında teybin sesini. Küskün'üm şarkısıydı galiba "Yaşamak içimden gelmiyor artık. Öylesine dertli öylesine üzgünüm." Diyordu Müslüm Baba.
Kutalmış Bey daha çok anlatacaklarım var, Müslüm Baba ve kasetleri ve müritleriyle ilgili. Haftaya devam edeceğim inşallah.