Musa aleyhisselam-5
Firavun, Asa mucizesini gördükten sonra sordu:
- Başka var mı?
Bunun üzerine
Musa aleyhisselam:
- Elini koynuna
sokup çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen; gözleri kamaştıran bir nur
oluverdi!
Firavun yine
korktu. Bu iki mucizeden sonra neredeyse Musa aleyhisselama iman edecekti.
Fakat veziri Hâmân, buna engel oldu ve O’nu şöyle tahrik etti:
- Sen tanrısın!
Sana, başkasına kulluk yapmak yakışmaz! Hem herkes, seni tanrı biliyor; sen
tanrılıktan kulluğa inme; biz buna bir çare buluruz, dedi.
Bundan sonra
alelacele bir heyet kuruldu ve toplantı yapıldı. Firavun, çevresindeki ileri
gelenlere; Musa aleyhisselamı kastederek:
- Bu, doğrusu
çok bilgili bir sihirbaz! Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne
buyurursunuz, dedi.
Musa
aleyhisselamın gösterdiği mucizeler, Firavun’un kibir duygularını alt üst
ettiği için o, artık tanrılık davasını bir kenara bırakmış, etrafındaki ileri
gelenlerden fikir alacak duruma gelmişti. Adamları şöyle dediler:
- O’nu ve
kardeşini biraz burada beklet ve şehirlere toplayıcı vazifeliler gönder; ne
kadar bilgisi derin sihirbaz varsa getirsinler.
O dönemde
sihirbazlık çok ilerlemişti. Firavun, bu sebeple yapılan teklifi hemen kabul
etti ve:
- Bizi, yaptığın
büyü ile yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin ey Musa! Öyle ise, muhakkak
surette biz de Sana, aynen onun gibi bir büyü getireceğiz. Şimdi Sen, aramızda ne
Sen’in, ne de bizim muhalefet etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı
ayarla!
Musa
aleyhisselam şöyle cevap verdi:
- Buluşma
zamanımız, bayram günü kuşluk vaktinde insanların toplandığı zaman olsun.
Böylece
sihirbazlar, belli bir günün tâyin edilen vaktinde biraraya getirildi ve halka:
- Siz de
toplanıyor musunuz, haydi hemen toplanın, denildi.
Müsabaka günü
herkes toplanmıştı. Halk, olacakları izlemek için sabırsızlanıyordu.
Sihirbazlar
geldiklerinde ise, Firavun’a:
- Şayet biz
üstün gelirsek, muhakkak bize bir mükâfat vardır, değil mi, dediler.
Firavun cevap
verdi:
- Evet, o
takdirde hiç şüphe etmeyin; gözde kimselerden olacaksınız!
Firavun sordu:
- Peki, Musa’ya
gâlip gelebilecek misiniz?
Baş sihirbaz:
- Biz sihrin son
noktasındayız! Bu işi, yeryüzünde bizden daha iyi bilen kimse yoktur! Yani biz,
zirvenin de nihayetiyiz! Öyle ki, gökten bozucu bir güç inmedikçe, onu mutlaka
yeneriz. Elbette biz daha güçlü ve kuvvetliyiz, dedi.
Musa
aleyhisselam ise, sihirbazları ikaz etti:
- Yazık size!
Allah hakkında yalan uydurmayın! Sonra O, bir azap ile kökünüzü keser! İftira
eden, muhakkak perişan olur, dedi.
Bu ikâz, sihirbazları
düşünmeye sevk etti:
- Sonra onlar,
durumlarını aralarında tartıştılar; gizli gizli fısıldaştılar. Şöyle dediler:
- Bu ikisi yani Musa
ve Harun aleyhimesselam muhakkak ki, sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve
sizin örnek yolunuzu ortadan kaldırmak isteyen iki sihirbazdırlar sadece!
Bu sefer Musa
aleyhisselam şöyle dedi:
- Öyle ise,
hilenizi kurun; sonra sıra halinde gelin! Muhakkak ki bugün, üstün gelen kazanmıştır!
Her şeye rağmen
sihirbazlar, yine de Musa aleyhisselama hürmeten dediler ki:
- Ey Musa! Ya
sen önce at veya önce atan biz olalım!
Musa
aleyhisselam:
- Hayır, önce siz
atın, dedi.
Bunun üzerine sihirbazlar
iplerini ve değneklerini atarak:
- Firavun’un
kudreti hakkı için elbette bizler gâlip geleceğiz, dediler.
Musa
aleyhisselam bir de baktı ki, büyüleri sayesinde ipleri ve sopaları, kendisine
gerçekten koşuyor gibi görünüyor. Musa aleyhisselam, birden içinde bir korku
duydu.
Bunun üzerine kendisine
şöyle vahyedildi:
- Korkma! Üstün
gelecek olan kesinlikle sensin! Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını
yutsun! Yaptıkları sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise; nereye varsa, ne
yapsa iflah olmaz!
Bundan sonra
Musa aleyhisselam kendisini toparladı; içindeki ürperti gitti ve:
- Sizin
getirdiğiniz sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah, bozguncuların
işini düzeltmez, dedi.
(Devamı
haftaya…)