Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Nisan 2016

MÜRTECİLER MÜLTECİ İKEN

Cumhuriyet rejiminin bu topraklardaki taze zamanları akıyor kalemin ucundan bugünlerde. Bir memlekete damdan düşürülmüş ergenlikler resmi geçit yapıyor sayfalarda. Görülmemiş hoş görüsüne rağmen hor görülüşü. Sabrına rağmen selametsizlikleri...

İki veya bir kuşak öncemizin hatıraları. Büyük dede ve nenelerimizden kalan sandığın üstündeki işlemeyi kaldırıyoruz. Örtü sırların üstünden kayıp düşüyor. Dil oluyor. Bir-iki asır üryan... Ağır yaşanmışlıklar...Hatıralar kaçışıyor belleğin ücra köşelerine.

Yıldönümleri; hep gerisin geriye dönüyor. Gidebildiği kadar. Ayrıntılardan geleceğini örüyor. Dünden yarını. Evvelsi günden yarından sonrayı...

Belleklerde bir bahar temizliği. Kuru toprağın içinden bir tomurcuk ıngası. Kırık daldan yeşil mi yeşil bir koşuşturma...Maşallah. Hatıradan hayal! Ve acı... "Neydi o günler", diyerek başlanan ve noktası çoğunlukla gözyaşı olan cümleler.

İlk yıllar. Anadolu ihanetin her çeşidini yaşamış ve güya belini yenice doğrultup kanını rüzgarına sermiş, dalgalandırmakta. Bağımsız mı bağımsız...

Kurtuluş savaşının kimi kurtardığı anlaşılıyor. Halk idamlık. Mesela; Beyşehir Eşrefoğlu cami imamı Abdullah hoca... Öldürülmesi şart! Suçu ağır! Hiç olacak şey mi? Şapka takmıyor. "Duygusallık yapıyor." Sarıkta inat ediyor. Kuran'dan ayetler ve Peygamber as'den seçkin sözler öğretmeye çalışıyor. Yeni rejime aykırı terörist tavırlar bunlar. İrticai faaliyet kapsamına girer. Pek çok konuda takiyye yapıyor olsa ve yakın çevresinin isyanlarını -onun deyişiyle- " Aman yavrum duymasınlar, evimizin önüne arpa ekerler." Şeklinde bastırsa da, akıllı uslu bir cumhuriyet vatandaşı ve örnek bir imam olmuyor. İdeolojik huysuz. El kadar şapkaya öfkeleniyor.

Fakat emir artık hep büyük yerden. Vay sen misin bu yüce emre başkaldıran?! Tutuklanıyor. Bugün yarın o baş o gövdeden alınacak. Bir baş, şapka takmıyorsa öyle dik duramayacak! Ya şapkalı baş, ya başsız gövde! Bu kadar! Er ya da geç düşü bir yana, başı bir yana düşecek. "Şapkaaa taak!" emri sonraları "Türban takmaa!"ya dönüşecek olsa da şimdilik bu bir kanun! " "Çok cevherli milletimizin" giyim modası, resmi trendi bu.

"Cevheri gösterebilmek için çamuru atmak lazım. Çok cevherli milletimize layık olan kıyafet, medeni ve beynelmilel kıyafettir. Öyle giyineceğiz. Ayakta iskarpin, potin, pantolon, yelek, gömlek, kravat, ceket ve bunları tamamlamak için başta siper-i şems'li serpuş. Açık söylemek isterim. Buna 'şapka' derler", sözlerinden sonra iş bu konu kanunlaşmış durumda. "Şeriat"in kestiği parmak mı? Kanunun kestiği başlar? Acımaz mı?!...

Eşrefoğlu camii halkı, Beyşehir eşrafı hocalarını çok seviyorlar. Al'efe/Ali Efe'nin anlattığına göre içeri şehir halkı canhıraş toplanıyor ve idam sırasının Abdullah Efendi'ye gelmesine bir kişi varken...Kapısına dayanıyorlar o zamanki devletin. "Hocamızı isteriz!" Abdullah hoca ipten dönüyor. O sakin, o mütebessim ifadesiyle senelerce insan yetiştiriyor. Annem öksüz büyümüyor böylece...Fakat ömrünce bu ve buna benzer hatıraları yüzünden özü hep yaşlı, hep sızılı yaşıyor. Yaşasın Cumhuriyet!

Ortadoğu toplumlarının geleneğinden gelen sarık, sarık çeşitleri, sarığı Peygamber as'in kullanmış olması, Yunan fesi ya da şapka veya baş örtüleri, hepsi farklı birer kültürü, yaşam biçimini temsil ediyor. Asıl mesele; insanların hür iradeleri ile seçip yaşamaları gereken ayrıntı fakat damar bir konuda baskıya, şiddete maruz bırakılmış olmalarıdır. Hususi seçilmiş bir ayrıntı üzerinden modernleşmenin bu şekilde anlaşılmış ve dayatılmış olmasıdır. Savaştan yeni çıkmış çok yorgun halkın isyanlar, idamlarla bambaşka bir savaşa sokulmaları...

Bir daha anlaşılıyor ki; terör sadece yönetilenler tarafından değil, yönetenler eliyle de gerçekleşir. Yasa dışı veya yasa, masa ve kasasına(kafiye-i muhteşem) uydurulmuş, tüzel terör veya ne dersek diyelim, insanların hayat tercihlerine dayatılmış her zor zulümdür zulüm!

Bir zamanlar "Ya benim istediğim gibi yaşayacaksın, ya da öleceksin!" tahakkümünün ilginç ve komik bir sembolü olan fötr şapkayı uzun süredir phip-hop'cular ve özel meraklılar dışında kullanan yok bildiğim kadarıyla. Bu tip komik kanunlara, benzerleri ve özel devamı olan yasaklara, özellikle "türban"/örtü yasağına sıcak bakanlar da buna dahil.

Din adına veya değil, şekilciliğe dair baskının, aslında o şeklin özüne nüfuz edilemeyen bir noktada görünen, dokunulabilen yanına, şekline olduğu aşikar. Öze ve onun temsilcisi olan şekle, derken kalbiyle, kalıbıyla insan onuruna bir taciz ve şiddet biçimi olduğu... İradeyi, yani insanı hepten hiçe sayan bir zorbalık olduğu...

Hepimiz biliyoruz. Özümüzü doğrultmak ve şeklimizi şemalimizi o öz çemberinde donatmakla sorumluyuz. Taşı kendimize atmak ve halesinde halkalanmakla...

Fakat şunu da biliyoruz:

Kalıba zor ile dokunmak, kalbe hilm ile dokunamayışın acziyetidir.

Bir kalp, aşk zorundan başka hangi zora eğilmiştir ki?

Kalıbını kırarsan, kalbi dirilir bir halkın.