Mursi sonrası İhvan’ın geleceği
Mısır’ın devrik devlet başkanı Muhammet Mursi’nin Sisi diktatörlüğü tarafından sofistike metotlar kullanılarak sistematik bir şekilde öldürülmesi, bütün dünyada büyük bir şoka neden olmuştur. 17 Haziran 2019 tarihi, Ortadoğu tarihinde karanlık ve kanlı bir gün olarak tarihteki yerini almıştır. Mursi, Mısır’da ve Ortadoğu’da sıradan bir figür değildir. Mursi, Mısır ve Ortadoğu tarihinde seçimle işbaşına gelen lider olarak tarihe geçmiştir. Mısır ve Ortadoğu’nun ilk seçilmiş devlet başkanının askeri darbeyle devrilmesi, Ortadoğu’nun ve Mısır’ın geleceğine dair farklı senaryoların konuşulmasına neden olmaktadır. Mursi’nin Sisi diktatörlüğü tarafından öldürülmesi, Ortadoğu’yu ve Mısır’ı çok tehlikeli ve kaotik bir yer haline getirmiştir.
Mursi’nin mahkeme salonunda öldürülmesi, Mısır’ın büyük bir hapishaneye ve esir kampına dönüştürüldüğünü dünyaya göstermiştir. Sisi diktatörlüğü, 60 binden fazla insanı tutuklamış ve onları insanlık dışı şartlarda hapishanelerde esir olarak tutmaktadır. Hiçbir tıbbi tedavi imkanı tanınmayan Mursi’nin adım adım ölüme yollanması, hapishanelerdeki binlerce esir sivilin insan haklarına aykırı bir şekilde temel insani ihtiyaçlarının minimum düzeyde bile karşılanmadığını göstermektedir. Sisi diktatörlüğü, hapishanelerdeki işkence ve kötü muamele politikasıyla, insan haklarını en çok ihlal eden rejimlerin başında gelmektedir. Sisi diktatörlüğü, insanlığa karşı işlediği suçlarla demokrasiyi, barışı ve insan haklarını ortadan kaldıran hukuk dışı gayri meşru bir rejim konumundadır.
Mursi’nin öldürülmesi, Mısır’daki insan hakları ihlallerinin dünyada yoğun bir şekilde konuşulmasına sebep olduğu gibi, Müslüman Kardeşler Hareketi’nin geleceğinin de ne olacağı sorusunun gündemin baş köşesine yerleşmesine neden olmuştur. Müslüman Kardeşler Hareketi, Mursi sonrası takınacağı politikaları net olarak ortaya koymuş değildir. Müslüman Kardeşler Hareketi, Mursi’yi kaybetmekten dolayı yaşadığı acıyı ve şoku henüz atlatamamıştır.
Mursi, Özgürlük ve Adalet Partisi’nin önemli liderlerinden biriydi. Özgürlük ve Adalet Partisi, Müslüman Kardeşler Hareketinin siyasal kanadını oluşturmaktadır. 2011 yılında gerçekleşen 25 Ocak devrimi sonucunda yapılan seçimlerde Mursi, seçimle işbaşına gelen ilk başkan olmayı başarmıştır. Mursi’nin seçim zaferinin arkasında Müslüman Kardeşler Hareketi’nin Mısır’ın bütün sosyal hayatına derinliğine etkileyen ve yönlendiren güç olması vardır. Mısır’da tamamlanmamış büyük bir devrime öncülük eden Müslüman Kardeşler Hareketi, her türlü baskı, şiddet ve zorbalık metodunu ve aracını kullanan Sisi diktatörlüğüne karşı varlığını devam ettirme mücadelesi vermektedir. Müslüman Kardeşler Hareketi, diktatörlük rejiminin ağır baskıları altında iktidar için değil, ayakta kalmak için çok kısıtlı imkanlarla varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.
Mursi’yi sistematik bir şekilde ölüme yollayan Sisi diktatörlüğü, Müslüman Kardeşler Hareketine karşı olan politikalarını değiştirmeyecektir. Sisi diktatörlüğünün, İhvan’a karşı bundan sonra çok daha sertleşeceğini ve radikalleşeceğini öngörebiliriz. Sisi rejimi, Mursi’nin ölümünden dolayı özeleştiri veya pişmanlık anlamına gelecek hiçbir ifadede bulunmamıştır. Sisi, rejimi, İhvan’ın Mursi’nin ölümünün bağımsız bir komisyon tarafından araştırılması talebini reddetmiştir.
İhvan, kendisini terörist bir örgüt olarak konumlandıran bir diktatörlükle karşı karşıyadır. Sisi diktatörlüğü, İhvan’a karşı güvenlikleştirici bir perspektifle yaklaşmakta ve baskıyı yoğunlaştırmakla İhvan’ı etkisiz hale getireceğini hesaplamaktadır. Sisi rejiminin baskıları ve Mursi’nin vefatı, İhvan’ın saflarını sıklaştırması ve kendi içinde daha güçlü bir birlik oluşturması şeklinde bir etkide bulunabilir. İhvan, topluma bundan sonra birlik içinde Sisi diktatörlüğüne karşı direnme mesajı verecek ve toplumu bu doğrultuda örgütleme stratejisi izleyecektir. İhvan, Sisi diktatörlüğünün kendilerinin seçimlere katılmasına izin vermeyeceğinin farkındadır. Bu farkındalık çerçevesinde İhvan, direkt siyasi arenaya katılmak yerine toplum içindeki etkinliğini arttıracak uzun vadeli çalışmalara yoğunlaşacaktır. İhvan, Sisi diktatörlüğünün baskıları ve Mursi’yi katletmesi karşısında etkili bir şeyler yapamamanın öfkesi içindedir. Duyduğu bütün öfkeye rağmen İhvan, tabanını kontrol etmekte ve sağduyulu adımlar atmaya çalışmaktadır. Sisi diktatörlüğünün bütün provokasyonlarına rağmen İhvan, şiddetle karşılık verme şekindeki tuzaklara düşmemiştir.
Sisi diktatörlüğünün baskı politikaları ve insan hakları ihlalleri, yabancı hükümetler ve insan hakları örgütleri tarafından şiddetle eleştirilmektedir. İhvan, Sisi diktatörlüğüyle sıcak çatışmaya girmek yerine uluslararası kamuoyunu harekete geçmesi için faaliyetlerini yoğunlaştırma yoluna gidecektir.
Sisi diktaörlüğü, kendisini İhvan’ı yenen galip güç olarak görmekte ve İhvan’ı tarihin sayfalarında kalan geçmişe ait bir problem olarak değerlendirmektedir. İhvan, kitlesel protestolar yoluyla Sisi diktatörlüğünün geriletilemeyeceğinin farkındadır. İhvan, Mursi’nin ölümünden sonra yeni bir liderlik oluşturarak mücadele etme yolunu tercih etme eğilimindedir. İhvan, geçmişe ait ölü bir hareket olmadığını, Mısır’ın ve Ortadoğu’nun geleceğinin şekillenmesinde en etkili sosyal güç olduğu olgusunu dünyaya göstermek şeklinde çetin ve zor bir meydan okumayla yüz yüze bulunmaktadır.