Muhteris başkan
Maraş depreminden sonra muhteris İBB başkanı kameraların karşısına geçti beklenen İstanbul depremi ile ilgili 4 yılda bir çivi çakmamasına rağmen yine bildik beylik laflarla vatandaşın o zor kaygılı günlerinde içini ferahlatacak bir açıklama yaptı.
Binalarımızın depreme dayanıklılık durumu ile ilgili ekip kurduğunu ve sorunlu binaları acilen tespit edeceklerini söyledi.
Vatandaş olarak o günlerin kaygısının da etkisi ile verilen adrese belgelerimle ve komşularla beraber müracaat ettik.
Cevap çok hızlı verilince doğrusu sevindim.
Ancak aradan aylar geçmesine ve defalarca aramamıza rağmen halen ne gelen, ne soran, ne arayan,ne de aramalarımıza cevap veren yok.
Şu ana kadar elimizde o gün sanırım otomatik cevap sisteminden gönderilen matbu bir belge var.
Aynen şöyle,
Değerli İstanbullu,
Hızlı Tarama Yöntemi ile Bina İncelemesi talebiniz alınmış olup başvurunuzun
durumuyla ilgili sizlere en kısa sürede dönüş yapılacaktır.
Saygılarımızla
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
İBB Başkanı aylardır kendine vaat edilen cumhurbaşkanı yardımcılığının
hayali ile dere tepe düz kapı kapı dolaşıpha bire yalanla, dolanla vatandaşın
kafasını karıştırmaya devam ediyor.
Aynı anda İstanbul’da 8-10 yerde metro yapıyormuş(!).
İstanbul’da yaşamasam belki diyeceğim ama,metro yapmasını bir tarafa
bırakalım,yapılanları da toprakla doldurduğu tescilli.
İstanbul’da toplu taşımanın tüm zorlularını yaşadığı halde üç maymunları
oynayan bazıları bu kocaman yalana inanarak hem şehrimize hem başkana aslında
kötülük yapıyorlar.
Yalanın bini bir paradan piyasada alıcı bulduğu için kapış kapış
satılıyor.
Adam enteresan bir şekilde söylediği yalanları yeni yalanlarla kamufle
ederek keriz avlamada da maharetli olduğunu adeta tescilliyor.
Sadece yalan ticareti yapmıyor elbette.
Yerine göre devletin valisine küfredebiliyor, vatandaşları birbirlerine
düşürebiliyor hatta daha ileri gidip alavere dalavere vatandaştan aldığı
tepkiler üzerinden algı oluşturup devletin polisini töhmet altında bırakacak
gariplikle yaparak devlet millet kaynaşmasını dinamitliyor.
En son olsun diyeceğim ama maalesef umudum az.
Dün İstanbul Bayrampaşa’da esnaf bir vatandaşımıza yönelik tutum ve
davranışını da gözlemleyince yok artık dedim.
AblasınınRabbiyesirlisi hazret, sadece bu günlerde değil, yıkıcı depremde
yerle bir olan Defne Devlet hastanesinin temel atma töreninden kesitler
kullanarak Erdoğan’ın attığı temelin hayali olduğundan bahsederek acılı depremzedelerin
yarasına biber sürmüş ve Ablamız danışmanı ilebirlikte bu yalan üzerinden algı
oluşturmuş vatandaşlarımızıbirlikte aldatmışlardı.
Her zaman söylediğim gibi yalan er yâda geç muhakkak sahibini rezil eder.
Geçtiğimiz günlerde sağlık bakanımız basın mensuplarına Defne Devlet
hastanesini gezdirdi.
Hastane geçen hafta sonu Cumhurbaşkanımız tarafından açıldı.
Tam donanımlı hastanenin geçici olmadığı ve bölge insanına tam donanımlı
hizmet edeceği müjdesi de verildi.
Azgın azınlık bu gelişmeler karşısında ar edip ellerini başlarının
arasına alarak biraz düşünmeyi tercih etse ve yaptığı affedilmez hata karşısında
özür dilmese bile en azından beden dili ile mahcubiyetini hissettirseydi
diyeceğim ama nerede o ar, nerede o şeref.
Erdoğan’a rey vermeyen Van ve İzmir’deki depremzede vatandaşlarımız gibi, Defneli kardeşlerimizde rey vermediler.
Kendilerine rey
vermedi diye depremzedelere demediğini bırakmayan hatta yerleştirdikleri
misafirhanelerden kovanlara inat Erdoğan kendine rey vermeyenlere de aynı
hizmeti tüm hassasiyeti il götürüyor.
Gören görüyor da
görmeyenlerin tahakkümü altına girmemek için yarın tekrarı yapılacak seçimlerde
muhakkak oylarımızı kullanalım.
Vereceğimiz oylarla
yeni Türkiye’mizi yeni yüz yılında parlatarak, kör dünyanın acımasız
karanlığını aydınlatması için destek olalım.
Bir oy bir oydur.
Oylarımızla oyunda
oynaşta olanların gözlerini oyarak oynanan büyük oyunu bozarak yerli yabancı
devlet ve millet düşman tüm unsurlara karşı tek yürek olduğumuzu bir kez daha
gösterelim.
Gösterelim ki, ulu
orta sağda solda atıp tutan, vatandaşa parmak sallayarak tehditler savuran
üstten bakmacı sırca köşk sahiplerine bir kez daha oturun oturduğunuz yerde
diyelim.
Diyelim ki; kimi
caddede, kimi piknikte, kimi de çay bahçesinde yürüyen millet kervanına sataşıp
gereksiz sesler çıkarmasın.
Bu haftalık da bu kadar.
Kalın sağlıcakla.