Muhasebeci arıyorum!
2020 bitti, 2021’in güzellikler
getirmesini diliyoruz. Bir yılın ardından düşünüyorsunuz. Hayatımıza girenler,
hayatımızdan çıkanlar neler? Kazandıklarımız, kaybettiklerimiz neler? Bir
muhasebe etmek lazım.
2020’nin en önemli olayı koronavirüs
oldu. Hayatımızı kökten sarsan salgın ile yeni bir hayat tarzı da ortaya
çıktı. Yaşamımızda zorunlu değişiklikler
oldu. Burada herkesin söylediği, yaşadığı şeyleri tekrar etmeye gerek yok diye
düşünüyorum. Ancak şunu da itiraf etmek gerek, koronavirüs, bize ölümün ne
kadar yakın olduğunu gösterdi. Kur’an’da şöyle deniliyordu: “Herkes ölümü tadacaktır; yaptıklarınızın
karşılığı size eksiksiz olarak ancak kıyamet gününde verilecektir. Kim
cehennemden uzaklaştırılır da cennete konursa artık kurtulmuştur. Dünya hayatı
zaten aldatıcı şeylerden ibarettir.” (Âl-i İmrân Suresi – 185, Kur'an Yolu
Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 730-732) Bu ilahî ikazı bilmeyenimiz yoktur. Ancak
unutmuştuk, şimdi idrak ediyoruz.
Peki, neden unuttuk ölümü? Şimdi
tüm dünya koronavirüs ile ölüme çok yakın olduğumuzu gördü. Dünyaya çok
alışmıştık ama ölümler birden gelmeye ve çoğalmaya başladı. Sanki bir yerden
bir yere seyahat eder gibi olduk. Konuştuğumuz, selamlaştığımız, oturup
kalktığımız insanların ölüm haberini duymak bizi derinden etkilemeye başladı.
Şaşkınız! Burada bir hususu da düşünmek gerekiyor. Ölüm bu kadar yakın ve çokça
görülünce onun sıradan bir olay gibi algılanması da başka bir tehlikedir. Ölüm
sıradan bir olay değildir. Ölümü beklemek ve ölümün bize çok yakın olduğunu
bilerek yaşamak gerektiğini bilmeliyiz. Ölümler çoğaldıkça alışır olduk
ona. Ölüm, bir insanın başına
gelebilecek en büyük olaydır, onun kıyameti gibidir.
Ölümün çok âdil bir olay olduğunu
da gördük. Irk, din, renk, ülke, zengin, fakir, köylü, şehirli tanımıyor ölüm.
Burası iyi bence. Ölüm herkese uğruyor. Bir ölen, siz değilsiniz veya sadece sizin
yakınınız ölmüyor. Herkes ölüyor! İlginç ama bu böyle. Ölüm adâlettir. Ölüm
hesaba hazırlıktır. Hesap vermeye gitmektir.
Ölüm en büyük derstir. Şimdi tüm dünyanın dersi oldu ölüm. Herkes
ölümleri konuşuyor. Ölüyoruz!
2020 yılı tüm dünyada koronavirüs
ile gelen ölümlerin yılı oldu. İkinci bir husus da aşı. Evet, ölümleri azaltmak
için bilim insanları çalışıyor. Tüm dünyayı muhasebeye zorlayan koronavirüs ile
dünyadan biraz olsun soğumaya başladık. Dünyadan soğumak gerektiğini öğrendik.
Dünyaya alışan insanın adâleti olur mu? Sadece dünyayı imâr etmek isteyenin
önünde kimse duramaz diye düşünüyorum. Öleceğini unutan insandan adâlet
beklenilmez. Hadiste, “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz”
diye uyarılan insanoğlu, şimdi koronavirüs sayesinde ölümü zikrediyor. Bu iyi
bir şey. Koronavirüsün verdiği ders, kaç
âlimin nasihatinden yeğdir? Dünya bambaşka bir hayata evrilirken hayatımızın
muhasebesini yapmayı öğrendik.
Verdiklerini unut, aldıklarını
unutma! Veren olmak güzeldir. Ölüyoruz!
Var mı daha başka bir gerçek? Bu kadar hakikat ensemizde iken muhasebeden
kaçamayız. Hesabı öbür tarafa bırakmamak lazım.
İnsan, sorumluluğunu unutmuştu. Koronavirüs bize çok şeyi hatırlattı.
Aciz ve ölümlüyüz. Budur insan! Kazancına mahsus vergi veren bir mükellefin
kendisine lütfedilen ömrüne karşılık ne vermesi gerekir? Burayı düşünelim.
2021’de vergi, harç ve cezalar artıyormuş! Ne
güzel! Ömrümüzün bedeli de artıyor mu? Daha çok ibadet yapacak mıyız? Ölümü
daha çok anacak mıyız? İnsanları daha çok sevecek miyiz?
Düşünmek dünyanın en zor ve acı veren bir eylemidir. Düşündükçe dünyadan soğuyorsunuz. Tümüyle hayattan kopmak da ayrı bir facia. Dünya tatlı, yüzü güzel, cazibesi var. İnsandaki arzu sonsuz. Ancak ölüm var, ömür birden bitebiliyor. Önce kendimize seslenelim: Suyu tasarruflu kullan, ağaçları kesme, dereleri, gölleri, denizleri kirletme. İnsanları üzme, komşuyla iyi geçin, hesaba ve tartıya dikkat et, âdil ol. Bunlara tamam. Kalbini de kirletme. Niyetini temiz tut. Emir kipinde kurmak zorunda kaldığımız ve öğüt veren bu cümleleri kimse duymak istemiyor. Biliyorum, öğütler anlamsız çünkü inandığımız gibi yaşamaktan kaçıyoruz. Kaçamayacağımız tek gerçek ise ölüm! Hayat ağacının meyvesi ölümdür, bu meyveyi herkes yiyecek. Şimdi muhasebeci arıyoruz. Evet, her insan kendine bir muhasebeci tutmalı. O muhasebeciyi içimizde yaşatmadan ölüme hazır olmak zor. Ölüm gelmeden biz ölüme gidelim. Nükte olsa da hakikat bizi buna zorluyor.