Dolar (USD)
35.17
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2969.21
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Haziran 2018

Muharrem'in 'ince'den dip dalgası

AK Parti'nin iş başına geldiği 2002 yılından sonra Türkiye ilk defa bir erken seçime gidiyor. Türkiye'yi iflasın eşiğine götüren aktörlerin tamamen siyaset sahnesinden silindiği o günden bu güne Türkiye ekonomisini istikrarlı yönetimle üçe katladı ancak yine ilk defa bir seçim ekonomisi uygulanıyor.

Türkiye coğrafyasında seçmen üzerinde oluşturulan dip dalgası ile terör operasyonlarının önünün kesilebileceği hesap edildi. Seçmen buna prim vermeyince ekonomi üzerinden iktidar yıpratılarak ülke emperyalistlerin kucağına atılmak istendi. Siyasette ana temasını Erdoğan karşıtlığı 'Erdoğan'ı koltuğundan indirelim de ne olursa olsun' mantığı ile yürüten muhalefet, bütün ideolojik ilkelerini ayaklar altına almakta bir beis görmüyor.

Türkiye'de siyasi atmosferi bilenler, yüzde 80'i bulan sağduyulu seçmenin oyunun Erdoğan etrafında kenetlenebileceğini düşünüyorlar. Bu yüzde 80'i nasıl bölük pörçük ederiz de bize de bundan bir pay düşer hesabı içindeler. Saadet Partisi'nin muhafazakarlardan, İYİ Parti'nin milliyetçilerden, Demokrat Parti'nin liberallerden, Vatan Partisi'nin sağduyulu solculardan koparacakları oylarla Tayyip'in ve Cumhur İttifakı'nın yüzde 50'in üzerine çıkmasını engellemek üzerine kurgulamışlar planlarını.

Oyun sadece siyasi aktörlerin oyunu olmaktan çoktan çıktı. Türkiye'de bir de ekonomi üzerinden siyaset dizayn edilmeye çalışılıyor. Erken seçim kararının alındığı 17 Nisan'da 4.10 TL olan dolar 2 aylık süre içinde 4.70 TL'lere tırmandırıldı. Sözüm ona geniş halk kitleleri üzerinde derin bir dalga oluşturularak, Avrupa'da filizlendirilen Erdoğan düşmanlığı Türk seçmeni üzerinde de yaygınlaştırılacak. Bunun için de ekonomi yönetilemiyor algısı oluşturulacak. Tayyip Erdoğan'a sevgiyi kıramayacaklarını anlayan şer ittifakının üzerinde çalıştığı ana konu ise mecliste AK Parti'nin 300'den daha az milletvekili çıkartması sağlanarak topal ördek misali Cumhurbaşkanlığı sistemini işlemez hale getirmek.

Muhalefetin Türkiye karşıtları ile el ele vererek seçim kampanyası yürütmesi o kadar sırıtıyor ki, bu kendilerine oy verme potansiyeli olan insanları bile Tayyip Erdoğan'a yöneltiyor. Ekonomi üzerinden yapılan kur oyununda 2 tane holdingin yüksek miktarda piyasadan döviz toplayarak doların fahiş artışını sağlamak istedikleri tespit edildi. Tabiki birkaç holdingin yapacağı manipülasyonlar Türk ekonomisinde dengeleri sarsamaz. Halkın karşısına olumsuzlukları sıralayarak çıkan muhalefetin, Türkiye ekonomisinin yapısal bir sorunu olan cari açığı kronik olmaktan çıkarmak için tek bir öneri sunduğunu gördünüz mü?

Türkiye 80 milyonluk devasa nüfusunu doyurmanın yanında, gençlerine istihdam oluşturmak zorunda. Bunun için de ekonomiyi büyütmek lazım. Hükümet de bunu yapıyor. Türkiye 2002-2017 yılları arasında ortalama % 5.7 büyüdü. 2018'in ilk çeyreğinde ise büyüme rakamı dünya rekoru kırarak 7.4 oldu. Kavga da kendilerine rakip olarak gördükleri Türkiye'yi büyütmeme kavgası. Türkiye'nin muhalefetin iddialarının aksine hizmet ve inşaat sektörünün yanı sıra, üreterek büyüdüğü herkesin malumu. Cari açığımızı oluşturan iki ana etken var. Enerji ve hammadde ile ara madde ithalatı. Enerjiyi ucuzlatabilir, hammadde ve ara madde bakımından dışa bağımlılığı azaltabilirsek ekonomimiz rekorlar kırarak büyümeye devam eder. İşsizlik de cari açık da azalır ve Türkiye dünyada hak ettiği yeri alır.

Hal böyle iken, CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, HDP yani bütün muhalefet partilerinin seçim bildirgelerine baktım. Tek birinde enerji ile ilgili tek bir satır yok. Sadece CHP'nin seçim bildirgesinde çiftçilerin evlerine kurulacak güneş panellerinden bahsediliyor. Çiftçinin de, sanayicinin de üretim sektöründe bulunan her aktörün birinci derdi enerji fiyatlarının dünya ile rekabet edebilecek düzeylerde olmaması. Muharrem İnce çiftçiye bedava teşvik, bedava mazot vereceğini bol keseden atıyor ama bedavaya vereceği bu enerjiyi nereden alacağını, nasıl finanse edeceğini söylemiyor. Kadınları işe göndereceğini söylüyor da hangi fabrikada çalıştıracağını söylemiyor. Türkiye'de CHP zihniyeti baraja karşı, HES'e karşı, madene karşı, nükleere karşı, kısacası enerji üretimine karşı. Peki be kardeşim, ütopik bir solculuk uğruna üretimin ana girdilerinden biri olan enerjiyi ucuza sağlayacak her şeye karşı olup, yeni fabrikaları nasıl açacaksın? Herkesi çocuk kreşinde bakıcı mı yapacaksın? Nükleer enerji olmadan sadece çiftçinin evine kuracağın güneş panelleri ile sanayi çarkını nasıl döndüreceksin, yeni fabrikaları nasıl açacaksın, ürettiğin ürünleri dünya ile rekabet edebilir hale nasıl getireceksin? Koca bir hiç. İnce, bu oportünist yaklaşım yerine, 'AK Parti 3 tane nükleer santral yapıyor, ben bunu 5'e çıkartacağım' dese, enerji çeşitlendirmesinden bahsetse, CHP'ye sempati ile bakan insanları kendine daha çok çekerdi.

Muharrem bey fizik öğretmeni olduğu için pek anlamaz ama biz buradan bir ikaz daha yapalım, ekonominin olmazsa olmaz ikinci şartı ise nakliyedir. 'Köprü, yol, havaalanı, liman istemem, yaptırmam' diyerek ülke kalkınamaz. Gezi'de derdimiz üç beş ağaç değildi İstanbul'a yapılacak dünyanın en büyük havalimanının yapılmasını istemiyoruz diyenlere destek veren bir aktörün işsize iş bulacağı söylemesi bir martavaldan ileri gidemez. Ürettiğin bir malı tüketiciye en kısa zamanda, en ucuza ulaştırmanın yolunu bulamazsan istersen dünyanın en değerli malını üret, ürettiğin çöptür. Türkiye'de yatırımların Marmara bölgesinde yoğunlaşırken Güneydoğu'da niçin yapılmadığı veya az yapıldığı sorusunun cevabı nakliyedir. Üretilen mamullerin fiyatlarına nakliye giderlerinin ürünü rantabl olmaktan çıkarmasıdır.

Türkiye faiz ve kur oyununu ancak güçlü bir iktidar ile çözer. Bu yaz turizmde yapacağımız atak döviz ihtiyacını da kurdaki aşırı yükselmeyi de aşağı çekecektir. Geriye ise Türkiye'ye alenen cephe alan ABD, Almanya, Fransa, İngiltere lobileri kalıyor. Muhalefetin ABD'nin Halk Bankasına keseceğini dillendirdiği 24 milyar dolarlık sözde cezayı göbek atarak karşılaması bunların göbeklerinin nerelere bağlı olduğunu açıkça gösteriyor. ABD Senatosuna sunulan F-35'ler Türkiye'ye verilmesin kampanyası, Almanların ikide bir dillendirdikleri Türkiye'ye silah satmayın kampanyaları ise teknoloji bizde dediğimizi yapmazsanız size teknoloji vermeyiz tehditleridir. Maalesef bizim muhalefetimiz sırf Erdoğan'ı yıpratmak için Türkiye'nin haklarının gasp edilmesine alkış tutuyor.

Son söz, hem Kılıçdaroğlu'na hem de İnce'yeu2026 Kendilerinin kazanması halinde Türkiye'ye döviz yağacağını söylüyorlar. Belki de doğru söylüyorlar. S-400 alımından vazgeçerseniz birileri önünüze üç beş kuruş atabilir, nükleer santrallerden vazgeçerseniz belki şahsınıza bedel ödenir, Türkiye aşı üretiminden, Kanal İstanbul'dan, F-35 ve uçak yapım projelerinden, yerli otodan vazgeçerse, uzay sanayiinden, uydu yapımından, savunma sanayiinden vazgeçerse birileri inceden inceden oluşturdukları derin dalgaya gaz olsun diye dolar vermeye kalkışırlar. Peki sonuç ne olur? Her zamanki gibi, sağ iktidarların biriktirdiklerini CHP zihniyeti savıp savurur, sonunda üç beş sente muhtaç bir ülkede tam takır, kuru bakır, siz sağ biz selamet emperyalizmin kucağına otururuz. Bu millet her seçimde herkese layığını vermiştir. Muharrem bey, dış güçlerin ülkemiz ve ekonomi üzerinde oluşturdukları inceden derin dalga da, PKK katillerinin uzantısı HDP ile yapacağın işbirliği de sana yüzde 30'dan fazla oy getirmez. Dersanende öğretmenlerin emeğinden kaçırdığın pirimler bile senin yüzünü kızartmıyorsa ufak ufak dalgana bak senu2026. vesselamu2026