Muhalefette çirkin derinlik!
İnsanlığın üzerinde
yükseldiği sütunlardan bir tanesi de doğruluktur. İnancımızda da doğrudan,
iyiden yana olmak, kötüden uzak olmak, kötülüklere mani olmak esastır. Buna “Emri bil ma’ruf, nehyi ani’l münker”
deniliyor. Bu açıdan İslamiyet;
muhalefeti, ihtilafı, farklı düşünmeyi değerli bulur. Yeter ki gaye, iyiye ve hayra hizmet olsun. Bütün farklılıkları ile muhalefet, her ülkenin yönetimi için gereklidir, hatta zorunludur.
Demokratik
rejimlerin olmazsa olmazı çok partili
olmaktır ve dolayısıyla muhalefettir. İktidar partisi dışında parti ya da
partilerin aktif siyaset yapmadığı ya da yapamadığı hiçbir ülkede demokrasiden
bahsedilemez. Bir ülkede istediği kadar seçim yapılsın, şayet muhalefet
parti/leri de özgür ve şeffaf bir şekilde seçimlere giremiyorsa, siyasi
faaliyetlerini özgürce icra edemiyorsa o ülkede demokrasi ve özgürlükten
bahsedilemez.
***
Her yönüyle
gelişmiş ülkelere bakın, orada mutlaka muhalefet iktidardan bir
adım öndedir. Muhalefet ileri görüşlülüğüyle iktidara yol göstermeli; vatandaşın
refah ve huzurunu, devletin ve milletin geleceğini parti hesaplarının önüne
geçirerek büyük hedefler belirlemelidir.
Küçük hesaplar
muhalefeti kurtarmadığı gibi devletin ve milletin yararına da vesile olmayacaktır.
Meselâ CHP’nin küçük muhalefeti, CHP’ye 80 yıldır bir şey kazandırmadı. Bunun üzerine
yeni CHP, değişiklik yapalım dedi; büyük yalanlarla büyük hedeflere ulaşmayı
denedi ve hâlâ buna devam ediyor.
***
Bu uzun girişi,
Gelecek Partisi Genel Başkanı eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun, Kılıçdaroğlu’nu taklid edercesine yaptığı açıklamaya
binaen yazdım.
Davutoğlu, pazar günü yardımcısı
Selçuk Özdağ’ın saldırıya uğramasının ardından yaptığı açıklamada, “Sayın
Cumhurbaşkanı Selçuk Beyi aradı, ama MHP’den çekindiği için kendisine geçmiş
olsun demedi.” dedi.
Utandım! Kendisine
vakti zamanında serdettiğim övgülerden dolayı yüzüm kızardı. Gerçi bu
hareketin lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan kimin elinden tutsaydı biz ona saygı
duyar, onu severdik.
Düşünebiliyor
musunuz?
Cumhurbaşkanı,
eski yol arkadaşının saldırıya uğradığını duyar duymaz, (partiden ayrıldıktan
sonra yaptığı çirkin açıklamaları yok sayarak) bizzat kendisini arıyor,
durumunu soruyor ve saldırı hakkında birinci ağızdan bilgi alıyor, ama Ahmet
Davutoğlu’nun anlayışına göre Selçuk Özdağ’a geçmiş olsun demiyor.
Bu dibe vurmadır.
Muhalif siyaset böyle
yapılmaz. Zerre kadar vicdanı olan bir insan da bilir ki bir insan hastalanınca,
kaza geçirince, saldırıya uğrayınca kendisini arayan herkes geçmiş olsun
dileklerini iletmek için arayıp sorar.
Eğer Sayın Davutoğlu’nu
böyle bir açıklamaya sevk eden Selçuk Özdağ’ın kendisine verdiği bilgi
ise çok ayıp! Kendisini telefonla arayan Sayın Cumhurbaşkanı’nın durumuna
üzüldüğünü, yapabilecek bir şeyin olup olmadığını sorduğunu duymamış olamaz
Selçuk Özdağ. Buna rağmen Davutoğlu’nu etkilemiş ise bu çifte ayıptır.
Şayet Selçuk
Özdağ Genel Başkanı Davutoğlu’na, “Cumhurbaşkanı aradı, ama geçmiş olsun
demedi” deseydi bile Davutoğlu’nun, “Selçuk Bey, aramanın kendisi
‘geçmiş olsun’dur hatta dahası bir şeydir, sakın böyle bir şeyi ağzına alma”
diye uyarmalı idi.
Yok!
Başbakanlık yapmış
genel başkan, “Sayın Cumhurbaşkanı Selçuk Beyi aradı,
ama ‘MHP’den çekindiği için!’ geçmiş olsun demedi!!!” diyor
ve bununla muhalefet yaptığını zannediyor.
Yazık! Çok yazık!
Çok düşündüm,
Sayın Davutoğlu neden böyle bir açıklamaya ihtiyaç duysun?
Cevabını da
buldum! Ahmet Davutoğlu Kılıçdaroğlu’na kendisini kanıtlamak zorundaydı ve
“Bak Kemal Bey, aramızda bir fark kalmadı, çirkin ve kirli muhalefet ise ona
da varım…” demeklebunu yaptı.
Evet, AK Parti Genel Başkanlığı, Başbakanlık yapan
Stratejik Derinlik sahibi Davutoğlu’nun geldiği nokta burası.
Ülkem adına üzüldüm!
Muhalefetin içinde bulunduğu acınası durum hayra alamet değil.
Üzgünüm!