Muhalefetsiz muhalefet
Cumhuriyet Halk Partisi 37. Olağan Kurultayı gerçekleştirildi. “Hedef İktidar” sloganıyla çıkılan kurultay partide hiçbir değişimin olmadığını ve yine aynı tas aynı hamam devam ettiğini ortaya koymuştur. Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıracağız diyenlerin demokrasiden ne kadar uzak olduğunu bir kez daha müşahede ettik.
Parti içinde ne zaman aykırı bir ses çıkacak olsa o kişi genel başkan tarafından ya susturuldu ya da hemen partiden ihraç edildi. Muhalifler kendilerini ya disiplinde ya da parti dışında buldular.
Kurullarda eleştirilerini dile getirenler demokratik olduğunu söyleyen Genel Başkan tarafından masalar yumruklanarak azarlandı.
Genel başkanlığa aday olanlar bir şekilde pasifize edilerek yarıştan elendiler. Konuşmalarında mevcut genel başkanı diktatörlükle suçladılar ve parti içi demokrasinin olmadığını dile getirdiler.
Milletvekilleri, mecliste gurup oluşturabilsin diye başka partilere adeta peşkeş çekildiler. Gözyaşları içinde başka partilere gönderilen milletvekilleri bir meta gibi kullanıldı.
Seçimlerde yenilgilerinin hesabını ya medyaya ya da başka merkezlere yüklediler. Hiçbir zaman kendilerini suçlu, eksik ya da yetersiz görmediler. Her seçimden sonra yenilen pehlivan güreşe doymaz cinsinden yeni seçimlere yelken açtılar.
Yıllardır iktidar olamamanın ve beceriksizliklerinin faturasını iktidara keserek kendilerini aklamaya çalıştılar ama millet bu hareketlerine prim vermedi. Bu aldatmacalarına her seçimde millettin yeni bir sillesi ile karşılık buldular.
Her seçim sonrası başarısızlıklarının üstü kapatılmaya çalışıldı, istifa çağrıları ortalıkta yankılandı, partililerin genel merkeze yürümelerinin önü kesildi, demokrasiden dem vuranlar demokrasiden sınıfta kaldı.
Yanlışları dile getirmeye, eleştirmeye çalışanlar koltuk sevdalısı olarak yaftalandı ama bir kaset kumpası ile koltuğa yapışanlar koltuğu asla bırakmadı ve koltuğu korumak için partililer adeta kıyıldı.
Ülkedeki demokrasiden yakınıldı, demokratik bir ülke olmadığımız dillendirildi, zaman zaman yurt dışında ülke düşmanı zevata ülke şikâyet edildi ama kendi partisi içinde demokrasinin “D” sinden söz ettirmedi.
Partinin Genel Başkanı her konuşmasında hükümeti eleştirdi, hakaret etti, sövdü, saydı ama parti içinde kendine muhalefet edenleri düşman ilan ederek partiden uzaklaştırdı. Zaman zaman kendi milletvekilleri tarafından eleştirildi ama o milletvekillerinin tamamı ilk kurultayda kadro dışı bırakıldı.
Meydanlarda kol kola yürürken bile her hangi bir ittifak içinde olmadıklarını milletin yüzüne baka baka, millet ile adeta dalga geçercesine söylerken gizli ittifaklarını ifşa eden parti üyeleri saf dışı bırakıldı.
Her seferinde adeta FETÖ terör örgütünün avukatlığını yaparken “Cumhuriyet Halk Partisine destek vermek FETÖ’ye destek vermektir” diye açıklama yapan partililerin parti ile ilişkileri kesildi.
Kurultayda aday olanlar ve onlara destek vermeye çalışanlar parti yöneticileri tarafından tehdit edilirken ve bunu yine kendi üyeleri dile getirirken hala demokrasiden yana dem vurmaya devam ettiler.
Genel başkan olduktan sonra bile girdiği her seçimden kaybederek çıktı ama katakulli ile kaptığı parti liderliği koltuğunu asla kaybetmedi ve kaybetmemek için parti içinde her türlü kıyımı yaptı.
Kurultayda birinci sorunumuz demokrasi sorunudur diyor ama ne kadar demokratik olduğunu partilileri bile açıkça görmektedir. İkinci sorunumuz ekonomi diyor ama kendi dönemlerindeki açlığı, kıtlığı, yolsuzluğu ve rüşveti hatırlamıyor. Üçüncü sorunumuz dış politika diyor ama dış politikadan anladığı sadece ülkeyi dışarıya şikâyet etmek olduğunu sanıyor. Dördüncü sorunumuzun eğitim olduğunu dillendiriyor ama kendi dönemlerinde insanların kıyafetlerine göre ayrıştırıldığını ve ikna odalarında insanlık dışı uygulamalara maruz kaldığını gizliyor. Beşinci sorunumuzun toplumsal barış olduğunu söylüyor ama her söyleminde hakaret ve küfürden uzak durmuyor.
Kendi partisi içinde demokratik olmayan bir lider ülkesine hangi demokrasiyi getirecek. Bu zihniyetteki muhalefetin iktidar olduğunu düşünün. Nasıl bir ülke meydana getireceklerini düşünmek bile istemiyorum. Eleştiri yasak, muhalefet yasak, farklı düşünmek yasak, sesini yükseltmek yasak, doğruları haykırmak yasak, yanlışları dile getirmek yasak, din yasak, diyanet yasak, yasak yasak yasak!
Diktatörlükle suçladığı hükümetin yerine geçtiğinde tam bir diktatör gibi olacağı aşikârdır.
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”
Bu milletin feraseti bu zihniyeti iktidar yapmaz vesselam…