MUHALEFETİN BESMELESİ YANLIŞ
30 Mart seçimlerinin net olarak ortaya koyduğu sonuçlardan birisi de, Türkiye'de ciddi anlamda bir muhalefetin bulunmayışı oldu. Öyle ki, seçimlerin genel havası AK Parti ile Gülen Hareketi arasındaki bir gerilim ve yarış ile Tayyip Erdoğan'ın güvenoylaması biçimine dönüşünce, iki kurumsal muhalefet partisi Gülen Hareketi'nin adımlarını ve reflekslerini izleyen bir çerçeve içerisinde muhalefet görüntüsü vermeye başladılar. Dolayısıyla muhalefet adına ortaya koydukları malzemelerin hiçbirisi kendilerine ait olmadığı için, pozisyonları çok tuhaf biçimde sırıttı. Bir yandan Gülen Hareketi bir muhalefet partisi gibi çalışırken, diğer yandan muhalefet partileri bunları tekrar eden bir cemaatimsi yapı hüviyetine büründüler.
AK Parti üçüncü dönem iktidarının sonuna doğru gidiyor. Bu bağlamda, iktidar olarak muhalefete nazaran daha statükocu bir pozisyona savrulması, muhalefetin ise bir heyecan ve itiraz yaratması beklenirken, tam tersine bir manzara ile karşılaşılmaktadır. Bu da muhalefetin Türkiye'nin geleceğinde bir enerji ve değişim olacağına dair ümitleri daha baştan bitirmektedir.
Türkiye'de muhalefet epeydir yok. Bunu uzun zamandır zaten söylüyoruz. Bunu Tayyip Erdoğan'ın şans(sızlığ)ı olarak değerlendirmek mümkün. En yakın zamanda yaşadığımız Gezi Parkı olaylarında toplumsal muhalefetin, kurumsal muhalefetten ümidini keserek kendi işini kendisinin görmeye çalıştığını izledik. Bu açıdan Türkiye'nin farklı katmanlarına dair taleplerin hiçbirini, siyaset düzlemine yükseltecek bir ufuk ve vizyonu muhalefet partilerinin gösteremediği; tam tersine bütün zaafiyetlerine rağmen iktidar Partisi'nin bu konudaki enerjisinin daha güçlü olduğu izlenimini Türkiye insanı alıyor.
Muhalefetin bu seçimde düştüğü hataların başında, meşru siyasetin içinde ve onu tahkim ederek bir siyasi muhalefet yürütmek yerine, siyaset dışı ve toplumsal meşruiyeti sorunlu tarzlarda hareket etmesi gelmektedir. Muhalefet partileri, tam da büyük fırsatçılık oyunları ile bu siyasal meşruiyet sınırlarını berhava eden bir görüntü vermişlerdir. Halbuki Türkiye siyasetinin en büyük sorunu, siyasetin kendi doğasında işlemesinin sağlanmasıdır. Açıkçası iktidarın da muhalefetin de yürümesi gereken legal yol budur ve aslına bakılırsa Türkiye'nin normalleşmesi de ancak böyle mümkün olacaktır. Bu asılla değil, usulle ilgili bir problemdir. Dolayısıyla muhalefetin besmelesi yanlıştır; buradan başlayan bir problemi vardır.
Muhalefet partilerinin bu bağlamda diğer problemi, Türkiye'nin reel sorunlarının farkında olup, bunu siyaset düzleminde dillendirememeleridir. Bir takım gazetelerdeki yazarlar, CHP'nin aslında bunun için adımlar attığı, fakat bunun yeterli olmadığı şeklinde beylik cümleler kurmaya devam ettiler. CHP'nin hiçbir muhalefet konumu yok. CHP, bu haliyle hiçbir şekilde Türkiye'yi temsil edecek bir muhalefet partisi olacak konumda değildir. Çünkü CHP, bu ülkenin hiçbir değeriyle barışık değildir. Bu bağlamda büyük çoğunluğun hayat tarzını garanti altına alabilecek bir güven vermediği gibi, tam tersine hareketle bu yaşam tarzlarının müzmin eleştiricisi pozisyonuna bürünmektedir. Bu konuda Meclis'te yapılan düzenlemelere karşı soluğu hemen Anayasa Mahkemesi'nde almaktadır. Dolayısıyla CHP'nin öncelikle dinle barışması gerekmektedir. İnsanların CHP'ye Türkiye'nin muhalefeti olması bağlamında yükledikleri görev, CHP'ye üç beş numara büyük gelmektedir. CHP, medyanın ve insanların zorla muhalefet görevi yüklemeye çalıştıkça, bunu yüklenmekten kaçınan bir mevta gibi durmaktadır.
Halbuki, Türkiye'de iktidara muhalefet edilebilecek o kadar çok reel sorun vardır ki. Fakat bu konuda muhalefetin iki niteliği eksik görünmektedir. Bunlar; muhalefetin enerjisi ile güven problemidir. Esasında sosyal problemleri muhalefet partilerinin sadece zikretmesi yetmez; bu problemleri çözebileceğine dair insanların muhalefette bir karşılık görmeleri ve güven duymaları gerekir. Total olarak bakıldığında, muhalefet partilerinden böyle bir resim çıkmamaktadır. Bundan dolayı da, seçimlerdeki etkinlikleri hep bölgesel kalmıştır.
Sonuç ortadadır; Yeni bir muhalefet lazımdır.