Muhalefet neden korkuyor?
Mazisi de var bilirsiniz ancak son zamanlarda yine seslerini çıkarmaya başladılar. Sürekli tehdit, sürekli darbe çığırtkanlığı, sürekli yalan ve iftiralarla kaos çıkarma çabası içerisindeler.
Sandık deseniz umurlarında değil. Anlayacağınız yine milli iradeye meydan okumaya başladılar. Son elli yıldır darbelerle, krizlerle sefalete mahkûm ettikleri millete yine aynısını yaşatmaya çalışıyorlar.
Ne var ki eskiden olduğu gibi darbe yapacak güçleri de kalmadı.
Peki, buna rağmen neden ısrarla milli irade hedef alınıyor?
Dostoyevski’nin “Ebedi Koca” adlı romanını okuyanlar bilir. Karısının ölümünden sonra onun ihanetini keşfeden Pavlovitch’in hikâyesidir bu.
Sigmund Freud sonraları bu romandan yola çıkarak bastırma (repression) terimini üretir. Benliği korumak amacıyla kullanılan savunma mekanizmalarından biridir bu. Ruhsal bir enfeksiyon hali.
Uzmanlar dil sürçmeleri şeklinde ortaya çıkan bazı hataların işte bu represyonun bir sonucu olarak ortaya çıktığını söylemektedir. Bu psikolojik durum hastada ciddi çatışma ve nefret duygusu oluşturuyor.
Bir yönüyle evet, psikolojik rahatsızlık sonucu keskin, kışkırtıcı bir kaos dili kullanıyor olsalar da bana göre asıl neden; korkudur.
CHP zihniyetinin başını çektiği muhalif tayfanın tehditler savurmasının arka planında ciddi bir korku duygusu yatmaktadır.
İhsan Fazlıoğlu’nun ifade ettiği gibi; korku, korkanı korktuğu nesneyi nihai olarak ortadan kaldırmaya iter, sürükler.
Kısacası muhalefetin hedefi; korkusunun ana kaynağını yok etmektir. Bunu yapamadığı müddetçe korkusunu yenemeyecektir.
Peki, korku neresidir?
Bu korku; tarihiyle yeniden bağ kuran, yerle irfani bir temas kuran, akl-i selîm, kalb-i selîm, cesur Anadolu insanıdır.
Bu korku; tarihtir, kadim kültürdür, İslam’dır, İstanbul’dur.
Bu korku; milletiyle, devletiyle, Türkiye’nin yeniden tarih sahnesine adım atarak küresel aktör olma yolunda hızla ilerlemesidir.
Bu korku; engel tanımadan, ülkesini her türlü musibetten, beladan kurtarıp düze çıkaran Erdoğan korkusudur.
İşte bu korkunun kaynağını kurutmak istiyorlar. Nasıl mı? Tabi ki yıkıp geçerek, devirerek!
Tam da küresel emperyalist güçlerin yapmak istediği gibi!
Çünkü bu korku, aynı zamanda Batılı insanın bilinçaltına da işlemiştir. Kültürlerine, edebiyatlarına, siyasetlerine, bilimlerine, teknolojilerine, hatta dillerine sinmiş olan bu 'korku' Batılı insanın yıkıcılığının, yok ediciliğinin de ana nedenidir.
Bin yıllık bir hikâyedir bu.
Voltaire, Rus Çariçesi II. Katerina'ya yazdığı bir mektupta; "Yüce majesteleri, Türkleri öldürerek bana yeniden hayat veriyorsunuz. Türk dilini ve onu konuşanları Avrupa'dan sürmek gerek... İnsanlığın iki büyük baş belası var: Birincisi veba, ikincisi Türkler..." diyordu mesela!
Çünkü Batılı emperyalist güçler, İstanbul'un fethini de bir türlü içinden atamadı. Bin yıldır bu korku ve nefretle yaşıyorlar.
Bugün Tayyip Erdoğan'dan da korkmalarının yegâne nedeni budur. Asıl korku, milletin yeniden ayağa kalkması ve tarihiyle yeniden bağ kurarak, güçlü, bağımsız, zengin bir ülkenin vatandaşları olmaktan onur duyacakları bir düzenin tesis ediliyor olmasıdır.
İşte bu duyguyu köreltmek ve kendimize olan özgüvenimizi kırmak için yıllardır operasyon düzenleniyor. Bugün Batı hayranı, ezik, Amerikan'ın kulu kölesi olacak derecede zayıf bünyeli korkak bir nesil isteniyorsa bunun nedeni budur.
FETÖ’yü bir yılan gibi içimize neden soktular sanıyorsunuz? CHP’li siyasetçiler neden tehditler savuruyor sanıyorsunuz?
Neden Gladyo, Türkiye’de elli yıldır operasyon çekiyor sanıyorsunuz?
Oysa Türkiye, gemileri yaktı. Artık bu ülke, tuzağa çekilemeyecektir. Ne yaparsa yapsınlar, gücünü dolardan değil sadece Allah'tan alan Anadolu insanının yüreğindeki imana, kararlılığa asla söz geçiremeyecekler.