'Muhalefet Medyası Erdoğan'a çalışıyor!'
“MuhafazaKÂR”
Medya’nın Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Eski AK Partili Ali
Babacan’a, biraz da Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yakın kesiminde, “Böyle
giderse Recep Tayyip Erdoğan’ı deviremeyebiliriz!” yollu yazıların
sıklaşması dikkat çekici.
Deniyor
ki özetle,
“Evet, çarşı pazarda büyük
sıkıntılar var.
Evet, ülke yönetilemiyor!
Evet, iktidar hayli yıpranmış
durumda.
Evet, bugüne kadar Ak Parti’ye,
daha doğrusu Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermiş olanların önemli bir bölümü,
tercihlerini gözden geçiriyor.
Toplumda bir değişim arzusu var.
Ancak…
Seçmenin, iktidar ülkeyi iyi
yönetemiyor diye, ‘muhalefete’ yöneleceğinden emin değiliz!..
Vatandaş, yine ‘beklemediğimiz”
bir karara imza atabilir!”
*
Evet,
bir yandan İktidar Partisi’nin eksi hanesine (tam bir tarafgirlik havasıyla)
sadece olumsuzlukları yazıyor, diğer yandan da “Bütün bunlara rağmen yine Erdoğan kazanabilir ve biz kaybedebiliriz!”
diyorlar!
Acaba
niçin?
AK
Parti çevrelerinde genellikle “Bizim Genel
Merkez ve diğer teşkilât birimleri, milletvekilleri, belediye başkanları
vesaire, seçime pek de hazırlanmıyorlar!” muhtevalı tepkiler yükseliyor.
“Radikal muhalefet”
çevreleri ise, partilerinin,
yöneticilerinin azimlerinden, tempolarından genellikle memnunlar.
Bu
kesimin tanınmış yazarlardan biri, geçtiğimiz günlerde, “CHP, İyi Parti, Deva Partisi ve Gelecek Partisi yöneticilerinin
–eskilerin deyimiyle- ayakta demir çarık, elde demir asa, ülkenin her yanına
gittiklerinden” bahsediyordu.
Öte
yandan…
Sayın
Erdoğan’ın yanında olduklarını açıklayan yazarlardan da,
“içeriye” dönük önemli ikazlar
geliyor…
Mesela…
Sayın
Erdoğan’a destek vermeye devam eden kıymetli yazarımız Avukat Ercan Ezgin’in sosyal medya hesabındaki şu satırlar dikkat çekici:
“Hiçbir irtibat ve ilgim olmamasına
rağmen hemen her gün İBB Basın Danışmanlığı’ndan, DEVA Partisi Basın
Ofisi’nden, Beylikdüzü Belediyesi Basın’dan, Kadıköy Belediyesi’nden, Bağımsız
Türkiye Partisi’nden faaliyetlerine ilişkin Email geliyor ama AK Parti’den tık yok!”
Yani,
özetle…
Diğer
tarafı destekleyen de, İktidar Partisi’ni destekleyen de, “Radikal Muhalefet”in çok daha aktif, dinamik olduğunu söylüyor, kabul
ediyor.
Peki,
bütün avantajlarına rağmen “Radikal Muhalefet”in “MuhafazaKÂR Medya” kanadı, niçin ısrarla “Erdoğan’a bu sefer de yenilebiliriz!” diye feryat ediyor?
Bunun
sebeplerinden biri, “Nasılsa bunlar
bitti diye gevşemeyelim, işi çok sıkı tutmaya devam edelim!” mesajını
vermeye çalışmak olabilir.
“MuhafazaKÂR” Medya’nın Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Eski AK Partili Ali Babacan’a, biraz da Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yakın kesimindeki, “Böyle
giderse Recep Tayyip Erdoğan’ı deviremeyebiliriz!” yollu yazıların
odaklandığı noktaya baktığımızda, daha çok “kin
ve intikam” hisleriyle hareket etmenin zararlarına işaret edildiğini görüyoruz.
DEVA
Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, geçtiğimiz günlerde, Erdoğan’ı devirebilmek
için (aritmetik gereği) işbirliği yapmak mecburiyetinde oldukları kesimlerden
bir bölümünü “Azgın Azınlık” olarak
nitelendirmişti.
Buradaki
“Azgın Azınlık” düpedüz, “28 Şubatçılar” oluyor, “Mukaddesât Karşıtları” oluyor!..
*
Sayın
Babacan’ın “mahalle baskısından dolayı”
yumuşatmak, tev’il etmek mecburiyetinde kaldığı “Azgın Azınlık” nitelendirmesinin, kendisine çok yakın yazarlar
tarafından devam ettirildiğini görüyoruz.
Ağırlıklı
olarak “Radikal Muhalefet”in ‘Kökten
Laikçi” malûm medya organlarına seslenen bu “MuhafazaKÂR” yazarlar, “Din
ile Diyanet ile ilgili sözlerinize, haberlerinize dikkat edin! Eski Türkiye’nin
refleksleriyle hareket eder, aklınızı kullanmazsanız, Din’i Diyanet’i hedef
alan haberlere son vermezseniz… Bu seçimi de kaybedebiliriz!” özetli
makaleler kaleme alıyorlar.
Bunlardan
bazılarında “Bir zamanların Yeni Şafak
Gazetesi’ni, Kanal 7’sini örnek almalısınız! Oralarda, her kesimden insana yer
açılmış, her fikrin ifadesine imkân tanınmıştı. AK Parti’nin iktidara
gelmesinde de bu iki medya organının büyük katkısı vardı!” yollu “telkinler” dikkat çekiyor.
Bu
yazılar,
“Bir vakitlerin Yeni Şafak Gazetesi
nasıl, ‘liberal solculara’ yer verdiyse, sizler de, bizim gibilere yer verin. Recep
Tayyip Erdoğan’ın zeminini ancak bizler aşındırabiliriz! Sizin Din, Diyanet meselelerindeki siciliniz
malûm, ne deseniz ters teper!” diye okunabilir rahatlıkla.
*
Sayın Gül, Sayın Babacan ve biraz da Sayın Davutoğlu’na yakın yazarlar,
Sayın Erdoğan’ı devirebilmek için yapılması ve yapılmaması gerekenleri, “Radikal
Laikçi” medya organlarına anlatmaya çalışıyorlar…
İktidar
Partisi tabanını yakından tanıdıkları için kendilerince “faydalı” bir iş yaptıklarına inandıkları belli…
Ama…
Bunların,
şu anda işbirliği yapmak durumunda oldukları zihniyeti benim kadar iyi
tanımaları çok zor.
Zira
ben, o zihniyetin göbeğinden geldim!
Buradaki
mesele “ontolojik”tir.
AK
Parti’nin daha çok Demokrat Parti’ye benzeyen yapısı, “manevralara” müsaittir
ama lâf anlatmaya çalıştıkları “radikal
laikçilerin” statükocu zihniyetleri buna pek izin vermez.
Onlar,
1930’larda takılı kalmışlardır!
İki
gün, üç gün, hadi iki hafta, üç hafta “rol
kesseler” bile kendilerini belli ederler!..
Bir
şey daha söyleyelim…
Bu
çabalar sonuç verse ve Erdoğan devrilip yerine “Radikal Laikçiler” gelse bile, o yapı “Bak, sonucun böyle olmasında bunların da büyük hissesi var, önden
buyursunlar!” demez!..
Geçtiğimiz
günlerde, bunların yandaş televizyon kanalında “Ak Parti çevrelerinden” kopmuş
ve “Laikliğe bağlılığını her fırsatta ifade eder olmuş” bir “gazeteci”…
“Ben o tarafı, Erdoğan’ın en güçlü
olduğu dönemde terk ettim! Bunca yıldır bedavaya yazıyor, bedavaya konuşuyorum
Buna rağmen, hâlâ benim laikliğime
bağlılığımı sorguluyorlar!..” diye feryat ediyordu!
Bu
ontoloji meselesidir.
Onlar
için bir “beyazlar” vardır, bir de “zenciler!”
Ne
yaparsanız yapın, sizi benimsemezler!
28
Şubat’ı unuttunuz galiba, kendileri gibi yaşamayan herkesi nasıl da aynı kaba
yerleştirmişlerdi!
Esas
kızdıkları ne Cumhurbaşkanı, ne de Diyanet İşleri Başkanı!