Muhafazakar kadın yazarların/gazetecilerin kibir gayyası!
Medya sektöründeki kadınlara genel bir bakış açısıyla yaklaşıp durumu analiz etmeyi "ileride yazılacak konular" arasına yerleştirip yazımızda neye değineceğimizden bahsedelim.
Efendim, yer yer merkez nam medyanın bir alternatifi olarak yandaş medya olarak sunulan cenahın kadınları üzerine konuşacağız bugün.
Tekelleşmiş, yanlı medyaya karşılık değil ama oluşturduğu boşlukta vucüd bulan medyanın dindar/muhafazakar kısmının kadınlarınıu2026
Bu yazıyla ne denli büyük bir risk aldığımın, mahalle kadınları tarafından ucu aforoza varabilecek bir yaptırımla karşılaşabilme olasılığına rağmen susmamın vebal olduğunun elbette farkındayım!
Hakiki sorunlara değinemeyecek isek kalem sallamamızın ne lüzumu olur değil mi?
Mahallenin kimi kadın yazarlarının -lütfen her seferinde gazetecileri de ekleyelim- kendi aralarındaki gruplaşmalarından bahsedecek kendi içlerinde bir tekelleşme kurma çabalarına değinecek değilim.
Bir tür benim destekçim, benim adamım/elemanım yaklaşımına eş sergilenen tutum ve müeyyidelerden de bahsetmiyorum.
Sadece kadın gazeteci/yazarların çeşitli etkinlikler sebebiyle katıldıkları organizasyonlarda başta ev sahipliği yapanlar olmak üzere katılımcılara yönelik davranışlarına değinmek istiyorum.
Özellikle son zamanlarda Anadolu'nun çeşitli yerlerindeki kadınlarla uzun sohbetler ettiğimizde söz kadın medyacılara geldiği zaman kırgınlıkla karışık kızgınlık içeren şikayetlerle karşılaşıyorum.
Tüm imkanların seferber edilerek hazırlanan programlarda ağırlanan kimi kadın medyacıların (isimleri şahsımızda mahfuz) kibirli, üstenci, müşkülpesent tutumlarının dillendirildiğine tanıklık ediyorum.
Özellikle STK bünyesinde, şahısların maddi manevi destekleriyle gerçekleştirilen etkinliklerde İstanbul'dan gelen şımarıkça rüzgarların, şartları zorlayarak kültürel hayata katkı sağlamayı, toplumsal misyonlarını ifaya çalışanları incittiğine tanıklığım bulunur.
"İşimi gücümü bırakıp organizasyon yapmışım, sabah kalkıp havalimanından alıp ağırlamışım ama gülümseyip sohbet etmekten imtina ediyor hanımefendi!" diye konuştu bir iş kadını.
Yine İstanbul'dan panelist olarak getirilen ekranların siyaset yorumcusu kadınlarından birinin oteldeki programdaki programa eşofman ile katıldığını "Bize saygı göstermedi!" imlemesiyle anlattı bir başka STK'cı iş kadını.
Davet edildiği programın tek ve ana karakteri olmadığı için ret edenler olduğu, bazılarının ise telefon görüşmelerinde dahi hissedilen kibir ve "ne için aradın çabuk söyle" tarzı muhataplıkları olduğunu yine bu çerçevedeki konuşmalardan öğreniyorum.
En büyük şokumu ise vakti zamanında İstanbul'daki bir programdaki kadın yazarın, ismi ilk panelist olarak anons edilmediği için salonu terk ettiğini duyduğumda yaşadığımı da not düşeyim.
Elbette ilk günden itibaren bizlere mihmandarlık eden, yol yordam gösteren, birikimlerinden istifade ettiğimiz için kadın yazarlarımız, gazetecilerimiz oldu ve olmaya devam edecek.
Öte yandan yürüyen kibir abidelerine dönüşmüş gazeteci ve yazarlar, ekranların sihirli büyüsünden azade okurların yaptırımına maruz kalabilirler; bizden hatırlatması!
Unutulmasın ki herhangi bir kişi böbürlenmek için mazeret aramaya kalkışırsa elbette oldukça sahici ve mantıklı sebepler bulabilecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasınu2026
Twitter.com/sabihadogann