Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.62
Gram Altın
2485.61
BIST 100
9524.59
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Ağustos 2021

Muhacir olmak

Hicretin 1443. yılı…

Medine, aziz misafirini bekliyorken Mekke’nin nasipsizleri can almak için dört yanı karış karış arıyorlardı.

Muhacir ve ensar kardeş oldular, evlerini, safralarını, kazançlarını paylaştılar. Aziz misafirin ebediyen yanlarında kalmalarını istediler. Mekke’nin fethinden sonra Hz. Peygamber, Medine’ye döndüler ve orada vefat ettiler.

Hicret, imtihandır…

Sabrın, paylaşmanın, vefanın ve kardeşliğin imtihanı…

1443 yıl önceki müşrikler bugün de yaşıyorlar…

Ankara’da Altındağ’da 10 Ağustos’ta sokaklardaydılar. Ellerinde “küfür albümü” fonlanmış gazeteleriyle, taşlarla sopalarla... Araçları evleri, iş yerlerini ateşe verdiler.

Utançlarını övünerek anlatıyorlar.

Paylaşmayı zül kabul ediyorlar.

Bunlar bu topraklara ait değiller, bu toprakların kokusunu taşımıyorlar.

Nerde, ne ara, nasıl türediler?

Öğrencileri bile hicrete mecbur ettiler. Kılık kıyafetlerini beğenmeyip okullarından attılar. Ama dillerinden de adaleti, kardeşliği, barışı düşürmüyorlar. Savaşa karşılar… Bir şartla: Eğer din ve devletin bekası için mücadele ediliyorsa.

Emperyalizmin tetikçisi fakat vekalet savaşlarına da karşı (!)..

10 Ağustos’ta zehirli manşeti attı, akşam sokakları yaktılar. Muhacirleri “karga” olarak nitelendirdiler… ( Besle kargayı…)

Nefret zeminini hazırladılar.. Sözcüler, Beyler, Dostlar, yıllardır bu dipsiz kuyunun köleleri olarak istihdam ediliyorlar.

Esed’den kurtulanları bunlar yakalıyorlar.

Yetkileri olsa iki yıl değil iki saat bile beklemeden Esed’e teslim edecekler.

Suriye, Irak ve Afganistan’dan bunlar niçin geldiler?

Zulümden kurtulmak için.

Savaş kaçkını demek vicdansızlıktır… Savaş, iki eşit ve meşru güç arasında olur. Devleti cinayet şebekesine dönüştürene karşı halkın yapabileceği çok sınırlıdır.

Geri göndereceğini söyleyenler, o bölgelerin yanmış yıkılmışlığını göz ardı ediyorlar. Sanki bu sığınanların bir eli yağda bir eli baldaydı, huzur içinde yaşıyorlardı da macera olsun diye yurtlarını terk etmişler... Bu da bir tiyatro mu?

Altındağ’da katledilen Erhan Yalçın, başı yarılan mülteci çocuk rol mü yapıyorlar?

Yasin Börü ve arkadaşlarını bunlar katletmediler mi? Kobani’de DEAŞ zulmünden kaçanları Türkiye’ye kabul etti. Sınırların açılmadığı yalanıyla 6-8 Ekim 2014’te sokakları ateşe verenler bunlar değil miydi?

Her şeyden kaos çıkarmaya yeltenen bir sosyoloji oluşturmaya yeltenen fonlanmış bir güruh, kan akıttıktan sonra hemen kenara çekilip sükunet çağrısı yapıyor. Kendini tertemiz gösteriyor.

Altındağ’daki olay da bunun bir örneğidir.

Mertlik ve merhamet bu toprakların özelliğidir. Mazlumlara sığınak olmuştur. Zalime karşıdır.

1492’de Batı’nın engizisyonundan kurtulan Musevilere kucak açan bu millet, Kafkasya’dan, Balkanlar’dan, Doğu Türkistan’dan gelen milyonlara da evini, sofrasını açmıştır. Öyle ya mülteci düşmanlarına göre bunlar da “savaş kaçkını”…

Mevlana ve Hacı Bektaş Veli de bu toprakların muhaciri… 13.yüzyılda da “ İfrit Dostlar” diye bir ittifak olsaydı hiç şüphesiz, iki yılda geri gönderme planları yaparlardı.

Milletin yardımlaşma duygusunu yok etmek için yardımlaşma kampanyanla alay ediyorlar.

Toplumu zehirleyen bu din ve millet düşmanlarına karşı millî değerler en büyük silahtır.