Mucizelerin En Büyüğü: Kur'ân-ı Kerîm-5
Geçen hafta: “Kuran-ı kerim; fizik, kimya, biyoloji, astronomi ve arkeoloji gibi konularla alakalı öyle inceliklere temas eder ki, bilim adamlarını hayretler içinde bırakır. O’nun 1400 yıl önce bildirdiği bu bilimsel haberlerin tamamının ilim adamlarının ittfakıyla doğru olduğunun kabul edilmesi, birer mucizedir. Bu mucizeler; O’nun, Allahü Teâlâ tarafından gönderildiğini haykırmaktadır,” demiş ve bu minvaldeki âyet-i kerimelerden yedi tanesini yazmıştık. Bu hafta da kaldığımız yerden devam ediyoruz:
8- Farklı deniz sularının birbirine karışmaması: Meşhur bilim adamı
Kaptan Jacques Cousteau, denizlerle ilgili yaptığı bir bilimsel çalışmayı şöyle
özetlemektedir: “Bazı araştırmacıların; farklı deniz kütlelerini birbirinden
ayıran engellerin bulunduğuna dair ileri sürdükleri görüşleri inceliyorduk.
Çalışmalar sonucunda gördük ki; Akdeniz’in kendine has tuzluluğu ve yoğunluğu
gibi aynı zamanda kendine has canlıları barındırıyor. Sonra Atlas Okyanusu’ndaki
su kütlesini inceledik ve Akdeniz’den tamamen farklı olduğunu gördük. Daha
sonra ise, bizi şaşkına çeviren bir şeyle karşılaştık. Çünkü bu iki denizin birleşme
noktasında, karışmayı engelleyen bir su perdesi olduğunu tesbit ettik. Alman
bilim adamları da, aynı türden bir su engelini Aden Körfezi ile Kızıldeniz’in
birleştiği Mendep Boğazı’nda bulmuşlardı. Daha sonraları ise, yaptığımız farklı
çalışmalar sayesinde; aslında bütün denizlerin birleşme noktalarında, karışmayı
engelleyen perdelerin olduğunu anladık…” Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “İki
denizi birbirlerine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır,
birbirlerine geçip karışmazlar.” (Rahman 19-20)
9- Rabbin, dişi bal arısına vahyetti: İlk 20 gününlerini kovan
içinde geçiren dişi arılar, ömürlerinin geri kalan kısmını kovan dışında ve
arazide çalışarak geçirirler. Bu arılar, şu işleri yaparlar: a) Polen
Toplama: Arılar beslenme ve özellikle yavru büyütmek için mutlaka
polene ihtiyaç duyarlar. Polen; protein, yağ, vitamin ve mineral madde
kaynağıdır. Polen olmadan koloni kuluçka faaliyetini sürdüremez ve işçi arılar
arı sütü salgılayamazlar. b) Nektar Toplama: Arıların bal yapmak
üzere çiçeklerden topladıkları şekerli sıvıya nektar yani bal özü denir. Arı,
bir çiçekte nektar olup olmadığını diliyle belirler. Ayrıca nektarın kokusunu
da algılayarak nektar olup olmadığını anlar. Arı, nektarı bulduğunda onu hızla
kursağına çeker ve kursağını dolduruncaya kadar dolaşır. c) Propolis toplama:
Propolis toplayan arılar, propolis kaynağını çeneleri ile ısırır, ön bacakları
yardımıyla koparır ve polen sepetine atarak kovana getirirler. Kovan içerisinde
diğer arılar propolisi çekerek küçük parçalar halinde alıp istedikleri yerlere
yapıştırırlar. d) Su taşıma: Diğer canlılar gibi arılar da suya
ihtiyaç duyarlar. Arılar suyu, yavru büyütmede, kovan içini serinletmede ve
nemlendirmede kullanırlar. Suyu kovana taşıyan arılar, kovan içine
geldiklerinde getirdikleri suyu diğer arılara aktarırlar. Âyet-i kerimede
buyuruldu ki: “Rabbin dişi bal arısına vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve
insanların kurdukları kovanlardan evler edin.” (Nahl 68) Dikkat buyurun: Âyet-i
kerimede; arıya yapılan vahiy ve arının yaptıkları anlatılırken, fiilin dişi
formu kullanılmaktadır. Çünkü yukarıda izah edildiği gibi; evi yani kovanı inşa
etmek, bal özünü toplamak ve bal yapma işi; dişi bal arısı tarafından
yapılmaktadır. Erkek arıların bu işlerle hiçbir ilişkileri yoktur. Daha iri
yapılı ve kocaman gözlü olan erkek arıların tek görevi, genç ana arıyı
döllemektir.
10- Aşılayıcı rüzgârlar: Rüzgârlar; bitki tozlarını taşıyarak, bitkilerin üremesine yardımcı olurlar ki buna aşılama diyoruz. Aynı rüzgârlar, yağmur bulutlarını da aşılarlar. Şöyle ki; denizlerin ve diğer suların üzerinde köpüklenme nedeniyle hava kabarcıkları oluşur. Bunlar rüzgârların karadan sürüklediği tozlarla karışarak atmosferin üst katmanlarına doğru havalanırlar. Rüzgârların yükselttiği bu parçacıklar, su buharı ile birleşir ve su buharı bu parçacıkların etrafında yoğunlaşır. Bu parçacıklar olmazsa, yüzde yüz su buharı, bulutu oluşturamaz. Bulutların oluşması; rüzgârların, havada bulunan su buharını, taşıdıkları parçacıklarla aşılamalarının sonucudur. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Rüzgârları, aşılayıcılar olarak gönderdik.” (Hicr 22)