Mucizelerin En Büyüğü: Kur'ân-ı Kerîm-3
Allahü Teâlâ’nın insanlara hidayet rehberi olarak gönderdiği son kitabı Kur’an-ı Kerim; insaf ehli birçok gayr-ı müslim bilim adamı tarafından da yüksek derecede takdir edilip mucize olduğu itiraf edilmiştir. Bu munsif ilim adamlarının itirafları çoktur, bunlardan birkaçı kısaca şöyledir:
Stanley Lane Poole şöyle der: “Muhammed aleyhisselama Medine’de nâzil
olan âyetler özellikle dikkate şâyândır. Çünkü bu âyetler, İslâm toplumunu idare
eden her Müslümanı doğru yola sevk eden âyetlerdir. Mekke’de vahyolunan âyetler
ise, büyük ve etkili bir dinî hayat için gereken her şeyi ihtiva eder...”
Sedillot şöyle der: “Hiç şüphe yok ki Kur’an, en büyük saygıyı
hakkeder. Çünkü O, insanlara; Allah’ın kullarından ne istediğini, kulların da
Yaradan’dan ne beklediğini dolayısıyla kul ile Allah arasındaki münasebeti en doğru
şekilde açıklamıştır. Kuran’da, ahlâk ve felsefenin bütün esasları mevcuttur. Fazilet
ile rezilet; hayır ve şer; eşyanın gerçek
mahiyeti, kısaca söylemek gerekirse her mevzu Kur’an’da açıklanmıştır. Adalet,
eşitlik; başkalarına iyilik etmek ve her türlü erdem Kur’an’da mevcuttur. Kur’an,
insanı iktisat ve adalete sevkeder, sapıklıktan muhafaza eder. Kur’an; insanı ahlakî
zaafların karanlığından kurtarıp yüksek erdemlerin aydınlığına çıkarır. Müslümanlara
barbar diyenler, bilinçsiz insanlardır. Çünkü onlar; Kur’an’ın açık nurlu âyetlerine
karşı gözlerini yumuyorlar ve O’nun toplumdan ne kadar kötülüğü silip götürdüğünü
bilmiyorlar…”
Gaston Carre şöyle der: “Kuran’da; dünya medeniyetinin dayandığı bütün
temeller mevcuttur. O kadar ki, dünya medeniyetinin, İslâmiyet tarafından yayılan
esasların uyuşumundan vücut bulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz…”
Alexis Louvasonne şöyle der: “İnsanlığın hidayeti yani doğru yolu
bulması için Hazret-i Muhammed’e vahyolunan Kur’an, hikmetle dolu çok parlak
bir eserdir. Hazret-i Muhammed’in gerçekten peygamber olduğu ve kâinatın
Yaratıcısı tarafından gönderildiği hususunda asla şek ve şüphe yoktur. Hazret-i
Muhammed’e indirilen Kitap, bir belagat harikası, bir ahlâk ve fazilet rehberi ve
mukaddes bir Kitap’tır. Kur’an’ın getirdiği esaslarla çelişen hiçbir bilimsel keşif
yahut ilmî umde yoktur. Kur’an talimatlarıyla doğa kanunları arasında tam bir
ahenk vardır…”
Dr. Morrice şöyle der: “Kur’an hiçbir yönden tenkit edilemeyen bir
fesahat ve belagat mucizesidir. Kuran, her mânâyı en güzel bir şekilde ifade eder.
Gerçekten O, semavî kitapların en mükemmelidir. Kur’an, insanlığa bahşolunan kitapların
en güzelidir. Bundan dolayıdır ki, Müslümanların yüksek sınıfları; hayatın
hakikatlerini kavramak noktasında ne kadar bilgilenirlerse o derece Kur’an’la
ilgileniyor ve O’na o derece saygı gösteriyorlar. Evet Müslümanların Kur’an’a
saygıları sürekli artmaktadır…”
Dr. Steingas şöyle der: “Zaman ve mekân itibarıyla birbirlerinden
uzak, fikrî inkişafları bakımından da birbirlerinden çok farklı olan insanlara
harikulade bir hassasiyet bahşeden, muhalefeti hayra ve iyiliğe çeviren Kur’an,
nasıl en büyük hayretlere şayan bir Kitap ise, beşerin mukadderatıyla uğraşan
bilginler için de, üzerinde o derece durulmaya ve incelenmeye layık bir Kitap’tır…”
Edward Gibbon şöyle der: “Kur’an bir kanunu esâsî ve yasamanın ruhudur.
Kur’an’a göre satvetli bir hükümdarla zavallı bir fakir arasında hiçbir fark
yoktur. İşte Kuran bu gibi esaslar üzerinde öyle bir hukuk vücuda getirmiştir
ki, dünyada bir benzeri yoktur…”
Dr. Gustave Le Bon şöyle de: “Dünyanın bütün dinleri içinde; en saf, en
temiz ve en doğru tevhid inancını Müslümanların kutsal kitabı Kuran öğretmiştir…”
Mr. Arnold şöyle der: “Kur’an, insanlara mükemmel bir terbiye
verdikten başka, onlara hususî hayatlarında ahlâklı, âlicenab, hayırsever,
cesur ve şecaatli olmayı ve bütün Müslümanları sevmeyi öğretmektedir…”
Baba Nanak şöyle der: “Hakikaten imanın gerçek kitabı Kuran’dır…”
John Davenport şöyle der: “İslâm terbiyesinin ana kaynağı Kuran-ı
Kerimdir. Fakat Kuran’ın emirleri ahlâkî vazifelerle sınırlı değildir. Kuran-ı
Kerim; Allah’a imanı, İlahî iradeye teslimiyeti, İlâhî emirlere itaati; iyilik
etmeyi, takvalı ve itidalli olmayı; içkiden sakınmayı ve hoşgörülü olmayı
emreder…”
(Devamı haftaya…)