Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Nisan 2022

Mübarek Ramazan her devirde sultan

Dün başlayan mübarek Ramazan ayı için “11 Ayın Sultanı” denilmiştir. Bu her dönemde böyledir. Ramazan her devrin sultanıdır.

Ömrümüzün en güzel mevsimlerinden, senenin en kutlu aylarından birini daha yaşıyoruz. Mübarek Ramazan ayı, “sultan”lığa lâyık görülmüştür. Bu İslam tarihi boyunca böyle olmuştur. 15 asırdan beri senenin her ‘Ramazan’ı gönül tahtımıza yine oturmakta, kutlu saltanatını devam ettirmektedir. Hani dillere pelesenk olan bir söz vardır ya: “Ah, ah! Nerde o eski Ramazanlar?” Aslında bu hasret, kutlu günleri ve geceleri daha iyi yaşama ihtiyacından ve temennisinden başka bir şey değildir. Yoksa Ramazan her zamanki güzelliğini, ihtişamını ve zarafetini sürdürmektedir. Bugün bazıları nasıl geçmişteki Ramazanları yâd ediyor, hasretle arıyorsa gelecek nesiller de bugün idrak ettiğimiz Ramazan’ları aynı duygularla anacak ve “Nerde o eski Ramazanlar?” diyeceklerdir. Aslından değişen bir şey yok! Hatta Ramazanların her geçen dönem çok daha iyi yaşandığını söyleyebiliriz. Zira imkânlar çoğalmış ve inanmış topluluklar, ibadet şuuruyla bu ayın hakkını daha iyi bir şekilde vermeye başlamışlardır.

RAMAZANLARI YAŞAMAK

Şuurlu bir şekilde tutulan oruçlar ve yapılan diğer ibadetlerle bu güzide ay, tarihimiz boyunca bir ‘Ramazan Medeniyeti’ne dönüşmüştür. Bunu bizim eski münevverler ve müellifler belirttiği gibi ülkemizi ziyaret eden yabancı seyyahlar da hatıralarında dile getirmişlerdir. Çünkü Ramazanlardaki o iyilik iklimini onlar da hissetmiş ve bunu kaleme aldıkların seyahatnamelerde yazmışlardır. Nedir bu medeniyet? Dinimizin emirlerine bu ayda daha çok uymak ve yasaklarından kaçınmaktır özü itibariyle. Bir bakıma Rabbimizin bize gösterdiği doğru yoldan, Sırat-ı Müstakimden yürümektir. Bu olağanüstü düzelme ve iyileşme alametlerini bugün de görebiliyoruz. Her sene yapılan istatistiklerde, sene içinde en az suçun Ramazanlarda işlendiği açıklanır. Demek ki bu mübarek günlerde insanlar kabahat işlemekten çekiniyor, daha iyi bir vatandaş ve hayırlı insan olmaya çalışıyor, başkasına zarar vermemeye gayret gösteriyor. Anlaşılıyor ki, ideal toplum, fazilet sahibi halk böyle oluşuyor.

6-Eski Ramazanlarda davulcu_4bfcb12b794c211f339bbf57a36180f8.jpg

BU İKLİM NASIL OLUŞUR?

Daha önce ibadetlerinde ihmalkâr davranan birçok Müslümanın Ramazan ayında daha ciddi bir şekilde Rabbine yöneldiğini görüyoruz. Namaz kılanların sayısında ciddi artış gözleniyor. Şüphesiz gerçek namaz, insanları kötülüklerden uzaklaştırır. Oruç zaten başlı başına bir kontrol mekanizması gibidir. İnsanlar oruçlu iken bile-isteye kötülük etmek istemezler. Zira bu gibi durumlarda oruçlarının zarar göreceğine, hatta kabul edilmeyeceğine inanırlar. Camilerde, mescitlerde, dergâhlarda, tekkelerde, medreselerde ve evlerde okunan hatimler, mukabeleler ibadetleri taçlandırıyor. Yapılan dinî sohbetler ve vaazlar ufuk açıyor, gafletten uyandırıyor.

CAMİLER NURA BOYANIYOR

İslam ülkelerinde camiler her zaman şehirlerin, kasabaların, köylerin ve bütün meskûn beldelerin kalbidir ama bunu Ramazan aylarında daha çok hissediyoruz. Minarelerde okunan ezan-ı Muhammediler ve yanık salalar yüreklerimize dokunuyor. Camilerde yaşanan ruhaniyet daha gözle görülebiliyor, kulakla duyulabiliyor. Okunan Kur’an-ı Kerimlerin manası iç dünyamıza daha çok hitap ediyor. Vakit namazları daha coşkulu ve huşu içinde kılınırken teravih namazları bir başka neşveyi müminlerin ruhlarında dalgalandırıyor. Edilen zikirler, yapılan şükürler ve Yaradanı hatırlatan tefekkürler dalga dalga semaya yükseliyor. İçten yapılan tövbeler, gösterilen pişmanlıklar ve yakarışlar Rabbimize ulaşıyor. Dökülen anlamlı ve billur gözyaşları… En kutlu zaman olan Kadir Gecesi’ni sabırsızlıkla bekleme ve yaşayabilme ümidi ve heyecanı… Bayramı beklemenin o tarif edilemeyen tatlı telaşı… Vakitler, manevi duygularla dolu dolu yaşanıyor bütün müminlerin kalbinde. Şükreden zenginler, sabreden fakirler… Dengelerin ve köprülerin kurulmasına vesile olan zekâtlar, sadakalar, hayır hasenatlar…

HAYATIN DEĞER KAZANMASI

Ramazanda hayat âdeta bütün güzelliğiyle önümüze çıkıyor. Çocuk iftarları, tekne oruçları, diş kiraları, geceleri anlatılan menkıbeler, okunan İslam tarihi, Asr-ı Saadet ve Siyer-i Nebi kitapları, tefsirler ve hadis-i şerifler… Âlimlerin, mutasavvıfların, mezhep imamlarının kıymetli eserleri… Ramazaniyeler, oruç şiirleri, eski hatıralar… Öte yandan Ramazan ayının kendine göre bir ‘yemek kültürü’ oluşturduğunu görüyoruz. Damak tadımıza hitap eden pidelerin kokusu uzaklardan duyuluyor. Hurmalar, güllaçlar, şerbetler, tatlılar, turşular, üzüm hoşafları sofralarımızı süslüyor. İftariyelikler az çok yüzlerde tebessüm çiçekleri açtırıyor. Sahurlar, büyükler kadar küçüklerin de övüncü, sevinci, kıvancı… İftarlardan sonra içilen kahveler ve çaylar… Yenilen pastalar ve kurabiyeler…

BİR ŞÖLENDİR YAŞADIĞIMIZ

Ramazan, iftar toplarıyla, davulcusuyla, çekilen tesbihlerle, takip edilen takvimlerle, merakla bakılan imsakiyelerle, kandil uçurtmalarıyla, harçlıklarla, yeniden keşfettiğimiz fırınlar ve bakkallarla, zemzemlerle, meddahlarla, Karagözlerle, tuluat oyunlarıyla, manilerle, ilahilerle, kasidelerle, temcit dualarıyla, latifeler ve fıkralarla, mahyalar ve gece fenerleriyle bir bayram şöleni yaşatır hepimize… Hatırladığımız komşularla, daha sık aradığımız akrabalarla, insanlarla birlikte daha çok sevmeye ve merhamet etmeye başladığımız can dostlarımız hayvanlarla, bitkilerle, çiçeklerle velhasıl Cenabı Allah’ın yarattığı bütün nesneler ve canlılarla ünsiyetimiz, ülfetimiz ve aşinalığımız artıyor. Galiba Ramazanda biz daha iyi bir Müslüman, daha düzgün bir insan olmaya başlıyoruz. Öyle ise hoş geldin, sefalar getirdin ey şehr-i Ramazan! Ey ayların ve bütün zamanların biricik sultanı!

Ramazan’ı bugün çok seviyoruz. Ama bu muhabbet dün de vardı ve büyüktü. Eski kalem erbabı büyüklerimiz ve üstat yazarlarımız, oruçlu günler için cilt cilt muazzam güzel metinleri vücuda getirdiler. Yüzlerce edibimizden birkaçını seçip biraz da onların tahassüs ve fikirlerini görelim isterseniz.

13-Cemalettin Server Revnakoğlu_ee8eb561167375773d90f0796a6efd3d.jpg

RUŞEN EŞREF ÜNAYDIN: “AHİRET RÜZGÂRI”

“Şu saatte aynı surelerin her memlekette türlü makamlara bürünerek binlerce camide tekrar edildiğini düşündüm. Binlerce camide milyonlarca Müslümanın ruhunda bu serin ve tatlı ahiret rüzgârı esiyor, başlarına böyle kandiller titreşiyor, kubbelere dizlerinin ve alınlarının halılarda, hasırlarda çıkardığı bu sesler aksediyor. Kâbe, bütün bu hareketlerin kıblesi ve kalbi olan Kâbe!.. Yüz milyonlarca insana bin üç yüz Ramazan’dır verdiği şu vecdi, şu vecdden doğma türlü türlü mimarî şaheserlerinin içinde yaşatan Kâbe!”

REFİK HALİT KARAY: “RAMAZAN’A AİT DUYGULAR”

“Merhaba ya şehr-i Ramazan! Gözlerimi kapayıp için için, tatlı tatlı düşünüyorum. Çocukluğumun en hoş hatıraları zihnimde birer birer canlanıyor, zihnimin uyuşmuş, donmuş bahçelerinde bu tılsımlı isim bir rüzgâr gibi dolaşarak hatıralarımı çiçeklendiriyor. Ramazan’a ait duygularım gönlümün katmer katmer büklüm büklüm yapraktan içinde gittikçe renkleşerek, tatlılaşarak birer meyve gibi büyüyor.”

SÜHEYL ÜNVER: “O DÜĞÜNE HERKES MÜŞTAK”

“Sanki Peygamberimiz şehirlerimize gelir, hepimizin saadet ve fakirhanelerimize ruhen misafir olur. Asıl bayram Ramazan bittikten sonra değil bizzat Ramazan’da olur. Öyle ki bu bayram, senede bir ay gelir ama onun gelmesi tam on bir bayram sevinci içinde geçer. Her hakiki Müslümanın gönlünde Allah korkusu kadar Ramazan sevgisi de yer etmiştir. Bayram değil Ramazan düğün ayıdır. O düğüne herkes müştaktır. Ramazana çok şükür on ay kaldı, diye bir ay daha yaklaşmanın sevinciyle gözleri yaşaranları bilirim.”

C. SERVER REVNAKOĞLU: “TEKKELERDE İHYA GECESİ”

“Okumuş, okumamış, şehirli, köylü her sınıf kubbesi altında, postları üstünde bir araya getiren ve hepsini karşı karşıya, diz dize oturtan, bir sofranın başına çevreleyip, yan yana, yemek yediren, yemekten sonra da hepsine aynı dersi okutan aynı telkini yapan İstanbul tekkelerinde, ihyâ geceleri için mükellef cemiyetler tertip olunur, büyük merasim ve âyinler yapılırdı.”

SÂMİHA AYVERDİ: “PERHİZE VERİLMİŞ KUDRET”

“Allah’ın insanlara, ‘Yap, yapma!’ dediği hiçbir emri yoktur ki, beşerin maddesi ve mânâsı için faydalı olmasın. İşte oruç da bunlardan başlıcasıdır. Senede bir ay olsun, bünyeyi tehdit eden tokluğa karşı, açlık kılıcıyla muhârebeye girişmenin inkâr götürmez faydaları vardır. Uzviyette biriken ve kıl damarlarında yerleşen zararlı maddeleri def’eylemek ve hiçbir ilâcın atamayacağı zehirleri söküp çıkarmak, ancak perhize verilmiş bir kudrettir.”

AHMED YÜKSEL ÖZEMRE: “ALLAH FAZLINIZI ARTIRSIN”

“Annem ve babaannem onun için o zamanda hayli yekûn teşkil eden 1 lirayı saatli maarif takviminin yaprağına sarar, hazırlardı. Kapı çalındığı zaman takvim yaprağı benim elime verilir, ‘Git evladım, Şükrü Bey amcaya şunu takdim et.’ derlerdi. O da ‘Güzel evladım Allah bereketinizi, fazlınızı artırsın.’ diye dua ederdi.”

YAVUZ BAHADIROĞLU: “GENÇLERE ORUCU SEVDİRMEK”

“Osmanlı insanı ‘temizlik imandan gelir.’ sözüne uygun olarak temizliğe ehemmiyet verirdi. Ramazan hürmetine insanlar bir kere daha yıkanıp temizlenir, bu yüzden hamamlar dolup taşar, sabahlara kadar açık tutulurdu. Hazırlıklar tamamlanınca, hasretle Ramazanın ilk günü beklenirdi. Ramazan hilâli görünür görünmez (Rü’yet-i Hilâl)de toplar atılır, davullar vurulur, tellâllar en ücra mahallelere kadar Ramazan’ın başladığını müjdelerlerdi. İlk iftar ve sahur çok başkaydı. Mühürlü ağızlarla oturulan iftar sofralarında sadece dudaklar kımıldar, bazen de aile büyüğü yeni yetmelere orucun faziletini anlatır, ilk oruçlarını zar zor bitirmiş gençlere orucu sevdirme babında kadife keseler içinde ‘Ramazan armağanı’ verilirdi.”

SELİM GÜNDÜZALP: “HATIRA KUTUMDAKİ RAMAZAN”

“Hemen hemen her mevsimin Ramazan’ını yaşamış biri olarak, çocukluğumun ‘oruç ayları’ hatıra kutumda müstesna bir yer tutar. Zihnimdeki en eski Ramazanı, iftar vakitleri yağan lapa lapa karla anımsıyorum. Az ışıklı odalarda sofralar kurulurdu. Yemekten bir süre sonra teravih namazına giderdik ve kaymaklar beş kuruştu. Vakit geldi. Sofranın başına on dakika kadar önceden dizilmiştik. Su aziz su. Gözüm ondan başkasını görmüyordu. Dakikalar ard arda dizilip geçti. Top gümbürtüsüyle birlikte Ezan-ı Muhammedî bir kış akşamının bir Ramazan iftarının haberini cisil cisil yağan yağmurlar gibi üzerimize saçtı. Bismillah su. Bismillah pide. Bismillah ekmek kadayıfı.”

7-Karagöz Hacivat_7b5f7ae1ff1d2224cbdede6122f47c03.jpg

DUA – ARİF NİHAT ASYA

Biz, kısık sesleriz... minareleri,

Sen, ezansız bırakma Allah’ım!

Ya çağır şurda bal yapanlarını,

Ya kovansız bırakma Allah’ım!

Mahyasızdır minareler... göğü de,

Kehkeşansız bırakma Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,

Müslümansız bırakma Allah’ım!

Bize güç ver... cihâd meydanını,

Pehlivansız bırakma Allah’ım!

Kahraman bekleyen yığınlarını,

Kahramansız bırakma Allah’ım!

Bilelim hasma karşı koymasını,

Bizi cansız bırakma Allah’ım!

Yarının yollarında yılları da,

Ramazansız bırakma Allah’ım!

Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,

Ya çobansız bırakma Allah’ım!

Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;

Ve vatansız bırakma Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,

Müslümansız bırakma Allah’ım!