Muammer
41 yıllık arkadaşım, meslektaşım ve kardeşim olduğu için ona adıyla hitap edebiliyorum. Bahsedeceğim kişi grafiker, ressam, karikatürist, gazeteci, yayıncı ve yazar Muammer Erkul’dur. Bunca vasfı arasında tercih ettiği, sanırım yazarlığıdır. Muammer’le 1978 yılında Bâbıâli’de tanışıp görüştük. Ben 18, o 17 yaşındaydı. Neredeyse ilk delikanlılık yıllarımızdı. Onun ustaları olan Gürbüz Azak ve Vehip Sinan, benim de çok sevdiğim, hürmet ettiğim iki dev sanatkârdı.
Muammer ailesiyle birlikte Paşabahçe’de oturuyordu. İstanbul’u, Boğaz’ı hele semtini çok seviyordu, hâlâ sever ya... Başka semtlerde de ikamet etti ama sanırım Beykoz ve Paşabahçe’nin gönlündeki yeri apayrıdır, müstesnadır. Zira çocukluğunun en tatlı demlerini, mutena bir mahalle olan İncirköy’de geçirdi.
Aynı çorbaya kaşık salladığımız, benzer ortamı paylaşıp tanıdık çevrelerde bulunduğumuz Muammer’le hukukumuz o kadar ileri idi ki Akatlar’daki bekâr evine bir gün ansızın konuvermiştim. İki günlüğüne anahtarı bana vermişti. O köyüne giderken ben Karagümrük’teki eşyalarımı alıp eve yerleşmiş, dönüşte kendisine “Buranın kirası sana fazla. İkimiz oturalım ve kirayı paylaşalım.” demiştim. Tabii o bodrum katımızı bir gün suyun bastığını ve caanım kitaplarımın su üstünde yüzdüğü acı günü hiç bir zaman unutamam.
Can dostumun düğünü Çorlu Velimeşe Köyü’nde yapılmıştı. Murat Başaran ile gitmiştik. Doğu’da çok köy gördüm ama Batı bir köye ilk defa gitmiştim. Gerçi köyden ziyade kasabayı andırıyordu ama... Sanırım şimdi daha da büyümüştür Velimeşe. Dâvet etmiyor ki yeni hâlini görelim.J Tren yolu üzerinde şipşirin bir yer...
Türkiye gazetesinde önce çizerlik yaptı. “Çekirge Çetin” sevilen tipiydi. Aslında bu afacan çocuk Çetin, Muammer’in kendisi, çocukluğuydu. Sonra bununla yetinmedi, yazı yazmaya başladı. “Stop” köşesi, gazetede bilhassa gençler arasında en fazla okunan ve takip edilen köşeydi. Yaklaşık 20 yıl yazdı. Ayrıldığı halde gazeteyle gönül bağını hiç koparmadı. Muammer çok vefalıdır.
Sanatalemi.net sitemize bir ara düzenli köşeyazarlığı yaptı. Sitenin yazarlarına törenle ESKADER teşekkür plaketleri verilmişti. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndeki o toplantıda Muammer’e plaketini ben takdim etmiştim. Yıllar sonra Divanyolu dergisine yazdığım için bu sefer de o misillemede bulunup bana bir teşekkürname verdi. Ne güzel değil mi, ‘al gülüm ver gülüm.’
Muammer hayırlı bir evlattır. Babası merhum Davut amca ile yakından alakadar olmuş, son anına kadar neredeyse yanından ayrılmamıştır. Onunla çektirdiği fotoğrafları sosyal medyada paylaşıyor, dostlarından dua istiyordu. Ecel değişmez tabii. Davut amca Hakka yürüdü, hem Erkul Ailesi’ni hem de sevenlerini hüzne sürükledi. Arkasından dualar, Fatihalar, Yasinler okundu.
Muammer gayretlidir, azimlidir. Yerinde durmaz. Gazeteden ayrılır ayrılmaz Divanyolu dergisini çıkarmaya başladı. Yıllardan beri devam eden Divanyolu yazık ki son krize fazla dayanamadı. Artık mevsimlik olarak çıkıyor. Ama benim bildiğim Muammer inatçıdır. İleride şartlar düzeldiğinde dergiye kaldığı yerden mutlaka devam edecek, okurlarının elini asla bırakmayacaktır.
Derginin yayına ara vermesine önce üzüldüm, sonra sevindim. Çünkü Muammer bu sefer uzun zamandır ihmal ettiği kitaplarına dönüyor ve onları yeniden okuyucularına sunuyordu. Ilıkpembe, Bul Beni, Sen İstanbul Olsaydın. Üçü de bir solukta okunabilir. Kitapların kapakları kendisine ait. Divanyolu Yayınları’ndan çıkan “Muammer Erkul Kitaplığı”nın ilk üçünü Eyüpsultan’da dergi fuarında gördüm, edindim ve okumaya başladım. Daha önce de okumuştum, ama bu yeni baskılarını da çok sevdim ve yeniden okuyacağım.
Muammer şiirli dile, akıcı üsluba sahiptir. Eserleri gençlere de hitap eder yetişkinlere de. Eski gazete yazılarından daha pek çok kitap çıkarabilir. Kimbilir belki de on kitaptan oluşan bir serimiz olacak. Muammer beni dostlarına, “edebiyat tarihçisi” olarak tanıtıyor. Öyle ise bu vasfın hakkını bari şu hükümle vereyim: Muammer edebiyatımızda kalıcıdır ve düşündürücü olan bütün yazıları bugün de yarın da okunacak seviyededir. Var olsun. www.muammererkul.com