Muallim ve müellim…
Kabiliyetlerine göre eğitilen insanların dünyaya hâkim olan bir medeniyeti inşa ettiklerini tarihte gördük, gelecekte de görürüz inşallah diyerek bitirmiştik önceki yazımızı. Tarihte kadim medeniyetimizi inşa edenleri yetiştirenler öğretmenelerdi, gelecekte de elbette öğretmenler olacaktır.
Hakkı hak bilip ona riayet etme, batılı da batıl bilip ondan sakınma melekesini kazandıran, toplumu geçmişle donatıp geleceğe taşıyan, beşikten mezara dek kıymetli kılınan en kutsal meslektir öğretmenlik.
Dokunduğu her başı kendi evladının başı gören, okşadığı her saçı çocuğunun saçı bilen, dokunduğu her yüzü kendi yavrusunun teni addeden, geleceği gençlerin omuzlarında bilip onları ona göre şekillendiren kişidir öğretmen.
Zordur öğretmenlik. Yaralı yüreklere bir meltem gibi esmeli, düş kırıklıklarına umutlar olmalı, her daim heyecanını yüreğinde taşımalı öğretmen.
Yusuf gibi kuyularda hayat biriktirmeli, Eyüp gibi yaralara sabretmeli, Yunus gibi balığın karnında Yaradan’ı tespih etmeli öğretmen.
İşi hayat tarzı olmalı öğretmenin, sınıfta hayat, toplumda huzur, ülkede barış, dünyada örnek insan olmalı öğretmen.
Yüce Yaradan’ın Resul’üne ilk emri “oku” fermanını düstur edinmiştir öğretmenler.
“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ilahi sözüyle övülmüştür öğretmenler.
“Allah beni bir muallim olarak göndermiş bulunuyor.” diyerek kitap ve hikmeti öğreten peygamberlerin varisidir onlar.
“Allah’tan kulları içinde en çok korkan” ve hayatları övülmüşler seviyesine çıkarmaya çalışan kişilerdir öğretmenler.
Çocuklarınıza can olur, canan olurlar. Bizim yokluğumuzu hissettirmezler onlara. Cahillik illetini eğitimle tedavi eder, karanlığa ışık, simalarda tebessüm, acılara merhem, hayatlara yön veren, gönüllerde iz bırakan ışık huzmesidir öğretmenler. Memleketin alın yazısını yazan kalem, kutlu yolun yolcularına rehber, gelecek aydınlık yarınları inşa eden mimar, düşlerimizin yegâne kahramanıdır öğretmenler.
Rahmetli Seyyid Ahmet Arvasî 60’lı yıllarda Ağrı’nın Molla Şemdin köyüne ilkokul öğretmeni olarak tayin edilir. Başta muhtar Ömer Bey olmak üzere köyün ileri gelenleri kendisini karşılarlar. Kalacağı eve yerleştirirler. Her türlü ihtiyacı karşılanır. Fakat bir şey dikkatini çeker. Köylüler hitap ederken kelimenin üzerine basa basa “Müellim Bey!” derler. Ahmet Bey “Muallim” kelimesini telaffuzda zorlandıkları için “Müellim” dediklerini düşünür.
Kısa zamanda köylüyle kaynaşır. Köy odalarında ve evlerdeki sohbetlere katılır. Onlarla camiye gider. Düğünlerinde bulunur, bayramlarını kutlar. Köylüden kopuk öğretmen değil, onlardan biri haline gelir. Kendilerine tepeden bakmayan, onlarla oturup kalkan, sevinçlerini paylaşan, dertlerine ortak olan bu genç öğretmeni köylüler bağırlarına basarlar.
İş bu noktaya gelince kendisine söz birliğiyle “Muallim Bey” diye hitap etmeye başlarlar. Bu durum Ahmet Bey’in dikkatinden kaçmaz. Merakını gidermek için muhtara sorar. Muhtar Ömer günlerdir bu sorunun sorulmasını bekliyordur zaten.
Ağır ağır konuşmaya başlar “Evet Muallim Bey! Sana Önceleri ‘Müellim’ dememizin önemli bir sebebi vardı: Bugüne kadar köyümüze gelen öğretmenler hep bizden uzak kaldılar. Bizim dünyamıza giremediler. Onların ayrı dünyaları vardı, bizimle ilgisi olmayan, Avrupa’dan ithal kimseler gibiydiler. İnanç ve yaşayışımıza ters hayat tarzları vardı. Hatta değerlerimizle alay da ediyorlardı. Ne aramıza katılır ne de camimizin yolunu bilirlerdi. Hal böyle olunca bizler çok üzülürdük, müteellim olurduk. Bunun için onlara ‘elem, sıkıntı veren’ mânâsında ‘Müellim’ diyorduk.
Onlar bu kelimenin manasını bilmedikleri için bu hitabımızı telâffuz hatası zannediyorlardı. İlk günler seni de onlardan zannettik. Bunun için ‘Müellim’ dedik. Sonra baktık ki; sen onlara benzemiyorsun, bizden birisin. Bunu anlayınca ‘Müellim’i bırakıp ‘Muallim’ demeye başladık.
Şikâyet değil çözümdür öğretmenlerin işleri. Eleştiri değil hayatı onarmaktır öğretmenlerin gayeleri. Muhalefet değil iktidardır öğretmenler, çünkü her daim toplumun önünde seçilmiş kişilerdir onlar. İnsanları hor görmek değil yüceltmektir hedefleri. Öğrencileri kötülemek değil, onları iyileştirmektir gayeleri.
İşte bu vasıflarla müzeyyen olan, müellim değil muallim olacak öğretmenler kadim medeniyetimizi yeniden ihya edecek öğrencileri yetiştireceklerdir vesselam…