Mona Roza'dan Bir Bankanın Reklamına
Vefa'dayız. Değerli bir ağabeyimiz yanında bir genç arkadaşla sohbet ediyordu. Beni görünce "İşte Sezai beyin sohbetlerinde bulunan bir kardeşimiz daha" dedi. Bu ağabeyimiz, genç arkadaşıyla Sezai Karakoç üstadımızı ziyarete gidecektiler.
Selam kelam muhabbetinden sonra "Sezai beye gidiyorsanız selam söyleyin" dediğimde bu abimiz "Biliyor musun Muazzez Akkaya bir bankanın reklamında oynuyor" dedi. Ağabey "nasıl olur?" dememi beklerken ben ona "Çekil önümden Leyla, Leyla'ma gidiyorum." demiştim. Nedir bu Leyla'nın önümüzden çekilmesi?
Altmış yıl önce yazılan bir "Mona Roza" şiirindeki Muazzez Akkaya, Sezai Karakoç'undu ama şimdi bankanın reklamında oynayan Muazzez Akkaya hala Sezai Karakoç'un "Monarozasına eş değer midir? Hayır. Çünkü şairimiz Leyla'yı sevmiştir Mevlaya ulaşmak için.
Bu durumu şöyle de izah etmek daha doğrudur. Ahmet Hakan, bir köşe yazısında "Muazzez Akkaya Bulundu" haberini duyurunca millet de daha sonra bizim mahalle de Muazzez kimdir sorunsalı ile karşılaştı. Bu sorunsalın sonucu olarak bu gün bir bankanın reklamında oynayan Muazzez Akkaya kimliğiyle aslında "Diriliş Fikri" ve Müslüman düşünce adamları kamuoyu önünde küçük düşürülmek istenmektedir.
Sezai bey, "Müslüman gündemi belirleyen kişidir." demişti bir yazısında. Şimdi ise başkalarının belirlediği gündemi konuşuyoruz. Seksen yaşına gelmiş bir dava adamını, ömrünü tefekküre İslam davasına, İslam birliğine adamış bir zatı şahsi meselelerinin peşinde koşuyormuş gibi göstermek vicdanları sızlatmaz mı?
Bu gün Muazzez Akkaya ve Monaroza peşinde koşanlar, "İslam'ın Dirilişi, Yitik Cennet, Ruhun Dirilişi" gibi kitapları neden ön plana çıkarmıyorlar. Ya da neden "Sürgün Ülkeden Başkentler başkentine" şiirini okumuyorlar, bu şiiri tahlil etmiyorlar.
Sezai Bey anlaşılmayı bekleyen bir insan olarak mı kalacak. Neden kimse onu anlamaya çalışmıyor. Eğer bir dönem Sezai Bey'in kitapları Arapça'ya, Farsça'ya ve İngilizceye çevrilmiş olsaydı. Bu gün Ortadoğu'da kan ve göz yaşı hakim olabilir miydi.?
Bu soruyu samimiyetle soruyorum. Bu gün Tahran'da Sezai Karakoç okumaları yapılsaydı, Şam'da Sezai Karakoç okumaları yapılsaydı aramızdaki suni sınırlar olmayacaktı. Emperyalistlerin oyununa gelmeyecektik ve çocuklarımız mutluluk içinde geleceğe güvenle bakacaktı.
Hani Sezai beye "efendim Suriyeliler Hatay bizimdir, diyor" siz ne diyorsunuz. Kendisi de "olabilir, hatta Diyarbekir, Konya, Ankara da Suriye'nindir. Nasıl ki Halep, Şam, Hama bizim olduğu gibiu2026
Marifet, iltifata tabidir. Bu kıymet, diriliş kıymeti heba edilmemelidir. Sezai Karakoç okumalarının yaygınlaşması aslında geleceğimizin inşası anlamına gelmektedir. Sezai bey magazinleştirilmemeli ve bunu yapanlara fırsat verilmemeli.
Monaroza ile "Diriliş Ekolü" kamufle edilmeye çalışılıyor, aksine bu ekol açığa çıkarılarak gündemde tutulmalıdır. Şahsi hayata ait bir meseleyi bu kadar çok gündeme getirenlerde "Diriliş Düşüncesi"ne yönelik bir gizli düşmanlık okunuyor. Bunların gerçek yüzü ortaya serilmeli. Ana gündem "İslam Birliği" , diğer gündemler bunu perdelemek üzerine kurulmuş suni meselelerden kurtulup asıl meseleye erişmek lazım. Bu konunun konuşulması ve her yerde gündeme gelmesi bir noktada bu konuyu ortaya atanların beklediği bir durum. Bir yerde bunu iyi algılamak lazım. Monaroza bir şiirdir. Yazılma psikolojisi ortadan kalkmıştır. Şu an için şairin asıl gündeminde "Diriliş Ekolü" vardır.
Geçenlerde Kültür Bakanımız Sezai beyi ziyarete gitmişti. İşte Muazzez Akkaya'nın banka reklamında oynaması bu zamana denk geldi. Bu tesadüfi bir durum değildir. Birileri ülkemizin kültür politikasının değişmesini istemiyor galiba. Sezai Karakoç, gençliğimizin kültürel ve ilmi alt yapısını oluşturmada rol-model olacak bir insan. Biz, herhangi bir fesatı, yalanı, dolanı olmayan bir insanı; sadece şair hassasiyetiyle ve Müslüman kimliğiyle meselelere bakan bir insanı kültür hayatımızın değişmez bir parçası olarak görmek istiyoruz.