Modern okullar Kemalizm'in değil, Abdülhamid'in eseridir
‘Osmanlı’da
okuma oranı çok düşüktü’ iddiası bir iftiradır:
Bazı çevreler ‘Osmanlı’da okuma yazma oranı çok düşüktü’ iddiasında bulunuyor. Bu iddia gerçeği yansıtmıyor, tamamen bir iftiradan ibarettir. Osmanlı çiftçi ve asker bir toplumdu. Onun için yüksek öğrenim okuyan nüfus düşüktü. Oysa ki nüfusun çoğu sıbyan mektebine gitmişti, okuma yazması vardı. Osmanlı Devleti’nin tarihini ve özelliklerini bilmeden Osmanlı’da okuma oranı yüzde beşti demek tarihi gerçekleri saptırmaktır.
İslam’ın
ilk emri ‘’Oku’’dur. Bunun için Müslümanlar okumaya büyük önem verdi. Hz. Peygamber
(sav) döneminde Bedir Savaşı’nda alınan esirlerden okuma yazma bilenler
arasında her on Müslüman çocuğuna okuma yazma öğretenler serbest bırakıldı. Hz.
Peygamber (sav) döneminde medreselerin temeli sayılan Suffa kuruldu. Bu
medreseye gidenlere de Ashab-ı Suffa dendi. Dört Halife dönemi ve sonrasında
gelen İslam Devletleri de okumaya, ilme büyük değer verdi. Selçuklu Veziri
Nizamülmülk Bağdat’ta Nizamiye medresesini kurdu. Selçuklular hâkim oldukları
coğrafyada eğitim öğretim merkezi olan medreseleri inşa ettiler.
Osmanlı
eğitime büyük önem verdi
Osmanlı
ise bu medrese sistemini Selçuklulardan miras alarak geliştirdi. İznik’te,
Bursa’da, Edirne’de ve 1453’ten sonra ise İstanbul’da medreseler kurdu. Bu
medreseler dönemin en yüksek dereceli mektepleri idi. Osmanlı eğitim öğretime
büyük önem verdi. Devleti Aliye’de mektebe başlama yaşı 4 yaş, 4 ay, 4 gündür.
Bu çağa gelen çocuk sıbyan mektebine başlıyordu. Hem de Âmin alayı denen büyük
bir törenle… Sıbyan mektepleri Osmanlı topraklarının geniş kısmında her
mahallede, her köyde vardı. Bu mektepler asırlarca devam etti ancak şartların
değişmesi Osmanlı Devleti’ni bu mektepleri yenilemeye yönlendirdi. Bu yeni
düzen mektebin adı İptidai Mektep oldu.
İmparatorluğun her yanına yayıldı.
Bu mektebi başarı ile bitiren talebelere bugünkü manada diplomaya
karşılık gelen Şahadetname adlı bir belge veriliyordu.
Maarifperver
padişahın mektepleri
Sultan
II. Mahmut döneminde bu mekteplerin üzerinde bir mektep kurma fikri hâkim hale
geldi. Maarifperver bir padişah olan II.
Mahmut bu mekteplerin adını kendi koydu. Çocukların sinn-i rüşte yani ergenlik
çağına gelene kadar bu mekteplerde okutulacağı için mektebin adı Rüştiye olarak
verildi. Eğitim-öğretim seviyesi de yüksek bir mektep olan Rüştiyeler,
Osmanlı’nın büyük şehirlerinde yaygınlaşmaya başladı. Tanzimat döneminde maarif
işlerinin modern anlamda gelişmesi için 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi
hazırlandı. Bu nizamname 1876’dan sonra tahta gelen maarifperver bir hükümdar
olan Sultan II. Abdülhamit döneminde uygulama alanı buldu. Daha önce ilköğretim
zorunlu hale getirilmişti. Bu dönemde ise maarif faaliyetleri merkezden taşraya
yayılma gösterdi, eğitim öğretim faaliyetleri İmparatorluğun en ücra köşelerine
kadar götürüldü.
Hepsi
Osmanlı’nın eseri
Bu
dönemde meslek okulları, teknik okullar kuruldu. Çoban mektebinden tutun,
bugünkü meslek liselerinin kökeni olan Sanayi Mekteplerine kadar hepsi II.
Abdülhamit döneminde tesis edildi. Bu dönemde milletin evlatları için onların
kabiliyetlerine göre her türlü eğitim öğretim kurumu mevcuttu. Yine bu dönemde kız
öğretmen okulu olan Darülmuallimat, mühendislik mektebi olan Hendese-i Mülkiye,
Darülfünun adı verilen İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Aşiret
Mektebi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi gibi yüksek mektepler de
kuruldu.
Yalan
tarihe kulak asmayın
Bütün
bunlara rağmen bazı çevreler Osmanlı’yı, Sultan Abdülhamid Han’ı gericilikle, Avrupa’daki
gelişmeleri takip etmemekle itham etmeye devam etti. Osmanlı mümkün mertebe birçok alanda yenilik
yaptı. Abdülhamid Han döneminde eğitim alanında bu kadar faaliyet gerçekleşti. Bu
dönemde orta öğretim kurumu olan Rüştiyelerde talebeler Arapça, Farsça yanında
yabancı dil olarak da Fransızca öğreniyorlardı. Rüştiyedeki öğrenciler hem dini
ilimlerde hem de fenni ilimlerde ihtisas sahibi oluyorlardı. Buradan başarı ile
şahadetname alan yani mezun olanlara hemen devlet dairelerinde memurluk görevi
veriliyordu.
‘Osmanlı’da
okuma oranı düşüktü’ yalanı
Sultan
Abdülhamid döneminde rüştiye mekteplerinin de üstünde İdadi Mektepleri kuruldu.
İdadi mektepleri daha sonra geliştirildi ve modern hale getirildi adına Sultani
dendi. II. Abdülhamid kimi çevreler
tarafından gericilikle itham edildi ancak bu yafta tamamen iftiradır. Aksine; Devr-i
Osmanlı son döneminde eğitim öğretim işlerine en önem verilen ve yaygın hale
gelen dönemdi. Yine bazı çevreler Osmanlı’da okuma yazma oranı çok düşüktü diye
bir iddiada bulunuyor. Bu iddia gerçeği yansıtmamaktadır. Osmanlı çiftçi ve
asker bir toplumdu. Onun için yüksek öğrenim okuyan nüfus çok düşüktür. Oysa ki
nüfusun çoğu sıbyan mektebine gitmiştir, okuma yazması vardı. Osmanlı
Devleti’nin tarihini bilmeden, özelliklerini bilmeden Osmanlı’da okuma oranı
yüzde beşti demek tarihi gerçeklerle bağdaşmamaktadır.
Savaşlarda
büyük kayıplar verdik
Osmanlı
Devleti sürekli savaşan bir devlet idi. Bu yüzden cephelerde çok insan kaybı
yaşıyordu. Okuma yazma oranının düşük olmasının sebeplerinden biri de bu
kayıplardı. Abdülhamid Han döneminde savaşın az olması eğitim seviyesini çok
yükseklere çıkardı. Bu dönemde yetişmiş
eğitimli nüfus kendisini göstermektedir. II. Abdülhamid 1909’da bir müdahale
ile tahttan indirildikten sonra Osmanlı ittihat terakki döneminde önce Trablusgarp,
ardından Balkanlar ve ondan sonra da son savaşı olan I. Dünya Savaşı’na girdi
ve milyonlarca vatan evladını cephelerde şehit verdi. II. Abdülhamid devrinde
yetişmiş eğitimli ve donanımlı nesil cephelerde şehit oldu.
Osmanlı son döneminin bu hazin görüntüsü
bazılarının dedikleri gibi Sultan 2. Abdülhamit hanın eseri değil onu tahttan
indirip 9 senede koca imparatorluğu hiç eden İttihatçıların eseridir.
Osmanlı
Devleti’nin savaşı kaybetmesinin ardından imzalanan mütareke ile Anadolu
toprakları işgal edilmeye başlandı. İşgallere karşı milletimiz istiklal
mücadelesine girdi. İşte Birinci Dünya
Savaşında cephelerde kumandanlık edenler de İstiklal savaşına komuta edenler de
II. Abdülhamid dönemi okullarından mezundurlar. Elhasıl Osmanlı’da son dönemde
okuma yazma oranının düşük olmasının sebebi devletin uzun yıllar boyunca savaş
yaşaması okuyan nüfusunun bu savaşlarda şehit olmasıdır. Birinci Dünya
Savaşında Çanakkale cephesinde İstanbul üniversitesi öğrencileri ve Anadolu’da
birçok lisenin talebeleri şehit oldu.
Cumhuriyet Türkiye’sinin en büyük problemi kuruluş yıllarında yetişmiş
nesilden mahrum kalmasıdır. Bunun sebebi bahsettiğim savaşlardır.
Birilerinin
dediği gibi bir ülkenin gelişmişlik düzeyi okuma yazma oranının yüksek olmasıyla
değil okuyan insanların çok olmasıyla ölçülür. Gelişmekte olan ülkeler arasında
olan Türkiye’de okuma yazma oranı yüzde 95’in üzerine çıksa da kitap okuma
oranımız çok düşüktür. Hal böyle olunca okuma yazma oranı konusunda Osmanlı’yı
eleştirenlerin eleştirilerinin haksız durumda olduğu gün gibi aşikardır. Madem
okuma yazma oranımız yüzde 95 neden çok az kitap okuyan bir toplumuz? Bu
sorunun cevabını bulmalı ve kitap okuma oranımızı yükseltmeliyiz.