MODERN DÜNYADA KERBELA MESAJININ ANLAMI
Muharrem ayının 10. günü, Müslüman zihninde herhangi bir gün değildir. 10 Muharrem, Hz. Hüseyin ve ailesinin Kerbela’da maruz kaldıkları büyük katliamın tarihidir. Kerbela, Müslümanların tarihinde hiç unutulamayan ve aşılamayan derin bir travmayı temsil etmektedir. Kerbela’da yaşanan büyük insani faciadan sonra Müslüman dünyanın derlenmeyi ve dirilmeyi gerçekleştirmekte başarılı olduğunu söyleyemeyiz.
İslam ve insanlık değerlerinin temsilcisi Hz. Hüseyin ve ailesi, Kerbela’da iktidarı ve serveti zorbalıkla gasp eden Yezit rejimi güçleri tarafından hunharca katledilmişlerdir. Yezit rejimi, Tevhit, adalet, selamet ve hürriyet değerlerinin tamamına savaş açan hegemonik bir gücü temsil etmektedir. Hz. Hüseyin, Rahmet Peygamberi’nin insanlığa ulaştırdığı Tevhit, adalet ve barış değerlerinin iktidar tarafından araçsallaştırılarak sömürü enstrümanlarına dönüşmemesi için yollara düşmüştür. Hz. Hüseyin, uyutulan toplumu uyarmak ve uyandırmak için Kufe’ye doğru yola çıkmıştır. Hz. Hüseyin, ümmetin zorba bir gücün tahakkümüne girmesi halinde, ümmetin maneviyatını, hürriyetini, izzetini, aklını ve selametini kaybedeceğinin farkındaydı. Hz. Hüseyin, ümmetin izzetini, maneviyatını ve barışını kurtarmak için çabalamıştır. Hüseyin’in, zorba ve azgın bir düzenin ümmeti ve insanlığı esir alma girişimine karşı gerçekleştirmek istediği düşünce ve aksiyon, Kerbela çöllerinde vahşetle yok edilmek istenmiştir. Hz. Hüseyin’in temsil ettiği İslami ve insani değerler 1300 yıldır asla yok edilememiştir. Kerbela, bugün de Müslümanların ve insanlığın en çok ihtiyaç duyduğu değerleri hatırlatan derin bir tecrübenin adıdır.
Kerbela faciası konusunda 1300 yıldır yaşanan yapısal yanılgı, 10 Muharremin matem günü olarak kurumsallaştırılmasıdır. Kerbela faciası, bir matem günü değildir. Kerbela faciası, varoluşsal düzeyde büyük bir dirilişe ve uyanışa sebep verecek derin bir kavrayış ve anlayış geliştirmemiz gereken bir olaydır. Kerbela faciası, bireysel, toplumsal ve küresel ölçeklerde varoluşumuzu sürekli olarak yenilemenin ve kendimize olan bakışımızı tazelemenin gerekliliğinin zorunlu bir ihtiyaç olduğunu bize hatırlatan ve fark ettiren derin bir tarihi olaydır.
Modern dönem, ölümün unutulduğu ve öldürmenin sıradanlaştığı bir çağ olarak bilinmektedir. Ölüm acısının ve öldürme vahşetinin korkunçluğu, günümüzde geçici ve sıradan hale getirilmiştir. Kerbela’da Hüseyin ve ailesine karşı işlenen korkunç vahşet ve soykırım, 1300 yıldır insanlığın aklında, vicdanında ve ruhunda unutulmamıştır. Kerbela acısı, insanlığın kadim acısıdır. Kerbela’da insani olan herkese ve her şeye karşı korkunç bir soykırım gerçekleştirildiği için, insanlık Kerbela’yı unutmamaktadır. Kerbela, insanlığın fıtri değerlerini yozlaştırmak ve yok etmek için zorbaca politikalar uygulayan ve operasyonlar düzenleyen hiçbir gücün unutulmayacağını, şer güçlerin insanlığın zaman ve mekan üstü fıtri vicdanında mahkum edileceğini ortaya koymaktadır.
Hz. Hüseyin ve ailesinin insanlık adına Kerbela’da ortaya koydukları duruş ve direniş, Kerbela’yı bir facia mekanı olmaktan çıkarmıştır. Kerbela, zulme karşı adaletin, istibdada karşı özgürlüğün, kibre karşı tevazuunun, vahşete karşı medeniyetin, cehalete karşı hikmetin ortaya konduğu gerçek bir insani tecrübedir. Vahşetin ve istibdadın azgınlıkta sınır tanımazlığına karşı insani değerlerde sabırla ve fedakarca direnme şeklinde fıtri bir duruş ortaya koymanın mümkün olduğunu Kerbela, bize öğretmektedir. Reel politik adına İslam’ı, imanı, Tevhid’i, adaleti, özgürlüğü ve izzeti çiğnetmenin ve yozlaştırmanın yol olmadığını, sahih olan reel politik duruşun ahlaki ve insani olanda direnmek olduğunu Kerbela gerçekliği göstermektedir. Kerbela, vahşet ve istibdat karşısında ahlaki ve insani olandan vazgeçmemenin tek yol olduğu mesajını insanlığa vermektedir.
Kerbela faciasını insanlık için kalıcı bir mesaj ve duruş haline getiren Hz. Hüseyin ve Hz. Zeynep’tir. Hz. Hüseyin, iktidar gücüyle insanlığı köleleştirmek isteyen bir zihniyete ve yapıya karşı İslam ve insanlık adına ayağa kalkıyordu. Kerbela faciasından sonra Kerbela mesajının sözcülüğünü yapan Hz. Zeynep, Yezit ve düzeninin zilletinin, yozlaşmışlığının ve düşüklüğünün güçle, gösterişle ve zorbalıkla örtülemeyeceğini ümmete anlatmıştır. Kerbela mesajı, Rahmet Peygamberi’nin mesajını idrak etmenin Hüseyni ve Zeynebi duruşa birlikte sahip olmakla mümkün olacağını kapsamaktadır. Kerbela sahrasını insanlık değerlerinin sahnesi haline getiren Hüseyin ve Zeynep, Yezid’i saltanata mahkum olmuş bir şer kaynağı olmaya hapsetmişlerdir.
Hz. Hüseyin, İslam’ın insanlığa olan Tevhid ve adalet mesajının yok olmaması için Kerbela çöllerinde muhasara altına alınmış ve ailesiyle birlikte vahşice katledilmiştir. Hz. Zeynep, Kerbela vahşetinden sonra adaleti, ahlakı ve hukuku savunmaya devam etmiştir. İslam ve insanlık üzerinde Ümeyyeoğulları gibi bir ailenin veya zümrenin zorbalık yoluyla hakimiyet kuramayacağını, bütün insanların onurlarıyla özgürce yaşama hakları olduğunu savunan Hüseyin ve Zeynep, Yezit düzeninin yolsuzluklarına, çürümüşlüklerine ve hukuksuzluklarına karşı çıkmışlardır. Kerbela mesajı, hepimizi sahih ve sahici anlamda Hüseyin ve Zeyneb’in yanında yer almayı, bütün varoluşumuzla Yezid’den uzak kalmayı kapsamaktadır.