Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

MODERN DÜNYADA AHDE VEFA

Kişinin, sevgisinde, dostluğunda, imanında, umudunda ve sadakatinde sebat etmesi anlamına gelen vefa, insanın duygu, düşünce ve davranış halini bütün olarak kapsayan ahlaki ve fıtri bir haslettir.

İslam, ahde vefa göstermeyi insan ve mümin olmanın en önemli hasleti olarak konumlandırmaktadır. Ahde vefa hasletinin yokluğu, olgun ahlaklı insan ve mü’min olunamayacağı anlamına gelmektedir. Bu dünya, insan için bir imtihan yeridir. Bu dünyayı insan için imtihan yeri kılan husus, insanın ruhlar aleminde sadece Allah’ı Rab olarak kabul edeceğine dair verdiği misakın korunup korunmayacağı meselesidir (Kur’an, Araf:172). Allah’ı sadece Rab olarak kabul etme ahdinin gereğinin yerine getirilip getirilmemesi, insanı mümin veya kafir yapmaktadır. İnsanın, ahlaklı mümin olarak dünya hayatını yaşaması ve ahiret saadetini kazanması, Kâlû Bela’da verdiği ahde vefa gösterip göstermemesine bağlıdır. Allah, hiçbir mahlukattan ahde vefa göstermelerini beklememektedir. Allah’ın Kâlû Bela’da verilen ahde vefa göstermesini beklediği tek varlık insandır. Ahde vefa, cansız, iradesiz ve akıldan yoksun varlıklardan ve nesnelerden beklenecek bir erdem değildir. Akıl, onur ve özgürlük sahibi insana ahde vefa göstermek yakışmaktadır. Ahde vefa göstermek, kişinin kendisini aklen ve kalben inşa etmesi, kalp dünyasını sevgiyle, sadakatle, empatiyle ve insan severlikle ve ubûdiyyetle doldurması anlamına gelmektedir.

Allah’a vermiş olduğumuz sadece O’nu Rab olarak tanıma ahdimize sadakat göstermenin yolu, O’nun insanlığa hidayet, rahmet ve şifa kaynağı olarak yolladığı Kur’an-ı Kerime uygun ahlaklı bir hayat yaşamaktan geçmektedir. Akıl ve düşünce ile Kur’an’ı anlamak ve Kur’an’ın hidayet paradigmasına uygun bir hayat sürmek, Allah’a vermiş olduğumuz ahlaklı mümin olma ahdimizin uygulanmaya konulması demektir. Allah’a kul olma ahdini en kâmil bir şekilde yerine getiren model, Rahmet Peygamberi’dir. Allah, Rahmet Peygamberi’nin, “insanlık için güzel bir örnek olduğu”nu bize bildirmektedir (Kur’an, Ahzab:21). Rahmet Peygamberi, ahde vefayı, dinin olmazsa olmazı olarak nitelemiştir. Rahmet peygamberinin güzel örnekliğini esas almak, sahih anlamda ubûdiyyet vazifesini yerine getirmemiz için temel bir gerekliliktir. Ahlak, iman ve ibadet alanlarında Rahmet Peygamberi’nin güzel örnekliğini takip etmemek, ahdin radikal bir şekilde bozulmasının yolunu açmaktadır.

Vefanın yurdu kalptir. Vefa hasletinin gönüllere yerleştirilmesi, gönlümüzün bütün insanlara ve varlıklara açılması anlamına gelmektedir. Bütün insanlığı ve mahlukatı kendisine akraba gören, vefa gösterip onlara gönlünde yer açan kişi, sahih anlamda insanlıkla ve varlıkla ilişki kurmayı başarmaktadır. Yunus Emre’nin “Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü” fikri, Allah’a vefa göstermenin, O’nun yarattığı mahlukata vefa göstermeyi gerekli kıldığını özlü bir şekilde ifade etmektedir. Yunus Emre’nin “72 millete aynı gözle bakmayan, halka müderris olsa hakka asidir” ahlaki anlamda olgunlaşmış insan olmanın asli ölçütünün evrensel fıtri vefa olduğunu ifade etmesi, Yaradan’a ve yaratılana vefa göstermenin birbirinden koparılamayacağı anlamına gelmektedir.

Allah’a vermiş olduğumuz, sadece O’nu Rab olarak tanımak şeklindeki ahdimize vefa ve sadakat göstermek, Allah’ın yarattığı mahlukata vefa duygularıyla yaklaşmak, insanın Allah’ın dünyasında bir yer edinmesini sağlamaktadır. Allah’ın gönlüne girebilmemiz için, O’nunla yapmış olduğumuz misaka uymamız lazımdır. Ahde vefa, insanı Allah’a ve insanlara yakın kılmakta, vefakâr insanlar Allah’ın nimetlerinden verimli bir şekilde istifade etme imkanlarına kavuşmaktadırlar. Dünyanın cazibesi, insanı Allah’tan uzaklaştırabilmektedir. Dünyevi servet, şehvet ve şöhretin peşinde koşma sonucu Allah’tan gafil olabilen insan, Allah’a yabancılaşabilmekte ve uzaklaşabilmektedir. Ahde vefa, bütün hayatımızda Allah’ın asli gaye olmasını gerektirmektedir. Dünyevi nitelikte hiçbir şey veya kimse, Allah’ın yerine asli amaç olarak ikame edilemez. Sadece Allah’a kul olma ve yeryüzünde O’na iman eden müminler olarak yaşama şeklinde bir ahdimiz olmasına rağmen, Allah’ın dışında sahte ve yapay şeylerle meşgul olmakla hayatımızı geçirmek, ahde vefa haliyle bağdaşmayan akıl ve ahlak dışı bir durumdur. Bu dünyada gerçekleşmesi için sürekli olarak çabalamamız gereken en önemli amacımız, işimiz ve sorumluluğumuz, Allah’a ve yaratılanlara karşı vefakâr insanlar olmaya çalışmaktır.