Modern çağın vebası; koronavirüs!
Daha önce de defaatle yinelemişliğim bulunur. Herkesin her şeyi bu kadar iyi bildiği bir dünyada ben cehalete talibim ve gerçekten çok az şey biliyorum. Kendi çapımda uzmanlık alanımla ilgili iddia sahibi olabilirim belki ama her şeyi bilme iddiasından kesinlikle beriyim!
Piyasadaki her konuda uzman kişiler kendilerini her yeni gündemin değişmez uzmanları olarak sabitlemeyi nasıl başarırlar veya bunun bir okulu vardır da biz mi bilmeyiz?
Dünün savunma sanayi, Ortadoğu, bilim ve teknoloji uzmanlar şimdinin koronavirüs uzmanlarına dönüştü ve bizleri aydınlatmaya devam ediyorlar! Koronavirüsten sonra dünyayı vuracak en büyük felaket bu uzmanlarımızı tehdit edecek bir durum olabilir mazallah!
İşte eksik olmasınlar, bu uzmanlarımız sayesinde yine yeterince bilgi sahibi olabildik, aydınlandık, arka plan okumaları ile küresel oyunları öğrendik! Her yeni konuda bu kadar donanımlı olmalarının ışığı gözlerimizi kapatmasa belki daha çok faydalanacaktık ama bu da bizim eksikliğimiz(!)
Gelgelelim bizim acizane vatandaş olarak edindiğimiz tecrübelere… İnanmak, insana verilmiş en büyük güç! Yaratıcıya, ahirete, ölümden sonra hayata, dünyanın geçiciliği ve imtihan yeri olmasına, kadere iman ve inanç, insanı yaşam boyunca güçlü ve dik tutun en önemli kaynak!
Kader olarak yaşayacağımız şeylerin takdir edilmişliğiyle birlikte tedbiri elden bırakmamak sonra tüm evrenin sahibi olana teslim olmaktan daha rahatlatıcı, güven verici bir duygu olabilir mi?
İnsan dediğimiz varlığın evren üzerinde bir zerre kadar yer kaplamışlığı dahi bulunmazken kendisini evren zannetme vehmine karşılık yaşadığı çaresizlik ve acziyet duygusunu hangi güç toparlayıp güven ile birlikte teslimiyet duygusuyla çevreleyebilir?
Nitekim en fazla da inanmayanların, hayatı dünya ile sınırlı tutanların korkup endişeye kapılması -moda tabirle- makarna stokçularına dönüşmeleri işte modern çağın inanmayan insan yalnızlık ve kimsesizliğinin en somut ve güncel bir yansıması olmuştur.
Makarna stokçusu ifademiz yanlış anlaşılmasın. Bizlere hep önce tedbir sonra tevekkülü öneren, insani tüm korunma yollarını kullandıktan sonra en büyük olana sığınmayı tavsiye eden bir inancın müntesipleri olarak bir kenara çekilip beklemeyi ya da korunma sistemlerini göz ardı etmekten bahsetmiyoruz!
Makul çerçevede ihtiyaçların temini, temizlik/izolayon gibi kişisel hijyen ve korunma yollarını uyguladıktan sonra dehşete kapılmadan tevekküle sığınmak, dindar bir insanın önündeki en açık rehber…
Ayrıca zorunlu izolasyonu bir tür tatil, dinlenme, okuma günlerine çevirerek hayatın yoğunluğu içerisinde eksik bırakmak zorunda kaldığımız noktaları tamamlayabiliriz. Kendi adıma, tek bir gün evde kalmanın bile yorgun bedenimin uzun zamandır ihtiyacı olan dinlenme açısından nasıl ilaç gibi geldiğini tecrübe etmiş oldum. Ayrıca bunun, sosyal hayatın yoğunluğu sebebiyle aylardır tek kelime yazamadığım ikinci master tezime odaklanma fırsatı doğurduğunun da farkındayım! Yani sözün özü, krizi kişisel kazanıma dönüştürmeye çalışalım diye düşünüyorum.
Kazanım demişken aileden bahsetmeden geçmek olmaz tabii ki! Bunun birlikte daha fazla vakit geçireceğimiz ailemizle bağlarımızı güçlendirmek, sevgimizi hissettirmek, bizim için ne kadar önemli ve değerli olduklarını hatırlatmak için güzel bir ortam olmadığını kim söyleyebilir? Dünya üzerine çöken kabustan güzel bir rüya ile uyanmaya çalışmanın tam zamanı vesselam, Allah’a emanet olun…
Twitter.com/sabihadogann