Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2960.12
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Temmuz 2022

Mockingbird (Alaycı Kuş) operasyonu devam ediyor

1948'de, CIA tarafından ana akım medyaya yönelik bir operasyon başlatıldı. Soğuk savaş döneminde Sovyetler karşıtı bir proje olarak hayata geçirilen bu projenin adı; Alaycı Kuş Operasyonu’dur.

CIA, bu girişim için yılda 1 milyar dolar (toplam bütçesinin yaklaşık üçte biri) harcadı. Anlayacağınız CIA adına cephe açmak için binlerce gazeteciye rüşvet verildi. Biz buna satın alındı diyelim.

İlk elde işe alınanlar, CBS News, Time, Life, Newsweek ve New York Times’den Hollywood'un Paramount Stüdyolarına kadar uzanıyor.

1953'ten sonra projeyi CIA şefi Allen W. Dulles yönetti. Hani şu; “Hedef insan zihnindeki savaşı kazanmaktır. Zihin yıkama ile ideolojisini ve inancını değiştirmek ve gerekirse bir Mançurya Kobayı yaratmaktır” diyen şahıs.

Bu zamana kadar Alaycı Kuş Operasyonu 25 gazete ve haber ajansı üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Bu organizasyonları William Paley (CBS), Henry Luce ( Time Magazine ve Life Magazine ), Arthur Hays Sulzberger ( New York Times ), Helen Rogers Reid ( New York Herald Tribune ), Dorothy Schiff ( New York Post ) ve Alfred Friendly (Washington Post'un genel yayın yönetmeni) yönetiyordu.

1976'da Senatör Frank Church'ün CIA hakkındaki soruşturması, CIA’nın medyadaki yolsuzluğunu ortaya çıkarmıştı. Yani deşifre oldular.

Alaycı Kuş Operasyonu daha sonra uluslararası medya organlarına da yayıldı. Ve bunun hala devam ettiğini düşünüyorum.

Soğuk Savaş sırasında, bir CIA-NATO propagandası olan komünist ideolojileri karalama yöntemi bugün yerini, teknokratik bir ekonomik sisteme dayalı Büyük Sıfırlama'ya bıraktı.

Son yıllarda hemen her ülkenin büyük medya kuruluşları ve gazetecilerinin, haber spikerlerinin, moderatörlerin büyük çoğunluğu üç-dört küresel haber kuruluşunun bildirdiklerini papağan gibi tekrar etmesi gibi tuhaflıkla karşı karşıyayız.

Esasen medyayı propaganda amacıyla kullanan tek istihbarat teşkilatı CIA değildir. Diğer ülkelerin istihbarat servisleri de aynı şeyi yapıyor.

Örneğin sızan belgelerden anlaşılıyor ki, Reuters ve BBC News'e, İngiliz Dışişleri Bakanlığı tarafından Rusya'nın komşuları üzerindeki kontrolünü zayıflatmayı amaçlayan gizli bir propaganda programını ilerletmek için milyonlarca dolarlık sözleşmeler verildiğini ortaya koyuyor.

Şu anda tanık olduğumuz şey, dünya istihbarat teşkilatlarının çoğunun medyayı aynı yöne yönlendirmesidir.

“Biden'ın Hakikat Bakanlığı şefi' lakabıyla anılan Dezenformasyon Denetleme Kurulu Başkanı Nina Jankowicz, bir toplantıda, Twitter'da neyin gerçeğe uygun olduğu, neyin olmadığını ilan etme sorumluluğunu sadece teyitli kullanıcıların üstlenmesi gerektiğini savunmuştu.”

Ukrayna krizinde, zihin bulanıklığına yol açabilecek korkunç bir algı operasyonu yürütüldü. Ana akım anlatıya karşı çıkan bilim adamları, akademisyenler ve yazarlar da hedefe konuldu.

Hatırlayınız, Putin ile Stalin’in fotoğrafları yan yana konularak Putin’in ne denli diktatör olduğu algısı işlenmişti. İnanmayan CNN Türk’ün, Habertürk’ün ve daha birçok kanalın geçmiş programlarına bakabilir.

“Komplo teorisi" teriminin bile CIA tarafından 1967'de John F. Kennedy suikastının resmi boyutunu sorgulayan ve suikastçısı Lee Harvey Oswald'ın tek başına hareket ettiğinden şüphe edenleri diskalifiye etmek için ortaya çıkarıldığı düşünülüyor.

Zira Oliver Stone, Kennedy suikastının arkasında CIA'nın olduğuna dair güvenilir kanıtlar sunmuştu.

Bugün de NATO’nun Ukrayna üzerinden Rusya’nın bağımsızlığını tehdit etmesi gerçeğini haykıranlar ötekileştirildi, dışlandı ve komplocu ilan edildi.

Dolayısıyla, birini “komplo teorisyeni” olarak etiketlemek, gerçeği saf ve basit bir şekilde susturmayı amaçlayan bir strateji olarak karşımıza çıkıyor.

Oysa gerçek, ana akım medyanın NATO-CIA tarafından kontrol edilmesidir. Bu sebeple hakikati tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarabilecek cesarette bağımsız, tarafsız ve güçlü medya organlarına ihtiyaç vardır.