Mizahi bir roman: "Eyvah Cumhurbaşkanı oldum"
Her ne kadar Gazze’de yaşanan vahşi soykırımın ve Doğu Türkistan’da yaşanan zulmün gölgesinde yüreğimiz buruk olarak idrak etsek de bayram sonrası ilk yazımız olması hasebiyle okurlarımızın geçmiş Ramazan Bayramlarını tebrik ile yazımıza başlayalım.
Malumunuz itirazları, tartışmaları ve kritikleri devam etse de bir seçim daha bitti. Siyasiler kendilerini yeni bir seçime hazırlayadursunlar biz de bu yazımızda Muhammed Işık ve Abdurrahim Zararsız’ın ortaklaşa yazdıkları “Eyvah Cumhurbaşkanı Oldum” isimli romanı tanıtmaya çalışacağız.
Kasım 2023 tarihinde KDY yayınlarından çıkan 120 sayfa hacmindeki bu romanı maalesef Gazze’de yaşanan dünya tarihinin en acımasız, en şerefsiz, en vahşi soykırımı hakkında yazdığımız yazılar nedeniyle bayağı bir erteledik. Sonunda seçimlerden sonraki ilk yazımız olsun diye kararlaştırdık. Aslında romanı daha çıkmadan evvel okumuş son şeklini almasında fikir beyanında bulunmuş ve bir an önce basılması için yazarlarımızı teşvik etmiştim.
Romanı ilginç kılan şey en başta iki güzel insanın bu romanı birlikte yazmalarıdır. Yakından tanımakla kendimi şanslı addetmekle birlikte gönül birliktelikleri olsa da yine de olaylara bakışları ve yorumlamaları farklı olan iki kişinin böyle ustalıklı bir eser vücuda getirmeleri bence her türü takdirin üzerindedir. Bu yüzden iki yazarımızı da tebrik ediyorum.
Kitap mizahi bir roman olmasına rağmen mizah unsurları kurgulanırken çok hassas davranılmış ve hadiseler her türlü yanlış anlaşılmaya mahal verilemeyecek şekilde titizliğe riayet edilmiş. Güldürürken düşündürmeyi de ihmal etmeyen roman okundukça gerçekten de ustalık ve maharet ürünü olduğunu okuyucuya hissettiriyor.
Romanın tanıtım bülteninde de belirtildiği gibi çoğu zaman devlet yönetimini kolaymış zannederek zaman zaman “ah ben olsaydım şimdi orada şöyle yapardım, böyle yapardım” diyenlere ders niteliğinde... Nitekim romanın başkahramanı Fikri Sapaksız da bir diyaloğunda “Memuriyetim boyunca ‘Ah ulan! … ben olacaktım ki.’ kalıbı ile başlayan binlerce cümle kurdum. Aha da oldum. Ne halt edeceğim ben şimdi?” diyerek bu söylemini nasıl eyleme dönüştüreceğini sorguluyor.
Roman, Fikri Sapaksız ile arkadaşları Hayati Bahtsız ve Burhan Bayat üçlüsü arasında kurgulanmış. Bu üçlünün en büyük özellikleri ezik tipler olmaları… Roman kahramanları kendi ezikliklerini şu satırlarla ifşa ediyorlar.
“Henüz toprakla belenirken başladı bizim kuşağın trajikomik hikâyesi. Kundağımız ayak bileklerimize yakın yerden sıkıca düğümlendiyse dışbükey, diz kapağımıza yakın yerden sıktırıldıysa iç bükey parantez bacaklara sahip olduk zamanla. Ağzına kauçuk emzik takılan boyumuz kadar ispirto şişesinden süt içerek emeklemeye, küllükte kafamızdan aşağı kül öğüterek yürümeye başladık.”
Romanda bizim ezikler sosyal durumlarını kendi iç dünyalarında yaşamak yerine kendileri gibi ezik yaşayanlarla birleşmek ve seslerini duyurabilmek için kısa adı TEP olan Türkiye Ezikler Partisi isminde bir parti kurarlar. Partinin Genel Başkanlığını Hayati Bahtsız, Tanıtım Medya ve ARGE Başkanlığını Burhan Bayat, Parti Sözcülüğünü de Avni Avadancı üstlenir.
Parti’nin logosu da hayli ilginçtir. Logo tasarımında toplam altı adet gri beyaz dikey çizginin üstüne yine gri beyaz iki adet yatay çizgi çekilerek bir kare oluşturulmuş, tam ortasına kırmızı TEP kısaltması yerleştirilmiştir. Amblem bu hali ile Gaffur pijamasının cebini andırmaktadır.
Parti halk nezdinde umulanın üzerinde ilgi görünce gırgırına ve hiçbir iddiası olmadan Cumhurbaşkanlığı seçimine katılır. Partinin adayı da Fikri Sapaksız’dır. Seçim müziği olarak Barış Manço'dan “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” ve Ferdi Tayfur’dan “Ekmek Parası” şarkılarının seçilmesi de olaya ayrı bir renk katar. Seçim sürecinde seçilmemek için yaptıkları her şey aksi gibi oylarını artırır ve sonuçta hiç ummadıkları halde seçimi kazanırlar.
Fikri Sapaksız cumhurbaşkanı olunca işler değişir. Eylem ve söylemler arasında zıtlıklar yaşanmaya başlar. Sapaksız’ın aile hayatındaki dengeler bozulur, arkadaş çevresi ile anlaşmazlığa düşer. Hatta Fikri Sapaksız, eşi Melahat Hanım’ın üzerine Cemile Hanım’ı kuma olarak alır.
Romanda güncel ve tartışmalı konular olan Kırsaçlılar, LGBT, İstanbul Sözleşmesi gibi birçok konuya da el atılır. Yine günümüzde halen çözüm bekleyen birçok soruna basit ama anlaşılır çözüm önerileri de sunulur.
Romanı çok fazla detaya girmeden bu şekilde özetledikten sonra son olarak hayal ile gerçek arasında yaşanan hadiselerin sürpriz bir final ile son bulduğunu da belirterek bu bahsi kapatalım.
“Eyvah Cumhurbaşkanı Oldum” bence okuduğunuzda pişman olmayacağınız, sizi güldürecek ve ayrıca gülerken düşündürecek bir romandır. Tabi ne kadar komik derseniz, roman komik olmasına komik ama İran’ın İsrail’e “mış gibi” yaptığı misilleme trajikomedisi ile mukayese ettiğinizde aynı şeyi söylemek mümkün değil diyorum. Ama siz bence takılmayın bu mevzua… Gündemin sıkıcılığından, gerginliğinden bir an sıyrılmak istiyorsanız bu kitap size iyi gelecektir. Şimdiden iyi okumalar diliyor, her iki yazarımızı da tebrik ediyorum.