Mizah Zalim midir?
Nerede, ne zaman bilmiyorum George Bernard Shaw “Mizahla söylediğimi ciddiyetle söyleseydim beni öldürürlerdi” dediğinde ‘Ben orada değildim’.
1856’da İrlanda’da doğan, altmıştan fazla oyun yazan, sosyalizm ve kadın hakları savunucusu, ağzına hiç içki koymadığı söylenilen Shaw’a, 1925 senesinde Nobel Edebiyat Ödülü, 1938 de Oscar ödülü verilmiş. İngiltere’de ağaç budarken düşüp öldüğünde 94 yaşındaymış.
Mevzuya balıklama daldık. Söylenilen her sözü duymamız gerekmiyor? Böyle bir iddiamız yok. ‘Ne yazayım?’ diye düşünürken ABD de yaşanılan gelişmelerden bahsedecektim ki dış politika ile ilgili bilgilerimin sığ kaldığını düşünerek vaz geçtim. Masaüstü bilgisayarım olmadığından her zaman olduğu üzere laptopumun tuşları aklımdan evvel gidip mizah damarımızı kabarttı.
Daha önce birçok yerde mizahın zalim ama lazım olduğunu ifade etmiştim. Lazımlığı üzerinde tartışılabilir, konuşulabilir hatta birbirimizi farklılıktan ötürü kırıp dökebiliriz. Bu konuda konuşulanları, yazılanları araştırmacı gözüyle incelemiş bir kardeşiniz olarak konuyu ‘Derin Tarih’ e havale etmeksizin derinleştirecek olursak; “ Mizah zalimdir, lakin lazımdır” diyerek tartışmaya nokta koymak istiyorum.
Zalimliği yapanadır.
Akaidi meselelerde çok dikkatli olmak gerektiğini küçük yaşlarda
öğrendiğimizden iman ve itikat mevzularında tabirimiz caiz ise ip cambazı gibi
olmamız gerektiğini hayatımız boyunca düstur edindik. Konuyu uzmanları ile
istişare edip dünyamızı mamur edeceğiz diye gerçek âlemi es geçemezdik. Öyle de
yaptık… Yani mizahla iştigal ederken hem kendi düşüncemizi berrak tutma
gayretimiz, hem de bizi izleyenleri düşünerek adım atmaya gayret göstermiş
olduk.
Zor bir iş olduğunu biliyorum… Ama birilerinin bunu yapmasının elzem olduğu konusunda ilmine güvenerek görüştüğüm zat-ı muhteremlere şükran duygumu belirtmek isterim.
Mizah, doğduğu ülke ve insanları hakkında pek çok şey anlatır bize. Fıkralar, karikatürler, eğlenceli hikâyeler üzerinden bir ülkeyi tanımak mümkün olabilir. Köklü ve zengin kültürümüzde mizahın önemli bir yeri vardır. Nesillerdir dilden dile anlatılan Nasreddin Hoca fıkralarında olduğu gibi halkımız ince ve kıvrak zekâsıyla nice mizah ürünü ortaya koymuştur.
Şu bir gerçektir ki,
mizahla iç içe bir toplumda gülümseyen yüzler ve hoşgörü vardır. Bir düşünceyi
ifade ederken mizaha başvurmak hem anlatımı güçlendirir hem de söylenenlerin
etkili ve akılda kalıcı olmasını sağlar. Siyasi tarihimize baktığımızda siyasetçilerin
de konuşmalarında zaman zaman mizaha başvurduğunu görürüz. Bazen bir mitingde
halka hitap ederken bazen TBMM kürsüsünde
konuşma yaparken esprili cümleler kurup, gündemdeki konulara uygun düşecek
fıkralarla anlatımını güçlendiren siyasetçilerimiz olmuştur. En sert
tartışmaların yapıldığı zamanlarda dahi mizahî bir üslup kullanıldığı anda
ortamdaki gerginliğin yumuşadığını görmüşüzdür.
Mizah ve siyaset söz
konusu olduğunda siyasi karikatürlerle de sıkça karşılaşırız. Köklü bir geçmişe
sahip karikatür sanatı, kendine has anlatımıyla ilgi görmekte ve geniş
kitlelere ulaşmaktadır. Karikatürcülerin ele aldığı başlıca konulardan biri
siyasettir. Ülkemizde siyasi mizah üzerine çıkarılmış çok dergi bulunmaktadır.
Son yıllarda
teknolojik gelişmelere paralel olarak (burada
paralel kelimesinden öküz altında buzağı aramaya kalkışılmamasını istirham
ederim) mizahî yazanlar, karikatür çizerleri de internet üzerinden
çalışmalarını daha geniş kitlelerle buluşuyorlar.
Diğer konularda olduğu gibi adına ‘Z’ dedikleri yeni yetmelerin algısı, öğrenmesi ve anlaması bizim kuşaktan farklı bir hâl aldı. Onları anlamamaya başladığımızı buradan itiraf etmenin zamanı geldi geçti diyelim. Attıkları kısa mesajlarda veya emoji dedikleri o minik ama anlam yüklü resimlerle birbirleriyle iletişim kuranların sözlüğü de çıkacak gibi.
Sanırım ‘Sözlükoj” veya benzeri bir isimle pek yakında literatürümüzde yerini aldığında bizler mizahın lazımlığından çok zalimliği üzerine bile konuşamayacağız gibi. Ne dersiniz?