Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.89
Gram Altın
2443.94
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Ocak 2021

Mısır Ordusunun Cv'si ve Kara Propaganda.

2020 yılının en popüler haber konularından biri de, dünya basınının Mısır ordusunu pohpohlayarak bölgede suni bir korkuluk yaratmak istemesi oldu.

Türk ordusunun Libya’da görev süresinin uzatılması, Libya’nın doğusundaki isyancı Hafterin Türk ordusunu tehdit etmesi, Savunma Bakanı Hulusi Akar ve askeri heyetin Libya’ya ani ziyareti Doğu Akdeniz’de yılın son dönemeçlerindendir.

Hulusi Akar’ın Hafteri ‘Cani’ olarak tanımlaması ve verilen eşi benzeri görülmemiş mesajlar, Türkiye’nin Libya’da her şeye ne kadar hâkim olduğunu gösteriyor.

Bu ziyaretin ardından Mısır’ın altı yıldan sonra ilk kez ani bir kararla Trablus’a heyet göndermesi, Fransa’nın Hafteri uyarması; Türkiye merkezli yeni Doğu Akdeniz dengesinin ilk işaretleridir.

Yıl boyu süren Türk-Mısır ordusu karşılaştırma furyasının bir fitne operasyonu olduğunu herkes biliyor.

Bunu yapanlar, tarihi dostluğu olan iki ülkeyi karşı karşıya getirip aradan parsayı kapmanın peşindedirler.

Mısır Devlet Başkanı Es-Sisi’yi dev aynasında gösterip Libya’ya doğru itenler, Mısır ordusunun 1973’den beri hiç bir savaş deneyimi olmadığını da biliyorlar.

İsrail’in kuruluş tarihi 1948’den 1973 yılına kadar Mısır ve Arap ordularını pohpohlayanların ve onları İsrail ile savaştıranların da amacı aynıydı.

Bu savaşlarda Mısır Sina’yı, Ürdün Batı Şeria’yı Doğu Kudüs’ü, Suriye Golan tepelerini kaybetti ve Filistin de parçalandı.

1970 yılında Mısır’da yönetime gelen Enver Sedat’ın yaptıkları tarihe düşülmüş unutulmaz bir dipnottur.

Enver Sedat, 6 Ekim 1973’de başlattığı ani bir harekâtla İsrail savunma hatlarını yararak Süveyş kanalını geçti ve İsrail ile savaşı durdurdu, operasyonel ordu programına da böylece son noktayı da koymuş oldu.

İsrail ile 17 Eylül 1978’de Camp David anlaşmasını imzaladı, geri kalanını pazarlık masasında aldı; İsrail, işgali altındaki Mısır topraklarından çekildi.

Mısır ordusu yaşadığı çok acı tecrübelerden sonra artık savaşla değil ticaretle, siyasetle memleket idaresiyle meşgul oldu veya ‘edildi’.

Bu vesileyle de İsrail’in bölgede eli rahatlatıldı.

Ve maalesef ki, devasa silah envanterine sahip ama ticaret, siyaset ve idarecilik ile iştigal eden veya ‘edilen’ bir orduyla karşı karşıyayız

Silah alımları Arap Liderlerine sanayici ülkeler ile sıkı ilişkilerin kapısını aralar ve yurtdışı hesaplarını aşırı şişirir.

Arap ülkelerinin Batı’dan yaptıkları yüklü silah alımlarında amaç ulusal değil, duygusaldır(!).

Bunu neredeyse bilmeyen yoktur.

Alınan silahlar savaş amaçlı olsaydı Dünyanın ikinci en büyük silah müşterisi Suudi Arabistan, Yemen’de Husiler karşısında içler acısı duruma düşer miydi?

Mısır’ın Türkiye ile diyalog yolları arama çabaları, Mısırın tarihi bilincinin uyandığını, Mısır ordusu adına yapılan bedelsiz reklamların Mısır’ı gaza getirmeye yetmediğini gösteriyor.

Türk Devleti Libya’da attığı her adımda tarihi ve pratik derin bir akılla hareket ediyor.

Türkiye bir taraftan diyalogun kapılarını ardına kadar aralıyor, diğer taraftan da askeri birliklerini denetliyor, Libya’nın uluslararası tanınan hükümetiyle askeri işbirliği programını eksiksiz uyguluyor, sahadaki hazırlıklarını tamamlıyor; sahada da masada da varız diyor dosta düşmana.

Algıyla, tehditle Türkiye’yi dize getiremeyenler, günün birinde kapıdan olmasa bile bacadan girecekler, bükemedikleri bileği öpmek için sırada bekleyecekler.

O günler çok uzak değil.

Kara propagandacılar, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır’a girmesinden, Mısırlı ‘Özgür Subayların’ Kral Faruk’a karşı giriştiği1952 askeri darbeye kadar Mısır’ın Türkler ile doğrudan ilişki içinde yönetildiğini bize unutturmaya mı çalışıyorlar?

Evet, onlar Türkçe’nin bir zamanlar Mısır’da sosyete dili olduğunu, Mısırlıların ‘Ninem Türk’tür’ diyerek hep iftihar ettiklerini, ülkede azımsanmayacak kadar Türk asıllı yaşadığını görmüyorlar ve abesle iştigal ediyorlar.