Mısır, nil kenarında mı evimizin yanında mı ?
Mısır üzerine okumalar yaptığımız şu günlerde Şehid Seyyid Kutub'un sözleri, okumalarımızın gündemini belirliyor. Batının önermeleriyle ortaya çıkan kutsal MODERNİTE" ve bekçileri Ondan, idam edilmeden önce Çağdaş firavun önünde özür dilemesini taleb ediyorlar.
Onun verdiği cevap ise şöyleydi: "Eğer Allah kanunu ile mahku00fbm edilmişsem ben Hakk'ın hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahku00fbm olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem. Allah'a şükürler olsun ki on beş sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. Ben Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem. Namazda Allah'ın birliğine şahadet eden parmağım asla bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır. "
Seyyid Kutub'un şehid edilirken söylediği bu sözler ve takındığı bu duruşu bütün Müslümanlara örneklik teşkil edeceği umuduyla sözlerimi sürdürüyorum. Bu gün Mısır'da yapılanlar Milli Mücadele döneminde ülkemizde yapıldı. Batılılar, İslam coğrafyasının son kalesi Osmanlı'yı yıktıklarında geriye kalan tüm ulus-devletçikleri de bir bir yem olarak yutuyorlar. Mısır, Irak, Suriye, Libya, Cezayiru2026 İslam coğrafyasında toparlanış tekrar başladığında ise önce Müslüman alimler sonra da diğer Müslümanlar topluca kıyıma uğruyorlar. Ülkemizde İskilipli Atıf Hoca ve arkadaşları İslam düşmanlarınca idam edilirken sonraki yıllarda Mısır'da da İslamu00ee inanış küllerinden silkinmeye doğru Seyyid Kutub ve arkadaşları idam edildiler.
Belki bir birinden bağımsız olan bu eylemlerin ortak amacı Dünya'yı Batılıların ürettiği kutsal Modernite yani seküler inanca doğru sürüklemektir. Ve buna itiraz eden bütün düşünceler ve hareketler yok edilecektir. Toplu katliamlar, kıyamlar mubahtır. Bu Hint mistizmi olur, İslami düşünce olur fark etmeyecektir Batılılar için.
Modernite, seküler boyutuyla insanı azgınlaştırmaktadır. Her şeyi dünyaya indirgeyen, insanı hayatın merkezine yerleştirip tanrılaştıran anlayış, doğal olarak azgınlaşmanın ortamını hazırlamaktadır. Ve şu an maalesef dünyayı, bu azgın gruplar yönetmektedir. Müslümanların muktedir olma mücadelesi, bu dünyayı çapulculara terk etmeme üzerine kuruludur ki dünyanın nizamı, mayası ve imarı bozulmasın. Yani merhamet duygusu yitik olan seküler insana karşı Müslüman insan dik durmalıdır.
Evet Müslümanlar dik durmalı. Korku, şeytanın en çok sevdiği bir eylemdir. Biz korkmayacağız, gevşemeyeceğiz. İnandığımız değerler bunu öngörüyor. Okumalarımızı buna göre yapacağız. Bu nedenle Mısır'da yapılan darbe sonucunda şehit olan binlerce Mısırlı Müslüman kardeşimize ağlayacağız, onlar için meydanlarda sesimizi çıkaracağız. Çünkü biz biliyoruz ki Mısır'da yapılanlar ülkemizde de yapılmak isteniyor.
Mısır'ın haritadaki yerini bulmaya mecburuz. Mısır nerede, Nil kenarında mı, evimizin yanında mı? Bu soruyu sorduğumuzda bir hakikati de dile getirmek doğru olacaktır. Mısır, Hasan el-Benna ile beraber, İslam'ı indiği gibi kapsamlı bir şekilde yaşamak için örgütlenmiş ciddi bir hareketin merkezi durumundadır. Bu harekete Milli Şairimiz Mehmed Akif de ciddi destek vermiştir. Bu hareket, bürolardan çok zindanlarda gelişmiştir. Bütün dünyaya da dal budak salmıştır.
İşte bu nedenle Mısır'da darbe sonrası yapılan katliamlar karşısında İhvan'ın gösterdiği davranış Müslüman dünyasına şuurlanma getirmiştir. Küfür orada kendi kuyusunu derinleştirmekten başka bir şey yapmamaktadır. İhvan bu süreçte dik duruşuyla, kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'e sarılmasıyla bize unuttuğumuz kutsal reflekslerimizi kazandırmıştır.
Evet İhvan bu süreçte daha dik durdu. Ve dik duruyor. Bu hareket, gerek Hasan el-Benna ve gerek yetiştirdiği yazar, mütefekkir kadrosu ile büyük hizmetler yapmıştır. Bugün de küfrün gerçek yüzünü, demokrasi hilesinin aslını ortaya çıkararak bu hizmetini sürdürmektedir.
Meseleyi somutlaştırmak adına İhvan liderlerinden Muhammed el-Bilteci'nin Adeviyye meydanında şehid düşen kızı Esma'ya yazdığı mektuptan bir iktibas yapmak istiyorum. "u2026Akranlarının uğraştığı işlerle meşgul olmadın. Her zaman derslerinde birinci olmana rağmen öğrenmeye olan açlığın dinmedi. Bu kısa hayatta sohbetine doyamadım. Vaktim, mutlu olacak ve eğlenecek kadar geniş değildi. Rabiatul Adeviyye'de son kez bir araya geldiğimizde, "Sen bizimle olduğunda bile bizden ayrısın" diyerek bana olan sitemini dile getirmiştin. Ben de sana, "Bu hayat birbirimize doyacak kadar geniş değil. Birbirimize doyalım diye Allah'tan cennetinde bize bu sohbeti vermesini temenni ediyorum" demiştim.
Sen şehit olmadan iki gün önce seni rüyamda gelinlikler içinde gördüm. Bu dünyada eşi benzeri olmayan bir güzellikteydin. Yanıma sessizce oturduğunda sana, "Bu gece senin düğün gecen mi" diye sordum. Sen de "Düğünüm akşam vakitlerinde değil öğlen olacak" demiştin. Çarşamba günü, öğlen vakti şehit olduğun haberi bana ulaştığında, senin rüyamda bana ne demek istediğini anlamış oldum. Allah'tan seni şehit olarak kabul etmesini niyaz ettim. Ve şehadetin, bizim haklı olduğumuzu ve düşmanımızın da batılın ta kendisi olduğu inancımızı pekiştirdiu2026."
Evet bu Mesele, bizim çapulcuların deyimiyle birkaç ağaç meselesi değil elbet. Şehid kardeşim Esma'nın yüzüne bakıyorum. Babasının yazdığı mektubu okuyorum... Dünyanın en utangaç ve en masumlarını katlediyorlar Modernite bekçileri ve çağdaş Firavunlar.
Analar ne kızlar doğurmuş, babalar ne kızlar yetiştirmiş... İhvan'ın lideri olmak. Hasan El Benna'nın, Seyyid Kutub'un vekili olmak kolay mıu2026 Bir duvar dibinde çaresiz kalakalıyorum. Ağlamak, ağlamak düşer bizeu2026
MISIR, NİL KENARINDA MI EVİMİZİN YANINDA MI ?...