Mîsâk-ı Millî, Mavi Vatan davamız
Mîsâk-ı Millî Mavi Vatan davamız hep yükseklerde dalgalanacak. Bir gün gelecek yüreğimizi sızlatan Misak-ı Milli toprakları bu vatana dahil olacak. Ülkemiz, ne Atlantikçilerin dediği gibi bir kenar kuşak ülkesi nede Avrasyacılar’ın konumlandırdığı gibi bir peyk değil, Türk-İslam Dünyası'nın merkez ülkesi olacak. Sadece iyi niyetle çalışın, dua edin ve uyanık kalın. Hep birlikte göreceğiz inşallah...
Medeniyetimizin ve onun müntesiplerinin yegane hamisi Devlet-i Aliye-yi Osmaniye, gerileme döneminin başlangıcına gelindiğinde (1699-Karlofça Antlaşmasına kadar) 24 milyon km2 idi. Sultan Abdülhamid Han Hz.lerinin, 31 Mart darbesi ile tahttan indirildiğinde 5 milyon km2’ye, İttihatçıların yani bugünkü CeHaPe ve kuyruğunun temsil ettiği tarihsel ve düşünsel hareketin elinde 10 yıl gibi kısa bir sürede 1 milyon 180 bin km2'ye gerilediği bir tarihi hakikattir.
28 Ocak 1920'de Osmanlı Meclis-i Meb‘ûsan tarafından bu sınırlardan bir çakıl taşı dahi azı olamaz diyerek Milli Ant'la karar aldığı ve bu kararını 6 dilde bütün aleme ilan ettiği vatan toprağını 1 Ocak 1922 tarihine kadar her türlü imkansızlıklara rağmen canı pahasına koruduğu, bu sınırların Osmanlı Ordusunun hudut hattı olduğu tarihi bir hakikattir.
Lakin; Diplomatik başarısızlık gösterilerek 1921 Ankara.1923 Lozan,1926 Ankara Antlaşmaları ile masada yitirilerek 786 bin km2'ye gerilediği, masada kaybedilen 400 bin km2 ye yakın vatan toprağımızın o dönem önce İngiliz sonrasında ise Fransız keferesi tarafından haksız-hukuksuz-zorbalıkla işgal edildiğinin bu işgale karşı, kahraman ordumuzun yanında Kuvâ-yi Milliye unsurlarının tıpkı Maraş, Antep, Urfa illerinde olduğu gibi Halep, Rakka, Deyr-ez Zor, Musul, Kerkük, Süleymaniye şehirlerini de işgalden kurtardığını,
ARTIK BU MİLLETİN, bilmesi lazım…
Bilmesi lazım ki; bu toprakların yeniden Türkiye Cumhuriyeti'ne katılması için canla başla çalışacak vatan evlatları yetiştirsin, yetiştirsin ki bu amaç için gerekenler yapılırken de "ne işimiz var orada diyenlere " haddini de hududunu da bildirecek şuur seviyesinde olunsun.
Yanılıyor muyum?