Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.22
Gram Altın
2961.85
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Misafir(lik)den Korkmayın!

Misafir ‘aramayanı arayan’, ‘gitmeyene giden’, ‘vermeyene veren’, ‘zulmedeni affeden’dir. Ziyaret eden de, edilen de hayrın anahtarlarını taşır. Yüksek beklenti içine girmeyen misafir, ilgi, hürmet ve saygı görür. Misafirlik edep, hayâ ve kanaatkârlıkla süslenen bir ziyarettir. Onda haddini aşan hazırlıklar ve israfın bulunmaması gerekir.

Hazırlığı uzun ve meşakkatli yemek ve ikramlar, ziyaretin bereketini kaçırmaktadır. Uzun süren, gereğinden fazla ve çok çeşitli ikramları hazırlamaya iten misafirlikler, ev hanımlarına büyük meşakkat yüklemekte ve onları bezdirmektedir. Bundan dolayı ziyaretler yerini, tatlı zaman dilimleri yerine gösterişin sanallığına bırakmaktadır. Daha da kötüsü, misafir istenmemesi halleri bile zuhur edebilir.

Misafir, eve gelen müfettiş değildir. O, hayırlı ziyaretçi, ev sahibi ve sahibesinin kendisinden huzursuz olmadığı kişidir. Zira misafirlik bereket kapısından içeri girmektir. Misafir gelmeyen ev, gariptir, mahzundur.

Vaktinde gelen misafir, kararında bir zaman dilimi sonunda ziyaretini tamamlamalıdır. Ev halkına sıkıntı verecek talepler, ziyaretin anlamını yitirmesine neden olur.

Misafirliklerde; dedikodu, gıybet ve başkalarını çekiştirmekten uzak durmak gerekir. Böyle bir ortam olur kaygısıyla da ziyaret engellenmemeli, tehir edilmemelidir. Zira misafir bereket, samimiyet ve sıhhatin arkadaşıdır.

Ziyaretin yükünü çekenler, en çok kadınlar olmaktadır. Bir taraftan evin düzen ve temizliği kaygısı, ikramların yetersiz ve lezzetli olmama kuruntusu, onların dengesini sarsmaktadır.

İkram yapmak için kendini aşırı şekilde yormak, istenilen bir durum değildir. Özellikle hem çalışan hem de ev hanımlığı görevlerini yapan kadınlar için, aşırıya kaçacak şekilde hazırlık yapmak çok yıpratıcı olmaktadır. Bununla birlikte aşırı ikram ve tüketim de hem bedene hem de ruha yük vermektedir.

Aşırı ikram sunmak da, misafire fazla ısrarcı olmak da nebevî geleneğe yakışır bir durum değildir. Nitekim Hz. Peygamber’in (s) evini ziyaret edene, hanesinde mevcut bulunanlardan ısrarlı olmadan fakat cömertçe ikram ederdi.

Tebessümlerle karşılanan yüzler, kardeşliğin ve dostluğun muhabbet çehreleridir. Sevginin ve güzelliğin resimleri, misafirliğin doyumsuz sohbet anlarında ortaya çıkar. İçilen kahvenin kokusu ve tadı, ‘kırk yıllık’ arkadaş ve dostlukları hatırlatır. İnce belli çay bardağından çıkan buharlar, ev sahibi ile misafirin kalp ve gönüllerini adeta birbirine taşır. Bitmesini istemediğimiz muhabbetler, vakitlerin nasıl da hızlıca geçtiğinin şahitleridir.

Misafir kabul etmemek için gereksiz bahaneler ortaya konulmamalıdır. Bunun gibi misafirliğe gitmek için de karşılığı olmayan bahaneler ileri sürülmemelidir.

Ziyaretler, karşılıklı olmalı ki, dâim olsun. Zaman bulamama veya ulaşım gerekçelerinin ardına sığınmak, başta anne-baba olmak üzere akraba, komşu, arkadaş ve dostları ziyaret etmemek, modern dünyanın ve ebedî âlemin kaybedeni olmak demektir.

Misafir kabul etmeyi, abartılı, şaşalı hale getirmeden mütevazı bir şekilde yapmak gerekir. Ziyaretçiyi aşırı ikram ve iltifatla mihnet altına sokmamak erdemin göstergesidir. Güler yüz ve var olanın en iyisini sunmak, misafir kabul etmenin adabındadır.

Ev hanımlarının izzet ve ikram için kendilerini hırpalar derecesinde aşırı ve gereksiz hazırlıklar içerisine girmesi ve bunun stresini yaşaması, ziyaretin bereketini kaçırır.

Misafir kanaatkâr olmalıdır. Buna karşın ev sahibi de, cömert olmalıdır. Gösterilen cömertliğin karşısında açgözlü, hırslı, müsrif ve savurgan olmak, erdemli hayat kitabında bulunmaz.

Misafirliğin adetlerinden biri de hediye(leşmek)dir. Hediye götüren de kendisine hediye gelen de mutluluğu bir başka yaşar. Hediye, aradaki karşılıksız, riyasız, gösterişsiz olan muhabbet ağını birbirine sıkıca bağlar. Kendine hediye gelen ambalaj içindeki hediyeyi açmak ister. Getirdiği hediyenin beğenilmesiyle, ziyaretçinin de, sevinç ve mutluluğu ikiye katlanır. Efendimiz Hz. Peygamber (s) kendisine gelen hediyeyi kabul eder, gelen her misafirine de mutlaka bir hediye verirdi.

Hâsılı, misafir olmak ve misafir kabul etmek, gönül zenginliğinin ve “hiç”liğin kapısını çalmaktır.