Miraç, Mescid-i Aksa, şirksiz iman
Mescid-i Aksa için Rabbimiz: “Etrafını mübarek kıldık” buyurur. “Aslında Kur’an-ı Kerim’de bahsedilen mescid filan mesciddir” gibi cılız sesler duyduğunuz olmuştur. Şimdilik cılız sesler…
Benzer seslerin çoğalması muhtemeldir. Bir taraftan Mescid-i Aksa’nın etrafındaki çember daraltılırken diğer taraftan direnişi içerden kırma hamlelerinin artması da beklenmelidir.
Öğrenci ya da işçi protestolarında sık başvurulan yöntemlerden biriydi eskiden: Direnişi içerden kırmak. Birkaç öğrenci ya da işçi “ikna” edilir. Boykotu delerler. Böylece boykot anlamını kaybeder.
Bindörtyüz yılı aşkın süredir bilinen bir hakikati değiştirme çabası da bir tür direnişi içeriden kırma çabasına benziyor. Bu çabada rol alanlar ister farkında olsun, ister olmasın…
Mescid-i Aksa Miracın basamağıdır…
Bu basamaktan yükselen Muhammed Mustafa (s.a.v.), hediyelerle dönmüştür: “Rabbimden bir haberci bana; ümmetimden şirk koşmadan ölenlerin cennete gireceğini müjdeledi” buyurmuştur. Ebu Zer (r.a.)’ın: “ Ya Rasulallah! Zina, hırsızlık gibi büyük günahları işlemiş olsa bile mi?” diye ısrarla sorması üzerine de:
“Evet, Ebu Zer’in bu konudaki ısrarına rağmen” cevabını vermiştir.
Allah Teâlâ kendisine şirk koşmanın dışında bütün günahları bağışlayabileceğini ifade buyurmaktadır.
Yani O’nun rahmetinden ümit kesilmemelidir. Ne kadar yanlışı olursa olsun, hatasını fark edip kendini düzeltmek isteyen için rahmet kapıları açıktır: “…Ey kendilerine karşı aşırı gitmiş kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. O çok bağışlayan ve merhamet edendir.” (Zümer, 53)
İnsan şehadet kelimesini söyleyerek İslam dairesine girer. Allah’tan başka yaratan, yaşatan, rızık veren, ibadete layık ve ne şekilde yaşaması gerektiğini belirleyen bir gücün olmadığına tanıklık eder yani. Bir çeşit anlaşma imzalar. O’nun yetkisini başkasıyla paylaşmaya kalkışırsa bu “şirk” olur.
Daha önce Hristiyan olan Adiy b. Hatim Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber (a.s.)’a Tevbe Suresinin 31. Ayetinde ne kastedildiğini sordu. Ayetin meali şöyle: “Onlar (Yahudi ve Hristiyanlar) Allah’ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini rab edindiler…” “ Ben Hristiyan’ken rahipleri rab edinmezdik” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) ona Hristiyan olduğu dönemde rahiplerin, Allah’ın yasak dediğine serbest; serbest dediğine de yasak dediklerinde Allah’ın dediğini mi, rahiplerin dediğini mi yaptıklarını sordu. Adiy b. Hatim’ in rahiplerin dediğini yaptıklarını söylemesi üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.): “İşte bu, onları rab edinmektir ” buyurdu. Yani helal ya da haram kılma yetkisini Allah’tan başkasına vermek –başkasının adı ve unvanı ne olursa olsun– onu rab edinmek ve şirk koşmaktır.
Miraç, bütün günahların bağışlanabileceğine dair büyük müjdeyi, şirk tuzağına düşerek heba etmemeyi hatırlatıyor bize…
Miraç; zikirle, ibadetle, kullukla, namazla yükselme imkânımızın olduğunu söylüyor bize. Arzu ve isteklerinizin esiri olup yere çakılıp kalırsanız yükselmekten mahrum olursunuz diyor bize…
Miraç, Allah’ın hiç kimseye gücünün üstünde yük yüklemeyeceğini, “işitip itaat ettim” diyenler için bağışlanma fırsatının değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor…
Miracınız mübarek olsun…